Materyalistler, özellikle onun “adaptogen” yani bedendeki kortizol hormonunu dengeleme kabiliyetine hayranlık duyarlar. İlginçtir ki, bu bitki kortizol yüksekse düşürür, düşükse yükseltir. Âdeta neye ihtiyaç varsa onu bilircesine hareket eder.
Fakat burada dikkat çekici bir tenakuz/çelişki vardır: Materyalist felsefe, kâinatı şuursuz, gelişigüzel işleyen maddî bir süreç olarak görür. Her şey “kör tesadüfler” ve “sebep-sonuç ilişkileri” içinde açıklamaya çalışır. Peki, böyle rastgele bir sistemden nasıl olur da bu kadar ince ayarlı, şifaya yönelik, hikmetli ve gayeli bir yapı çıkabilir?
Aşvaganda sadece faydalı değil; aynı zamanda bir sanat eseri gibidir. Onun işleyişinde hikmet, ölçü, şefkat ve kudret görünür. Üstelik yalnız da değildir; kâinatın tamamı bu tür hikmetli ve düzenli yapılarla/varlıklarla doludur.
Maddeciler de bu harikalara şahit olurlar. Ancak bunları bir hikmetli ve sanatlı işgören Yaratıcı’ya değil, tarif edilemeyen bir “tabiat anaya/ doğa”ya ya da yalnızca bir süreç anlatan “evrim” teorisine bağlarlar. Hâlbuki evrim(!) dedikleri şey, ancak bir süreci açıklama çabasıdır [ki hakikati yoktur]; bir kastı, iradeyi ve maksadı hiç açıklayamaz. Bu, bir sinema filmine bakıp “bunu sinema yaptı” demeye benzer; ya da bir buzdolabını gösterip “bunu fizik yaptı” demeye...
İnananlarla inanmayanlar aynı şeyleri görür, fakat farklı şekilde yorumlarlar. Biri olaylardaki gayeyi ve kastı görür, diğeri ise sadece fizikî süreçleri.
Bugün birçok insan, yanlış bir tanrı tasavvurunu reddetmekle Allah’ı reddettiğini zannetmektedir. Ancak gariptir ki, reddettikleri Zât’ın sıfatlarını (hikmet, adalet, cömertlik gibi) hâlâ kabul ederler—sadece başka isimler altında...
Allah’ı deneysel yöntemlerle ispat edemedikleri için, inançlarını O’na değil, sadece bilime yönlendirirler. Hâlbuki bilim, ancak sebep-sonuç zincirini/ilişkilerini açıklayan bir vasıtadır; kastı ve maksadı olan bir kudret değildir.
Kâinat, tüm varlık âlemi konuşur, hattâ çoğu zaman terennüm eder. Kimi bu seslerde sadece bir uğultu duyar, kimisi ise bir musiki-i İlâhî’nin senfonilerini işitir.
COLIN TURNER
(Yazı, yazarın Facebook sayfasından tercüme edilerek alınmıştır.)
TERCÜME: ERHAN AKKAYA