"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Hayat çok kısa, kalp kırmaya değer mi?

16 Mart 2014, Pazar
Hayat çok kısa. Sanki bir istasyondayız. Küsmeye, kalp kırmaya, kin ve nefret duymaya inanın değmez. ‘Hepsi Hikâye... Geç Bunları Demeyin...’’

Ergün Dur ile söyleşi...

Terapi niteliğinde, yanlışlarımızı görmemize yardımcı olacak, sorunlarımıza çözümler bulabileceğimiz, elimizin altında bulunmasında fayda olan bir kitabın yazarıyla söyleşi gerçekleştirdik ve “Hepsi Hikâye... Geç Bunları Demeyin!”  dedik.

Kitabınız hayırlı olsun Ergün Hocam. Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz, kimdir Ergün Dur?
Eğitimciyim, Malatyalıyım. A. Ü Eğitim Fakültesi mezunuyum. Yurdumuzun mezra, köy ve şehirlerinde öğretmenlik ve yöneticilik yaptım. Eğitim çalışması için Fransa’ya gönderilen ekipte yer aldım. Poitiers, Lyon, Paris. Almanya’da (Düsseldorf, Sollingen, Wuppertal) Aile eğitimi seminerinde bulundum. “Sigara, Alkol ve Uyuşturucuya Hayır” kampanyası için İzmir’de başlattığımız eylemler yerel ve ulusal basında karşılık buldu. Yöneticisi olduğum okulda “Bir Yudum Anadolu” isimli, tamamını öğrencilerin çıkardığı dergide “Emeğe Saygı” prensibinden hareketle yazısı çıkan öğrencilere “telif ücreti” vererek ülkemizde belki de bir ilke imza attık. Yine ulusal basında çeşitli çalışmamız yer aldı. Şu an ülkemizin göçmenlerinin yoğun bulunduğu şehirlere ve 7 ülkeye (Arnavutluk, Bulgaristan, Kosova, Romanya, Yunanistan, Bosna-Hersek, KKTC)  gönderilen Balkan Gazetesinde Eğitim ve kişisel gelişim ile ilgili köşe yazıları yazmaktayım.
 
Kitabınız hikâyelerden oluşan derleme bir kitap. Terapi niteliğinde, hatalarımızı, yanlışlarımızı görmemize, içinde bulunduğumuz ân’a katkısı olacak, bize yol gösterecek bir kitap. Bu kitabı hazırlama fikri nasıl oluştu?
Öncelikle teşekkür ediyorum. İnanın çok güzel özetlediniz. Her şey yıllar önce yaşadığım, okuduğum ilginç olay ve hikâyeleri not etmemle başladı. Bu hikâye ve anekdotları yeri geldikçe öğrencilerimle, dostlarımla, velilerimle paylaşıyordum. Şu nemelâzımcılık hastalığını gördükçe, yaşadıkça ne yapabilirim isteği doğdu. Hani deriz ya “Ya Hepsi Hikâye... Geç Bunları!”. Siz de takdir edersiniz ki, sevgi, vefa, dostluk gibi insanda bir başka güzel duran duygularımızı hasletlerimizi ciddî oranda kaybettik. Bir parça bu duygulara dikkat çekebilirsem yani, ”Hepsi Hikâye... Geç Bunları Demeyin!” demelerinde katkım olursa kendimi inanılmaz mutlu hissedeceğim. Şu kısacık ömürde bu bana yeter.

Gerçekten de “Hepsi Hikâye... Geç Bunları Demeyin!” dedirten bir kitap. Peki hikâyelerin gerçekliğinden, ders verici, aydınlatıcılığı yönlerinden bakarsak hikâyelerle ilgili neler söylersiniz?
Bu kitaptaki şiir, hikâyeler ve anekdotlarda kimi zaman hüzünlenecek, kimi zaman yüzünüzde bir tebessüm olacak. Çünkü gönüllere dokunan hikâyeler. Geçenlerde bir okuyucum mailinde şöyle diyor: “Sizin diğer kitaplarınıza nasıl ulaşabilirim? Ben İzmir’de yaşıyorum. Eşimle çok ciddî tartışmıştık. İş çıkışı moralim bozuktu. Kitapçıya uğradım. Kitabınızın ismini ilginç buldum, şöyle bir karıştırdım. Hoşuma gitti aldım. Belediye otobüsünde de bayağı okudum. Eve geldim, hiç düşüncemde yokken eşime “Bunu sana aldım!” dedim. Neyse birkaç gün sonra yine işten eve dönerken kapıda eşim boynuma sarıldı ve “Seni çok seviyorum” dedi.
Şimdi bir yazar olarak benim mutluluğumu anlayabilir misiniz? Kim bilir hangi hikâyeden etkilendi. Bunun gibi bir çok ilginç bulduğum olay var, ama konuyu uzatmayayım.

Bir eğitimci olarak gençlerimize neler söylemek istersiniz?
Şimdi söyleyeceğim o kadar şeyler var ki nerden başlasam.. Bugünlerde, eve çift maaşların girdiği, çiftlerin boşandığı… Güzel evlerin yuva olamadığı… Kısa seyahatlerin, kâğıt mendil gibi ilişkilerin… Yıka çık gönüllerin… Kilo dertlerinin ve her derde deva vitaminlerin… Vitrinlerin dolu gönüllerin boş olduğu günlerde yaşıyoruz…
“Rüzgâr eken fırtına biçer!” diye bir çoğumuzun bildiği bir atasözümüz var. Teknoloji geliştikçe, ilişkilerin, dostlukların, sevgilerin sığlaştığını görmek ürkütücü. Ailece beraber güle oynaya bir sabah kahvaltısı veya bir akşam yemeğinin lezzetini fast food da bulabiliyor muyuz? Gittikçe bencilleşiyoruz desem.. Bütün suç teknolojinin getirdiği kolaylıkta mı, boş vermişliğimizde mi, yetiştirilişimizde mi? “Yoksa Hepsi Hikâye Geç Bunları”mı demek lâzım? Bugünlerde bir hal oldu bizlere… Evet bugünlerde bir haller oldu bizlere… Neden bu kadar umarsız, vurdumduymaz olduk? Ne oldu bize? Maalesef ciddî bir çözülme yaşıyoruz. Gençler, mânevî değerlerimize sarılalım, kendimiz için istediğimizi başkaları için de isteyelim.

Kitapta bildiğimiz, duyduğumuz hikâyeler de olsa unuttuğumuzdur da aynı zamanda. Bizlere bunları sunup hatırlattığınız için teşekkür ederiz. İnanıyorum ki bir çok insana (büyük-küçük) yoldaş olacaktır. Son olarak neler söylemek istersiniz?
Arzu Hanım burada şunu belirteyim, çekicin çiviye defalarca vurması tekrar değil, daha sağlam tutması içindir. Bu imkânı sağladığınız için size, Yeni Asya yönetimine, çalışanlarına ve okuyucularına çok teşekkür ediyorum. Yaşam çok kısa. Sanki bir istasyondayız. Küsmeye, kalp kırmaya, kin ve nefret duymaya inanın değmez. HEPSİ HİKÂYE... GEÇ BUNLARI DEMEYİN…

Teşekkür eder nice hayırlı eserlere imza atmanızı dileriz...

RÖPORTAJ-ARZU KONAN
Okunma Sayısı: 5815
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı