Allah’ın ihsan ve ikramlarına, söz ve davranışlarla yapılan teşekkürlerdir.
Risale-i Nur’da Cenab-ı Hak’tan kullarından istediği en mühim işin şükür olduğu ifade edilmekte ve şükürsüzlüğü ise nimetleri yalanlama ve inkâr suretinde gösterilmektedir.“ Nimetleri veren Zata şükretmek vaciptir” diyen Bediüzzaman Hazretleri’ne göre, geçmişte şükrü eda edilemeyen nimetlerin şükrünü kaza etmek lâzımdır.
Şükrün nevleri vardır.
Şöyle ki: Rızka iştiha ve iştiyak, fıtrî şükürdür.
Telezzüz ve zevk gayr-î şuurî bir şükürdür ve bütün hayvanlarda bu şükür vardır.
Rızka istihsan ve ihtiram manevî şükürdür. (29. Mektub)
Maddî ve manevî herbir uzvu Allah’ın emrettiği yere sarf etmek ise, şükr-ü örfîdir. (İ. İcaz)
Rızık da çok geniş ve zengin bir hazinedir. Rızıktan kasıt yalnız mideye has nimetler değildir. Meselâ, kâinattaki “rahmaniyet” cilveleri, nefise; “rahimiyet” cilveleri, kalbe, “hakîmiyet” cilveleri ise akıl için bir rızıktır. (29. Lem’a)