"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“Nur’un birinci talebesi”: Hulusi Yahyagil

25 Temmuz 2019, Perşembe 00:05
Risale-i Nur’un doğuş ve neşir yıllarında önemli hizmetleri bulunan saff-ı evvel talebelerden Albay Hulusi Yahyagil’i vefatının yıl dönümünde rahmetle anıyoruz.

Risale-i Nur’da Hulusi Bey unvanı ile anılan Hulusi Yahyagil, Said Nursî ile ilk tanışmasından itibaren Risale-i Nur’un doğuş ve neşir yıllarında önemli hizmetleri bulunan saff-ı evvel talebeler, diğer bir ifade ile Barla Sıddıkları arasında yer almıştır.

Hulusi Yahyagil kimdir?

Barla sıddıklarından olan Hulusi Bey, 1896 yılında Elazığ/Harput’ta dünyaya gelmiştir. Hulusi Yahyagil, ilk tahsilini Elaziz Çarşı Camii imamından almış. Sonra Elaziz Askerî Rüştiyesi’ne kaydolmuştur. Askerî lisedeyken üç günde bir Kur’ân’ı hatmetmiş. 1915’te Çanakkale Savaşı’nda bulunmuş. Albay İbrahim Hulusi Yahyagil, Harp okulu mezunu, Çanakkale ve Kurtuluş Savaşı gazisi, dinî ve manevî ilimlere aşina ve Bediüzzaman Said Nur­sî’nin ifadesiyle “yüksek bir mertebe olan imamlık şerefiyle şereflenen” bir zattır. Bediüzzaman ile 1928’de Eğirdir’e tayin edildiğinde tanışmıştır. Bediüzzaman’ın ifadeleriyle Mektubat’ın çoğu, Lem’alar’ın bazıları ve Sözler’in son kısmı Hulusi Ağabey’in iştiyak ve gayreti ve çok yerinde pek önemli sorularının cevapları olarak kaydedilmiştir. Özellikle “ilmin anahtarı” olan sorularıyla Mektubat başta olmak üzere, pek çok hakikatin vücut bulmasına vesile olmuştur. Bediüzzaman, onu “Nur’un birinci talebesi” olarak adlandırmakta ve diğer talebelerine örnek göstermektedir.

Nur hizmetindeki yeri

Bediüzzaman, Hulusi Yahyagil’in Nur hizmetindeki yerini şöyle belirtmiştir: “Hulûsi Bey, benim yegâne manevî evlâdım ve medar-ı tesellîm ve hakikî vârisim ve bir dehâ-yı nuranî sahibi olacağı muhtemel olan biraderzadem Abdurrahman’ın vefatından sonra, Hulûsi aynen yerine geçip o merhumdan beklediğim hizmeti, onun gibi ifâya başlamasıyla ve ben onu görmeden epey zaman evvel Sözler’i yazarken, onun aynı vazifesiyle muvazzaf bir şahs-ı mânevî bana muhatap olmuşcasına, ekseriyet-i mutlaka ile temsilâtım onun vazifesine ve mesleğine göre olmuştur. Demek oluyor ki, bu şahsı, Cenâb-ı Hak bana hizmet-i Kur’ân ve imanda bir talebe, bir muin tayin etmiş. Ben de bilmeyerek onunla onu görmeden evvel konuşuyormuşum, ders veriyormuşum.” Hulusi Ağabey 25 Temmuz 1986’da 91 yaşında vefat etmiştir. Bu vesileyle vefat yıl dönümünde duâlarla anıyoruz.

İstanbul – Yeni Asya 

Okunma Sayısı: 6330
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • ibrahim

    1.6.2020 21:48:20

    Sarıklı, küçük, genç bir zât ise, Hulûsi'ye omuz omuza verecek, belki geçecek birisi, naşirler ve talebeler içine girmeye namzettir. Bazılarını zannederim, fakat kat'î hükmedemem. O genç, kuvve-i velâyetle meydana atılacak bir zâttır. Sair noktaları sen benim bedelime tabir et. burada adı geçen sarıklı genç kimdir şuan hayattamı acaba.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı