"Gerçekten" haber verir 14 Ocak 2009
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi

adresine bekliyoruz.

 

Süleyman KÖSMENE

Uhrevî amellerde ortaklık-1



Abdunnur Bey: “Risâle-i Nûr’un mesleğinde iştirâk-i amâl-i uhrevî düsturu var. Bu düsturu biraz açar mısınız? Yani tanımadığımız Nur hizmetindeki kardeşlerimizin de sevaplarından hissedâr olabiliyor muyuz? Üstad; ‘herkes derecesine göre hissedâr olur’ diyor... Burada ‘derecesi’ ne demek? Meselâ, Emirdağ Lâhikasında Ali Osman’ın yazdığı kitapları başka vilâyetlere vermesinden dolayı ona daha geniş sahada sevap kazandıracağını söylüyor. Burada ben şunu anlıyorum: ‘Demek, sevabına hissedâr olacağımız şahıslar tanıdık olacaklar ve bizim mahsulümüz olacak’ Ne dersiniz?”

demoğlu zor işleri hep ortaklık yoluyla, el birliğiyle, omuz omuza vermek ve güç birliği meydana getirmek sûretiyle aşmışlardır. Atalarımızın, “Bir elin nesi var? İki elin sesi var!” sözüyle vecîz şekilde ifâde ettiği hakîkat, dünya işlerinde de, âhiret işlerinde de hep geçerli akçemiz olmuştur. Dünya için üç beş kişi bir araya gelip güç birliği yapıyorlar; bir ticâret veya iş ortaklığı kuruyorlar. İşin yürütülmesinden, kazancına ve kârına kadar ortak oluyorlar. Ticârî ortaklık bereket için de önemli bir duâ hükmüne geçiyor ki, genelde büyüme ile, yükselme ile, yüksek kârlarla neticeleniyor.

Âhiret işlerini yürütmek için de pekâlâ ortaklık kurulabilir ve bir çok bâdire, bir çok zorluk, bir çok sıkıntı el birliği ile, güç birliği ile, omuz omuza vermek sûretiyle aşılabilir. Üstelik âhiret işlerinde sevap ve ücret verme makâmı doğrudan Cenâb-ı Allah olduğundan, O'nun Samedâniyetinin, istiğnâsının, zenginliğinin, ikrâmının, rahmetinin ve cömertliğinin bir gereği olarak; ortakların tamamının sevabı, ortaklardan her birisine eksiksiz gider; sevaplar ortak sayısına bölünmez, bilâkis ortak sayısı kadar katlanır ve yekûn sevap tamamına ödenir. Buna Üstad Bedîüzzaman Hazretleri bir mum etrafında birer boy aynasıyla duran insanların aldığı eksiksiz ve tam ışık misâli ile açıklık getirir. Işık nur olduğundan bölünme ve parçalanma olmaz ve her birisinin aynası tam bir mum ışığına sahip olur. Allah’ın feyzi, rızâsı, rahmeti, sevabı ve bereketi de ışık gibidir. Bütün ortaklara eksiksiz gider. Omuz verenlerin hepsini eşit olarak ihyâ eder.1

Fakat herkesin, aynasının rengi, parlaklığı, kırıklığı, netliği veya körlüğü gibi özelliklerine göre derece derece ışık alacağı malûmdur. Yani ışık hepsini birden eşit olarak kucaklar; ama her ayna kendisine gelen ışığı kendi kabiliyetine göre alır. Eğer sırrı bozulmuşsa ışığı içinde pek fazla tutamaz; gelen ışık geçer gider.2

Nasıl Cennette de herkes bir yandan sevdiği ile berâber olurken, aynı zamanda derecesine uygun bir makâmda da bulunur. Yani herkesin farklı makamlarda bulunuşu, bir arada bulunmalarına ve Cennetin saadetinden ve lezzetinden muhtelif derecelerde istifâde etmelerine mâni olmaz. Üstad Saîd Nursî Hazretleri, bunun için de, bir bahçe içindeki dostlar misâlini hatırlatır. Nasıl bir güzel bahçe içinde bir araya gelen dostlar, farklı kabiliyetlerine ve yeteneklerine göre bahçeden farklı zevk ve lezzet alabiliyorlar. Meselâ, güzel san'atlardan anlayan dost yaprakların, çiçeklerin ve topyekûn bitkilerin güzel yaratılışlarından; mûsîkîden anlayan dost kuş cıvıltılarının veya su şırıltılarının âhenginden; resimden anlayan dost tabiâtın renk cümbüşü içindeki uyumundan... vs anlıyor ve farklı derecelerde zevk almaları mümkün olduğu halde bir arada bulunabiliyorlar.3

Üstad Hazretlerinin kaydettiği, “derecesine göre hissedâr olur” hakîkatini bu misaller ışığında değerlendirmemiz mümkündür. Risâle-i Nûr hizmeti zaten uhrevî amellerde kurulan bir mânevî ortaklık esasına dayanır. Bu hizmette şahs-ı mânevî esastır. Ene yoktur. Enaniyet yoktur. Şahsî makam ve mevkî yoktur. Benlik ve bencillik yoktur. Biz şuuru vardır. Enelerin içinde eridiği ortak bir havuz vardır. Herkes bu havuzda kendi kimliğini eritir. Herkes kişi olarak yok olur, ortak bir şuur olarak ortaya çıkar.

Yarın İnşallah devam edelim.

Dipnot:

1- Şuâlar, s. 589; 2- Lem’alar, s. 118; 3- Sözler, s. 460.

14.01.2009

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (13.01.2009) - Dünya gözüyle Allah'ı görmek

  (12.01.2009) - Hayatın yirmi dokuz hassası

  (10.01.2009) - Savaşın efendilerini boykot

  (09.01.2009) - Rü’yâ üzerine-2

  (08.01.2009) - Rü’yâ üzerine-1

  (07.01.2009) - Yeşil ağaçtan ateşin çıkması

  (06.01.2009) - Mahkeme-i Kübrâ’da akıl ve kul hakkı

  (05.01.2009) - İhlâs Risâlesini daha sık okuyalım

  (03.01.2009) - Peygamberlerin ismet sıfatı

  (30.12.2008) - Günahların bedeli

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  H. Hüseyin KEMAL

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Sitemizle ilgili görüş ve önerileriniz için adresimiz:
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır