"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Anne ve babasını razı eden Allah'ı razı etmiştir-SÜLEYMAN KÖSMENE

31 Aralık 2011, Cumartesi
Telefonun diğer ucunda ağlayan bir anne: “Oğlum gurbette çalışıyor. Torunlarıma giyecek, yiyecek türü bir şeyler gönderdik. Elimizde ne varsa... Suçumuz bu. Ben tespih çekiyordum. Telefon çaldı. Açtım; oğlum. Bana saymaya başladı. Bana öyle saydı, beni öyle azarladı ki, beni öyle incitti ki, daha kendime gelemedim. Anne babayı azarlamak doğru bir davranış mı?”

Hayat öyle hızlı, öyle çetrefilli, öyle imtihan sırlarıyla dolu ki, anne ve babamızı azarlama lüksümüz hiçbir şekilde yok. Varsaydığımız kabalıklarından ötürü onları affetmeyecek ve azarlayacak isek eğer, biz Allah’tan hangi yüzle af ve rahmet bekleyeceğiz? Allah’ın bizi azarlamamasının garantisi ne? Oysa anne ve baba hakkı, şu fani ve köhne dünyada Allah hakkından sonra gelir.
İşte âyet: “Biz insana, önce Bana, sonra da anne ve babana şükret diye tavsiye ettik.”  1    
Evlât olarak –Allah hakkı için- dünyada en nazik olacağımız insanların birincisi annemiz, ikincisi babamızdır. Onlar bize hangi tür kabalık yapmış olurlarsa olsunlar; bizi ne tür bir muâmeleye tâbi tutmuş olurlarsa olsunlar; onlar tarafından en horlanan, en hakîr görülen, en sevilmeyen, en çok dışlanan ne kadar biz olursak olalım; onlara saygıda ve nezakette kusur etmeyeceğiz.
İşte Peygamber Efendimizin (asm) şiddetli uyarıları:
*“Anne ve babasını râzı eden Allah’ı râzı etmiştir. Anne ve babasını kızdıran Allah’ı kızdırmıştır.”  2
* “Anne ve babasının ihtiyarlığına ulaştığı halde, onları râzı ederek Cennet’e giremeyen kimsenin burnu yerde sürünsün.” 3
* “Akşam rüyâ-yı sâdıkada gördüm ki, ümmetimden bir adam vardı. Susuzluktan dili dışarıya sarkmış, soluyordu. Tuttuğu Ramazan orucu geldi ve ona su ikrâm etti. Ümmetimden bir adam gördüm ki, önü karanlık, arkası karanlık, sağı karanlık, solu karanlık, üstü karanlık, altı karanlıktı. Yaptığı hac ve umresi geldi ve onu bu karanlıklardan kurtardı. Ümmetimden bir adam gördüm ki, ölüm meleği ruhunu almak için gelmişti. Anne ve babasına yaptığı iyilikler geldi. Meleğin o anda ruhunu almasına mâni oldu. Ümmetimden bir adam gördüm ki, mü’minlerle konuştuğu halde, onlar kendisiyle konuşmuyorlardı. Akrabalarıyla olan iyi ilişkileri geldi ve onlara hitaben, “Bu akrabalarına iyilik ederdi.” dedi. Bunun üzerine onlar onunla konuştular. O da onlara karıştı.” 4  
* “Cennete girdim. Orada bir güzel okuma sesi işittim. “Bu okuyan kim?” diye sordum. “Hârise bin Nu’man” dediler. (Hârise bin Nu’man annesine ve babasına iyilikleri dolayısıyla bu makama ulaşmıştır.) İşte anne-babaya yapılan iyilik böyledir. İşte anne-babaya yapılan iyilik böyledir. Kişiyi böyle yükseltir.” 5 
Üstad Bedîüzzaman Hazretlerinin ifadesiyle, dünyayı da isteyen, ahireti de isteyen, annesini ve babasını memnun etmeli, rızalarını almalı, gönüllerini hoş tutmalıdır. Çünkü onları memnun ve razı etmek ve gönüllerini hoş tutmak dünyada rızıkta bolluk ve bereket sebebi; ahirette ise Allah’ın rızasına ermeye ve Cennete girmeye vesiledir. Onları kırmak ve rencide etmek ise, tek kelimeyle, -Allah muhafaza- dünyada ve ahirette hüsran ve felâket demektir! Allah’ın rahmetini ve merhametini isteyen, rahmetin birer hediyesi olan anne ve babasına muhakkak merhametli davranmalıdır.6
Sakın, sakın! Annemizi ve babamızı ihmal etmeyelim. Onların varsa bize karşı yanlış olduğunu düşündüğümüz tutumlarını kesinlikle sinemize çekelim, yok sayalım, görmeyelim, onları affedelim, geçelim. Allah hakkı için.
Zaten biz Allah için yaşamıyor muyuz? Bizim kalbimiz Allah’a dönük değil mi? Bizim muhatabımız bire bir Cenâb-ı Allah değil mi? Anne ve babamızın beşeriyet icabı hatalarını büyütüp onlara saygıda kusur edersek, biz kaybedenlerden oluruz. Onlara duâ edelim. Hallerini ve hatırlarını nezaket içinde aramaya-sormaya devam edelim. Onların bize olumlu cevap vermesini beklemeyelim bile. Belki onların da kalbi bize karşı kırıktır! Belki bizim de hatalarımız vardır! Kendimizi denetliyor muyuz? Kendimizi sorguluyor muyuz? Kendimize çuvaldızı batırıyor muyuz?
Hatamız olduğunda onların gönlünü almaya ve helâlleşmeye bakacağız; hak dâvâ etmeden! Eğer haklarını helâl etmiyorlarsa, biz nezaketimizi ve saygımızı yine bozmayacağız. Annemize ve babamıza karşı adeta melekleşeceğiz. Bu dünyanın ötesi de var; öyle değil mi?

Dipnotlar:
1. Lokman Sûresi: 14.
2. Câmiü’s-Sağîr, 3/3553.
3. Tirmizî, Daavât, 109.
4. Câmiü’s-Sağîr, 2/1456.
5. a.g.e., 2/2159.
6. Mektûbât, s. 252.

Okunma Sayısı: 4445
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı