"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Müslüman olan Güney Koreli genç Seungeun Kim: Risale-i Nur okumayı çok seviyorum

Emine Sultan Çakır
30 Nisan 2023, Pazar
2019 yılında şehadet getirerek İslamı seçen Güney Koreli Seungeun Kim: “Risale-i Nur’un bir şeyi örnekle anlatması çok iyi. Bir kelimenin (mesela Bismillah) ne kadar çok manalara gelebildiğini anlatması. O yüzden ben Risale-i Nur okumayı çok seviyorum. Sadece yüzeysel olarak “Bismillah=Allah’ın ismiyle” diye bilsem lezzetsiz kalırdı. Ama o Bismillah’ın manasını tam olarak bildiğimde o kelimeyi söylemek daha hoş geliyor.”

RÖPORTAJ-2: EMİNE SULTAN ÇAKIR 

( DÜNDEN DEVAM )

Müslüman olduktan sonra namaz vs gibi ibadetleri öğrenme süreciniz nasıl ilerledi?

Türkiye’ye taşındıktan sonra burada arkadaşlarla tanıştım. Şimdi en yakın arkadaşlarım biri Koreli, biri Türk. Ben Müslüman olduğum ilk zamanlar hemen namaz kılmadım. Arkadaşlarımla buluştuğum zaman, arkadaşlarım camiye gidiyordu mesela. Ben de beraber gidip, sadece bir kenara oturup onları izliyordum. Müslüman olduktan üç ay kadar sonra arkadaşım bana dedi ki: “Sen de artık namaz kılmaya başlasan? Ben sana namaz kılmayı öğreteyim.” Ben de hemen “Tamam” dedim. “Tamam, öğrenmek istiyorum.” Hemen kalkıp öğrendim. Ama duaları ezberleyemediğim için o zaman arkadaşım “Duaları şimdi bilmiyorsun. Onları ezberlemeye başla. Ama şimdilik ‘Allahu Ekber’ diyerek namaz kılabilirsin” dedi. Namaz kılarken kıyamda, secdeye giderken sürekli “Allahu Ekber, Allahu Ekber” diyordum. Öylece kılmaya başladım elhamdülillah. 

İlk namaz kıldığınızda neler hissettiniz?

Arkadaşım bana nasıl kılacağımı öğretmişti ya, o zamana kadar başımı hiç yere koymamıştım. Secde ile birlikte başımı yere koydum. O an çok garip bir duygu hissettim. “Ben aciz, fakirim. Şimdi sahibimin önündeyim, ona itaat ediyorum” duygusu. Ondan biraz korkuyorum, ama böyle tatlı bir korku. Öyle acayip bir hissiyata girmiştim. Şimdi o hissiyat yok, ama (gülüyor). “A, ben Allah’ın kuluyum” diye hissetmiştim. Onu hâlâ hissediyorum elhamdülillah.


Güney Kore'nin başkenti Seul'deki Merkez Camii.

Peki ilk oruç tutmanız nasıl olmuştu?

Müslüman olduktan hemen bir ay sonra Ramazan başlamıştı. Müslüman olduğum için tabii ki tutmam gerekir diye yarı endişeli, yarı meraklı/heyecanlı bir duygu ile başladım. Bir gün, iki gün geçti “Oruç tutmak çok kolaymış” diye düşündüm. Hiç zorlanmadım. Ama sonra bir hafta, iki hafta geçince zorlamaya başladı. Yine de çok güzeldi. O zamanlar Ramazan’ın, orucun anlamı nedir, ben oruç tuttuğumda ne oluyor bilmiyordum. Sadece “Müslümanım. Müslüman olarak Allah’ın emrettiği bir şeyi yapıyorum” diye olumlu bir duygu içindeydim. O Ramazan ayını böyle geçirdim. 

İslam’la tanışmak hayata bakış açınızı değiştirdi mi? Nasıl değiştirdi?

Müslüman olmadan önce her zaman şikâyet ederdim. Mesela bardakta yarım su var. Müslüman olmadan önce “Ne kadar yok” diye, hep olmayan yere bakardım. “Onu nasıl doldursam? Nasıl doldursam?” Su azaldığında; “Neden azalıyor, azalmasın. Doldurmak için ne yapmam lazım?” diye ona bakıyordum. Ama Müslüman olduktan sonra “Su ne kadar var?” ona bakmaya başladım elhamdülillah. “A ne kadar varmış” diye olmayan kısma değil, var olan kısma bakıp “A su varmış bende. Hiç yok değil. Az olsa da varmış elhamdülillah.”  Müslüman olmadan önce her durumun kötü yüzüne bakıyordum. “Kusuru ne?” ona bakıyordum. Ama Müslüman olduktan sonra aynı durumun “Güzelliği ne? İyiliği ne? Güzel yüzü ne?” diye ona bakmaya başladım. 

Türkiye’ye geldikten sonra Risale-i Nur’larla tanışmanız nasıl gerçekleşti?

Ben Türkiye’ye ilk geldiğimde Türkçeyi bilmiyordum. Korece kitap bulup almak için çok araştırdım. Ama Korece Kur’an bile bulamadım. Burası İslam ülkesi olduğu için bütün dillerde Kur’an olacağını düşünerek Kore’den elim boş gelmiştim. Kore’de Kur’an’ım vardı aslında. Bir gün Fatih’te gezerken bir medreseye girdim, Koca Sinan Paşa Medresesi’ne. Tevafuk oldu. O medresenin ön tarafında küçük bir kitapçı vardı. “Galiba burada yabancı dilde kitaplar var” diyerek oraya girdim. Korece kitaplar vardı gerçekten. Muhammed (asm) hakkında ve “Kur’an nedir?” konulu kitaplar. Onları aldım, medreseyi gezdim. Oradaki abilerden birinin eşi de Koreliymiş. Tanışmamız için onun numarasını verdiler bana. Ben onu aradım “Ben Koreliyim, burada oturmaya başladım, tanıştığımıza çok memnun oldum”. O Koreli hanım (Hümeyra Yiğit Abla) da; “A burada çok Koreli yok. Çok sevindim. Korelileri çok özledim. Konuşalım, görüşelim” dedi. Ondan sonra yine Sinan Paşa Medresesi’nde görüştük. Kurabiye yedik, çay içtik, sohbet ettik. Abla o gün Korece’ye çevrilmiş bir risale hediye etti bana. “Tabiat Risalesi”ydi sanırım. Bir de Risale-i Nur’un ne olduğunu anlatan küçük bir kitap vardı. Eve getirip, okudum. Sonra Hümeyra Ablaya dedim ki; “Abla bu çok zor. Ben bunu anlayamadım.”


“Bir gün fatih’te gezerken bir medreseye girdim, Koca Sinan Paşa Medresesi’ne.”

Risalelerin Korece’sini anlamak da mı zor oldu?

Evet, çok zor. Anlayamadım. “Bir dinî kitabın kolay olması gerekmez mi?” diye düşündüm. Ablaya öyle söyledim. Bu kitaplar için “A çok beğendim, sevdim, sürekli okuyacağım” diye düşünmedim hiç. Böyle birkaç ay geçti. Yine başka bir gün; Türk arkadaşım, Hümeyra Abla ve bir başka Türk arkadaşla bir araya geldik. Ondan sonra Türk arkadaşım dedi ki, “Sinan Paşa Medresesi’ne gidelim, oradaki abiyle bir şey konuşacağım.” Onun ne konuşacağını bilmeden, sadece arkadaşım gidiyor diye ben de gittim. Onun niyeti o medresede Risale-i Nur dersi başlatılmasını teklif etmekmiş. Ben onun niyetini bilmiyordum. Sadece o gidiyor diye ben de gitmiştim. Onlar konuştu. Sonra elhamdülillah medresedeki abiler bizim orada ders yapmamızı kabul etti. Biz böylece ders yapmaya başladık. Derslerimiz Türkçe oluyordu. Yavaş yavaş oraya gelen diğer insanlar da derse katılmaya başladı, katılanlar gittikçe çoğaldı. Hümeyra Abla hep o Türkçe dersleri benim için Korece’ye çeviriyordu. Ben aslında arkadaşım oraya gidiyor diye gidiyordum. Pek “Risale okuyayım, derse katılayım” diye düşünmüyordum açıkçası. Burada tek başımaydım. Akrabam yok, ailem yoktu. Onları çok sevdiğim için gittim. Abla bana anlattıkça yavaş yavaş lezzet almaya başladım. 

Risalelerden ilk dinlediğinizde çok hoşunuza giden bahisler olmuş muydu?

Birinci Söz, Bismillah bahsi. Müslümanlar çok diyor; bismillah, bismillah diye. Onun anlamını anlatıyor ya. Bismillah her hayrın başıdır… Bana çok lezzetli gelmişti. Bir de Hastalar Risalesi, İhlas Risalesi. Bilhassa Hastalar Risalesi, Allah’ın bana gönderdiği bir mektup gibi gelmişti. Her insanın bir sıkıntısı, hastalığı var ya. Maddî hastalıklar, sıkıntılar gibi manevî, ruhî hastalıklar da var... Okunduğunda duygulanmıştım. “Hiçbir şey için endişelenmeme gerek yok, benim sahibim bana şifa verir.” Veya işte “Bana hastalığımı ben zor durumda kalayım diye vermedi. Hastalığın bir sürü anlamı var” diye düşündürdü. Biyolojik olarak da hasta olsak, hastayken yapılan ibadetler kat kat fazla sevaplı oluyor. Günahlar dökülüyor. Allah’a yanaşıyoruz diye düşündürmüştü…


Kore diline çevrilen küçük sözler solda, Tabiat Risalesi ortada ve Hastalar Risalesi sağda.

Türkçeyi nasıl öğrenmiştiniz? Şu an Risale-i Nur’ları kendi başınıza anlayabiliyor musunuz? 

TÖMER (Türkçe Öğretim Merkezi) kursuna gittim. Sonra pandemi başladı, kurs kapandı. Zoom üzerinden online derslere katıldım. Böylece Türkçe öğrenimim yaklaşık bir, bir buçuk sene sürdü. 

Risale-i Nur dersleri noktasında ise Hümeyra Abla gerçekten çok çok yardım etti. Ben derslere gittiğimde hâlâ pek bir şey anlayamıyorum. Yüzde bir, iki. O kadar az anlıyorum. Çünkü Risale-i Nur’daki kelimeler zor geliyor. Normal Türkçeyi daha hızlı öğrenebiliyorum ama Risale-i Nur’un dilini öğrenmem daha yavaş oluyor. Bu genel olarak mı öyle yoksa sadece benim için mi böyle bilmiyorum…

Günlük belli sayfada Risale-i Nur okuduğunuzu ve külliyatı bitirdiğinizi biliyoruz, bu nasıl oldu?

Hümeyra Ablanın daha önceden başladığı bir okuma grubu vardı, günlük risale okuyorlardı. O bana tavsiye etti. Zaten daha önceden de diyordu, “Anlamasan da günlük okuma çok güzel oluyor” diye. Ama tembellik ederek, okumak istememiştim. Hümeyra Abla öyle teşvik ettiğinde “Başlasam mı?” diye düşünüyordum, ama nefsim pek istemiyordu. “Hiç anlamıyorum işte evde tek başıma” diye zor geliyordu. Yine de beş sayfayla tek başıma başladım. Sonra o okuma grubuna katıldım. Ben okumaya ilk başladığımda on sayfayı okumam bir saat kadar sürüyordu. Durumumu anlattım; “Ben yabancıyım, çok hızlı okuyamıyorum” diye. Aslında gruba girebilmek için daha fazla okumam lazımdı, ama otuz beş sayfa ile başlayabileceğimi söylediler. Şimdi bir buçuk sene oldu, günde otuz beş sayfa risale okuyorum. Ramazan ayında ise kırk dakika okuyorum. Öyle bazen değişiyor. 

Risaleleri günlük okumaya başlamamla ilgili de şöyle bir anım var; benim aslında günlük okuma yapayım diye niyetim vardı, ama evde külliyat yoktu. O zamanlar maddi durumum da çok kötüydü. Külliyat da epey pahalıydı. O yüzden ne yapsam bilemiyordum, niyetim vardı sadece. Bir gün medresede ders vardı. Ama her zaman nefsim derse gitmek istemiyor. “Dersim var gideyim mi? Yok boş ver gitmeyeyim” diye nefsimle çekişirken “Hayır, derse sürekli gitmek lazım” diye gitmeye karar verdim. Gittiğimde ders veren bir kardeş vardı. Dersten sonra biraz oturmuştuk. Çay içiyor, sohbet ediyorduk. Bana aniden sordu: “Senin külliyatın var mı?” Ben “Yok” dedim. “Heh, o zaman sana nasip oldu.” dedi. “Ne demek?” 

Meğer birisi zekât gibi, ihtiyacı olan birine külliyat verilmesini istemiş. O kardeş de kimin ihtiyacı var diye araştırıyormuş, bana sordu. Bende olmadığını söylediğimde “O zaman sana nasip oldu” dedi. Subhanallah. O gün derse gitmek istemedim, istemedim. Ama gittiğimde külliyat nasip oldu. İyi ki gitmişim. Böylece günlük risale okumaya başladım, elhamdülillah, iki kere külliyatı bitirmek nasip oldu. 2021 Eylül 15’te okumaya başlamıştım. 

Risale-i Nur’un hangi özelliği onu size çekici kılıyor?

Bir şeyi örnekle anlatması ve anlattığı şeyi detaylıca anlatması. Bir kelimenin (mesela Bismillah) ne kadar çok manalara gelebildiğini anlatması. O yüzden ben Risale-i Nur okumayı çok seviyorum. Sadece yüzeysel olarak “Bismillah=Allah’ın ismiyle” diye bilsem lezzetsiz kalırdı. Ama o Bismillah’ın manasını tam olarak bildiğimde o kelimeyi söylemek daha hoş geliyor. 

Kore’de Risale-i Nur hizmetleri ne durumda?

Said Özdemir Ağabeyin torunu olan bir abla var Kore’de. Dedesi ona “Kore’ye git, orada hizmet et” demiş. Sırf dedesi öyle dediği için Kore’de ve Risale-i Nur hizmeti yapmaya gayret ediyor. Duyduğum kadarıyla on sene kadar önce orada Risale-i Nur hizmeti yapan abiler varmış. Ama işte, çok zor olduğu için artık Türkiye’ye döndüler, şimdi yok diye biliyorum. Sadece o abla var. O da Korece bilmediği için pek hizmet yapamıyor. Dolayısıyla Kore’de Risale-i Nur hizmeti pek yok diyebiliriz. 

İleride Risale-i Nur’larla ilgili bir çalışma yapma planınız var mı?

Ben Hümeyra Ablayla birlikte risaleleri Korece’ye çevirmek istiyorum. Risale-i Nur’u daha iyi anlamaya başladığımda tabii. Şimdi Hümeyra Abla çeviri yapıyor, ben kontrol ediyorum. Kitap haline geleceği zaman tasarım vs yapıyorum. Geçenlerde “Risale-i Nur nedir?” diye bir kitap hazırladık elhamdülillah. Medresede bastık. Basılan kitapların bir kısmını Kore’ye gittiğimde yanıma almıştım. Başkent Seul’de bir camimiz var. Oranın yanındaki bir kitapçıya bastığımız kitaplardan bağış olarak verdim. Bir de bir sitemiz var. Her hafta bir şeyler yüklüyoruz, Korelileri bilgilendirmek için. Bunun dışında Koreliler için online Risale-i Nur dersimiz var. Normalde Pazartesi günüydü, ama Ramazan’da Perşembe günleri yapıyoruz. On kadar kişi katılıyor. 

Sizi Japon Hatice Demir vesilesiyle tanıdık. Sizin onunla tanışmanız nasıl olmuştu?

Ben Türkiye’ye ilk geldikten hemen sonra Ramazan başlamıştı. Ramazan’ın son günü müydü, bilmiyorum, namaz kılmak için—gerçi o zaman namaz kılmıyordum—ama ortamda bulunmuş olabilmek için Fatih Camii’ne gittim, girdim. Aşırı kalabalıktı. Gerçekten oturacak bir yer bulamıyordum. Girişte öyle “Nereye otursam?” diye bakınırken uzakta biri bana bakıp eliyle “Gel, gel” işareti yaptı. Ben de gittim “Çok teşekkür ederim” dedim. O da Asyalı olduğu için ben onun dikkatini çekmişim. O yüzden beni çağırmış. Tanıştık; “Ben Kore’den geldim. Sen nerelisin?” Onun Japon olduğunu öğrendim. Birbirimizin numarasını aldık, tekrar görüşelim diye. Öylece tanışmış olduk. O zaman namaz kılmayı daha bilmediğim için insanlar kalktığında ben de kalkıyor, oturunca ben de oturuyordum. Sadece bunu yapabilmiştim.

Son olarak sizi okuyanlara neler söylemek istersiniz?

Türk Müslümanlara şunu söylemek istiyorum; onlar gerçekten büyük nimet içindeler. Doğdukları andan beri Müslüman bir ailede, İslamî ortamda, Müslüman olarak büyümeleri büyük nimet, ama bunu bilmiyorlar. Özellikle gençler. Hatta bir kısmı dinden ayrılıyor. “Ben Müslüman değilim” diyeni de gördüm. Ya da “Müslümanım, ama pek bilmiyorum. Sadece Allah’a inanıyorum, bu kadar” diyen de vardı. Çok üzülüyorum. “Yaa ben nerede doğdum, nasıl büyüdüm? Şimdi Müslüman olduktan sonra neredeyim?” diye “Elhamdülillah” diyorum. Ama Türkler fark edemiyor. Onlara “Ellerinizde olan nimetleri düşünün. Ne kadar büyük ve kıymetli olduklarını fark edin” demek istiyorum.

Okunma Sayısı: 7171
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • S.topuz

    3.5.2023 16:47:40

    Maşallah, berakallah! بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ اِذَا جَٓاءَ نَصْرُ اللّٰهِ وَالْفَتْحُۙ‌ـ﴿١‌ـ﴾ وَرَاَيْتَ النَّاسَ يَدْخُلُونَ ف۪ى د۪ينِ اللّٰهِ اَفْوَاجًاۙ‌ـ﴿٢‌ـ﴾ فَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ وَاسْتَغْفِرْهُۜ اِنَّهُ كَانَ تَوَّابًا‌ـ﴿٣‌ـ﴾ "1-2-3- Allah'ın yardımı ve zaferi gelip de insanların bölük bölük Allah'ın dinine girmekte olduklarını gördüğün vakit Rabbine hamdederek O'nu tesbih et ve O'ndan mağfiret dile. Çünkü O, tevbeleri çok kabul edendir." (110-Nasr) (30. Cüz-4. Hizb) Mealli Kur'an - 603 Sübhanellahi ve bi hamdihi, esteğfirullah el Azîmü ve etübü ileyhi! Cenabu Allah c.c sayılarını ziyade eylesin inşaallah, Amiiin. 🤲❤🤲🌙☝️

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı