Bilhassa ülkemizde, Müslümanlar yüzde 90 iken, yüzde 10 müfsitlere nasıl mağlûp oluyor?
Bediüzzaman sebeplerini şöyle sıralar: Ben kendim mükerreren müşahede etmişim ki (gözlemişim ki), yüzde on ehl-i fesat, yüzde doksan ehl-i salâhı mağlûp ediyordu. Hayretle merak ettim. Tetkik ederek kat’iyen anladım ki, o galebe kuvvetten, kudretten gelmiyor,
-Belki fesattan -Ve alçaklıktan -Ve tahripten -Ve ehl-i hakkın ihtilâfından (bölünmesinden) istifade etmesinden -Ve içlerine ihtilâf atmaktan -Ve zayıf damarları tutmaktan (makam, mevki, şan, damarlarından yakalamasından) -Ve aşılamaktan (müfsit fikirlerini aşılıyorlar)
-Ve hissiyat-ı nefsaniyeyi ve ağrâz-ı şahsiyeyi (şahsî garaz, kin, nefretleri) tahrik etmekten -Ve insanın mahiyetinde muzır madenler hükmünde bulunan fena istidatları işlettirmekten -Ve şan ve şeref namıyla, riyâkârâne nefsin firavuniyetini okşamaktan
-Ve vicdansızca tahribatlarından herkes korkmasından geliyor. Ve o misilli şeytanî desiseler vasıtasıyla muvakkaten ehl-i hakka galebe ederler.” (Lem’alar, Enstitü/internet, s. 89)
Evet, bunlar muvakkat ve geçicidir. Müslümanlar/dindarlar İslâmiyetin özünde olan hak ve hürriyetleri, meşvereti/demokrasiyi, adaleti, sorgulamayı, şeffaflığı, kontrolü, mihenge vurmayı, delil ve akıbete bakmayı öğrendiklerinde bu şaplakları yemekten kurtulacaklar!
Ve, “Riyaset-i şahsiyenin kat’iyen aleyhinde”, yani, tek adam rejimine karşı gelirlerse (ESDE, Nutuk, s. 196)
“Meşrûtiyet ile sû-i istimâlâtın ekser yolları münsed (setlenmiş, kapalı); istibdatta ise açık” olduğunu anlarlarsa (Bediüzzaman, Münâzarât, Enstitü/internet, s. 39)
“Reisleriniz malınızı ceplerine indirip hapsettikleri gibi, akıllarınızı da sizden almışlar veya dimağınızda hapsetmişler” hal-i rezilanesini görüp akıl ve mallarını kurtardıklarında (Tarihçe-i Hayat, s. 77-78) kurtuluşa ereceklerdir. Ve illa enselerinde boza pişirilmeye devam edilecektir!