03 Haziran 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Ahmet BATTAL

Meşrûtiyet ile meşrûiyetin farkı ve ilişkisi


A+ | A-

İki terim arasındaki fark açık. Biri on harf, diğeri dokuz harf. İki kavram arasındaki fark ve ilişki ise bugünkü konumuz olacak.

Hem de bilirsiniz, iki terimin kökü de ayrı: Meşrû ve meşrut.

Ama geçen haftaki yazımızda yer alan bizce önemli bir bilgi, maalesef, bu köken farkını görmezden gelen bir musahhihin “düzeltme hatası”na kurban gitti.

O yazımızda demiştik ki; “Demokrasi öncelikle mutlakiyetin zıddı ve alternatifi anlamında meşrûtiyettir. Yönetimin kayıt ve şartlarla meşrut olması, yönetenin denetlenmesini sağlar ve keyfiliği önler.”

Bir okuyucumuzun ikazı üzerine gördüm ki yayında ikinci cümle şu şekilde çıkmış: “Yönetimin kayıt ve şartlarla meşrû olması, yönetenin denetlenmesini sağlar ve keyfiliği önler.”

Oysa “yönetimin kayıt ve şartlarla meşrû olması” mânâlı bir tesbit değil elbet. Zira meşrûiyeti sağlayan şey yöneticinin kayıt ve şartlara bağlı olması değildir. Yönetimin kayıt ve şartlarla “meşrut” yani şartlandırılmış (şartlara bağlanmış olmak anlamında “sınırlandırılmış”) olması ise mümkün ve gereklidir.

O halde iki terim arasındaki fark nedir?

Fark sadece terimlerde değildir. Fark, terimlerin ifade ettiği kavramlarda gizlidir.

Bir de bilinsin ki bunları yazarken maksadımız, musahhihi/bağcıyı dövmek değil elbette, lezzetli üzümü hep birlikte yemektir. Hem onun sayesinde biz de konu hakkındaki fikirlerimizi çek etme ve genişçe izah etme imkânı bulmuş olduk.

Malûm, meşrûtiyet anayasalı rejimin adıdır. Padişah, mutlakiyetten vazgeçerek, kendi mutlak otoritesinin kendisine sağladığı yetkiyi, yine kendi yazdığı ve yürürlüğe koyduğu anayasa eliyle sınırlayarak, meşrut ve kayıtlı bir yönetim sergileme sözü verir.

Padişah bu yetkileri seçilmiş bir meclise devreder. Bu meclis bu günkü adıyla milletin vekillerinin oluşturduğu bir meclistir. Eski adıyla ise, halkın, padişahın çevresine halka olmak üzere yani onu sınırlandırmak, yönlendirmek ve denetlemek üzere seçip gönderdiği (ba’settiği) mebuslardan oluşur.

Böylece devlet iktidarı mutlak otoritenin elinden çıkar, mutlakiyet biter. Otorite kayıt ve şartlarla sınırlanır ve meşrut olur, meşrûtiyet başlar.

Bu durum, bir mânâda da olsa iktidarın meşrûiyetinin kaynağını bir mânâda halka vermek demektir.

Bu durum, aynı zamanda, meşrûtiyeti ve dolayısıyla demokrasiyi içi boş ve rengi belirsiz bir ideolojiye dönüştürür. Zira, padişahın ve elitlerin gücünü seçmen sınırlayacak ve meşrûtiyetin içini de dolaylı biçimde seçmen dolduracaktır. Deyim yerindeyse demokrasiye geçildiğinde devletin rengini artık saraylı ya da elitler şeklinde adlandırılan imtiyazlı bir zümre değil, halk belirleyecektir.

Bu noktada bazı okuyucularımızın “ama fiiliyatta öyle olmuyor” dediklerini duyar gibiyim. Cevap basittir: “Öyle olmuyorsa ona ne meşrûtiyet ne de demokrasi denir”.

Diğer bir konu da şudur: Ya halk dinden elini gevşetirse? O zaman demokrasi dine zarar vermez mi? Ya da demokrasi dine aykırı hale gelmez mi?

Bediüzzaman işte özellikle bu endişe sebebiyle, bu konuları ele alırken ısrarla “meşrûtiyet-i meşrua” kavramını kullanmaktadır. Bu isim tamlamasındaki “meşrua” (şer’i olan) eki, meşrûtiyetin meşrûiyyetinin (meşrûluğunun) şeriatla bağlı ve ilişkili olduğunu ifade eder.

Nitekim Bediüzzaman, Tarihçe-i Hayatında halkın kendi iradesine ve dolayısıyla bu iradeyi telif edip tecelli ettirecek olan meşrûtiyete sahip çıkmasının hürriyet ve meşrûtiyetin bir ön şartı durumunda olduğunu bildirdikten hemen sonra (s. 74) “Hakîkaten, bence Müslüman neslinden gelen bir adamın akıl ve fikri İslâmiyetten tecerrüd etse (uzaklaşsa) bile, fıtratı ve vicdanı hiçbir vakit İslâmiyetten vazgeçemez; en ebleh (aptal), en sefih (alçak) bile, sedd-i rasîn-i istinadımız olan İslâmiyete bütün mevcudiyetiyle taraftardır, lasiyyema (hele hele) siyasetten haberdar olanlar” demektedir.

Buna göre, bir İslâm memleketinde, demokrasinin rengi, toplumun tabiatı gereği, dine uygun olacaktır.

Özetle, demokrasi İslâm’a uygundur. İslâm da demokrasinin içini doldurabilecek durumdadır. Yeter ki Müslümanlar hürriyet ve demokrasinin hakkını versin ve böylece İslâmiyetteki samimiyet ve saadeti göstersin. Zira demokrasinin mânâsı ve meşrûtiyetin müsemması olan “halk hakimiyeti”, devlet iktidarının kaynağı olduğu gibi meşrûtiyetin meşrûiyetinin de kaynağı ve teminatıdır, vesselâm.

03.06.2010

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (01.06.2010) - Demokrasi ne işe yarar?

  (27.05.2010) - Demokrasi nedir?

  (25.05.2010) - Geleceğin eğitimine hazırlık

  (18.05.2010) - Din görevlileri ve sendika

  (12.05.2010) - Toplantılar ve hükümet komiserleri

  (04.05.2010) - Memur mu, işçi mi?

  (22.04.2010) - Medenî dediğin...

  (20.04.2010) - Maddî ve manevî anonim şirketler

  (15.04.2010) - Proje adı: Kardeşlik (ama nasıl)


Son Dakika Haberleri

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdullah ERAÇIKBAŞ

  Abdullah ŞAHİN

  Ahmet ARICAN

  Ahmet BATTAL

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Ali Rıza AYDIN

  Atike ÖZER

  Baki ÇİMİÇ

  Banu YAŞAR

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Gültekin AVCI

  H. Hüseyin KEMAL

  H.İbrahim CAN

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Hakan YILMAZ

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Mehmet YAŞAR

  Mehtap YILDIRIM

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Muzaffer KARAHİSAR

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Osman ZENGİN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Said HAFIZOĞLU

  Saliha FERŞADOĞLU

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin YAŞAR

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İbrahim KAYGUSUZ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.