"Gerçekten" haber verir 24 Şubat 2009
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formuİletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi

adresine bekliyoruz.

 

Süleyman KÖSMENE

Günlük dilimizde tesadüf kelimesi



İçel’den okuyucumuz: “Günlük konuşmalarımızda tesadüf sözcüğünü kullanmamızda bir sakınca var mıdır? Tesadüf yerine tevafuk kelimesini kullanmamız daha mı doğrudur? Bu konuda bilgi verir misiniz?”

Bizim cüz’î irademize göre “tesadüf” diye nitelediğimiz her olay, her şey, hiç şüphesiz Allah’ın küllî iradesiyle kuşatılmış, ihata edilmiş, bir kast ve irade eseri olarak ortaya çıkmıştır. O halde; olayları anlatmak veya hikâye etmek için yalnızca “bize bakan yönüyle” ve “rastlamak” mânâsında kullandığımız “tesadüf” kelimesi; tamamen bizim bilinç kapsamımız çerçevesinde, bizim boyutlarımız içinde kalmak şartıyla kullanılabilir; ancak hiçbir olayda, hiçbir şekilde “küllî irade” yani “Allah’ın iradesi” kast edilerek kullanılamaz, kullanılması dalâlet olur.

Kâinatta ve tabiatta, bizim bilincimiz dışında, ama Allah’ın küllî iradesinin ihatası içerisinde gelişen olaylar serisinin bir tanesine bile “tesadüf” denmesine Risâle-i Nur şiddetle karşı çıkar; bunu küfürle eş sayar ve böyle tesadüfe “serseri” lâkabını uygun bulur.1 Her şey o kadar Allah’ın iradesine bağlıdır ki; hiçbir şekilde “âlemde tesadüfe yer yoktur.” Bediüzzaman; “tesadüfü, tabiatı ve şirki” aynı paralelde ele alır; bu üç mânânın İslâm âleminden ihraç edilmesi ile ilgili verilen kararı Risâle-i Nur’un infaz ettiğini beyan eder.2 Tesadüfün yalnızca bir vehimden ibaret olduğunu, Sâniin kast ve iradesi ispat edildiği takdirde ise bu vehmin ortadan kalkacağını; kevnî hâdiselerin hiçbir şekilde tesâdüf oyuncağı olamayacağını3; nihayet derecede Kadîr, Hakîm, Basîr ve Alîm olan Cenâb-ı Hakk’ın işine “tesadüf”ün karışamayacağını4; kesret tabakalarının en dağınık mes’eleleri denilen şu âlemdeki her hareketin, atılan her adımın, alınan her nefesin ve kımıldayan her yaprağın; kaderin yazdığı sayfalardan birer satır hüviyetinde olduğunu5 ve her değişikliğin, her yeniliğin, en küçük ayrıntısına ve teferruâtına kadar her hadisenin birer Rabbânî mektup, kevnî âyetlerin birer sayfası ve Allah’ın isimlerinin tecellî ettiği birer âyine mertebesinde bulunduğunu yine Risâle-i Nûr îzah ve ispat eder.6

Tabiat olaylarında Allah’ın takdir buyurduğu hikmeti doğrudan göremediğimiz ve hissedemediğimiz için bu olaylar bilincimize “tesâdüf” perdesi altında yansımaktadır. Ancak tıpkı esbabda olduğu gibi, tesadüfün de zihnimizde yalnızca bir “perde” olarak kalması zarûrîdir. Aksi takdirde—maâzallah—küfrün ve şirkin kuyruğuna basmış oluruz.

Günlük dilimizde “tesadüf” yerine, olayların tamamının Allah’ın iradesinin eseri olduğu mânâsını daha iyi vurguladığı için “tevâfuk” kelimesini kullanmak mümkün olmakla beraber; yalnız “kendi cüz’î irademiz” kast edilmek şartıyla, “tesadüf” veya “rastlamak” kelimelerini kullanmakta da bir sakınca görülmez. Meselâ, arkadaşımız ile bir caddede bilincimiz dışında karşılaşmak, Allah’ın iradesinin ihatası altında meydana gelmesine karşılık; bizim irademize göre bir tesadüf ve rastlantıdan ibarettir. Bu durumda; bize göre rastlantı veya tesadüf olan tüm olayların, Allah katında, Allah’ın iradesiyle tanzim olunan birer tevafuktan başka bir şey olmadığını bilerek ve iman ederek, “Arkadaşıma rastladım” demekte bir mahsur yoktur.

Nitekim Risâle-i Nur’da, “tesadüf” kelimesi, “bizim cüz’î irademize” nispet edilerek günlük dilde kullanılmıştır. Meselâ; Münâzarât’ta: “Azm-i kat’î ile maksadımın yoluna tesadüf eden her bir mehâlike gireceğim.”7; Emirdağ Lâhikası’nda: “Ehl-i siyasete hiç bakmadığım halde, bu gün tesadüfen kulağıma girdi ki; bazı camileri kaldırmak için bir mecliste, bir kısım dinsiz mebuslar çalışmışlar.”8; Mesnevî’de : “Pek çok belâlara ve düşmanlara tesâdüf ettim.”9; Sözler’de Mi’rac’ın anlatıldığı bölümde, Peygamber Efendimiz (asm) hakkında, “..tâ Kâb-ı Kavseyne kadar merâtib-i külliye-i esmâiyede gözüne, kulağına tesadüf eden âyât-ı Rabbaniyeyi ve acâib-i san’at-ı İlâhiyeyi işitmiş, görmüştür.”10; yine Sözler’de, “bâzan on bin; Leyle-i Beratta okunan âyetler ve makbul vakitlere tesadüf edenler gibi.”11; Lem’alar’da, “Zülkarneyn’in mağrip tarafına seyahati,..... Volkanlı bir dağın fışkırması vaktine tesâdüf ettiğini beyan etmekle...”12 cümleleri içinde; Barla Lâhikasında da meselâ; Hüsrev ağabeyin (ra) mektubunda13; Refet ağabeyin (ra) mektubunda14; ve Hafız Mustafa’nın (ra) mektubunda15 kullanılan “tesadüf” kelimelerinde, sırf bizim cüz’î irademizin kast olunduğu aslâ şüphe götürmez.

Bu durumda; “tesadüf” kelimesini “Tevhid inancını” zedelemeksizin, cüz’î irademizi kast ederek günlük dilimizde kullanabiliriz. Allah’ın küllî iradesine nispetle kullanmaktan ise şiddetle kaçınmalıyız.

Dipnotlar:

1- Bakınız: Şuâlar, s. 142, 522; Lem’alar, s. 335; Mesnevî-i Nûriye, s. 205; 2- A.g.e., s. 153; a.g.e., s. 213; 3- Sözler, s. 157; 4- Sözler, s. 180; 5- M. Nûriye, s. 89; 6- Sözler, s. 215; 7- Münâzarât, s. 1158 8- E. Lâhikası, s. 166, 2. haşiye 9- M. Nûriye, s. 44 10- Sözler, s. 515 11- Sözler, s. 312 12- Lem’alar, s. 111 13- B. Lahikası, s. 46 14- A.g.e., s. 65 15- A.g.e., s. 115

24.02.2009

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (23.02.2009) - Hayat ve kâinat

  (21.02.2009) - Kırkıncı yılın kutlu olsun Yeni Asya’m

  (20.02.2009) - Uğursuzluk inancı

  (19.02.2009) - Salavât ve salât-ı tefrîciye okumak

  (18.02.2009) - Adam öldürmek

  (18.02.2009) - Kıyamet alâmetleri nelerdir? - 2

  (17.02.2009) - Kıyamet alâmetleri nelerdir?-1

  (16.02.2009) - Seyyid ve şerif üzerine

  (14.02.2009) - Gerçek Sevgiliyi ne kadar arıyoruz?

  (13.02.2009) - Tilâvet secdesi ve hikmetleri

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  H. Hüseyin KEMAL

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Sitemizle ilgili görüş ve önerileriniz için adresimiz:
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır