"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Karagöz San’atçısı Hayâlî Emin Şenyer: Karagöz, insanlara yanlışlıklarını söyler

13 Ağustos 2011, Cumartesi
Aylardan Ramazan olunca, Karagöz ve Hacivat’ı, bizlere yüzyıllardır neler söylediklerini ve geleneksel Türk san'atımızı konuşalım istedik. Hayâlî Saraç Emin mahlasıyla tanınan Emin Şenyer bu küçük zihin yolculuğumuzda bize eşlik etti.

Yanına vardığımda, biraz tebessüm bir parça da sitemle “Ramazan geldiğinde televizyonlar ve gazeteler Karagöz ile Hacivat’ın peşine düşüyorlar” dedi. Atölyesinde ziyaret ettiğim ustanın bu sözüne karşılık “Kalan on bir ay boyunca da hatırlamak ve üzerine konuşmak ümidi ile...” diyebildim ancak. Maalesef sadece Ramazan aylarında hatırımıza gelen bu geleneksel san'atımızı bir kaç sual eşliğinde elimizden geldiğince anlatacağız. Öncelikle gölge oyununun tasvirlerinin nasıl oluşturulduğundan kısaca bahsedelim; Emin Usta’dan öğrendiğimize göre, her bir tasvir el emeği ve sabır ile üzerindeki küçük motifler de dahil olmak üzere tek tek çiziliyor. Deri üzerine çizilen bu figürler keskin uçlu bir bıçak yardımıyla oyularak şekil alıyor. Renklendirmede kullanılan boya ise tamamen tabiî, asıl adı Mekke gülü olarak bilinen fakat Türkiye’de bamya çiçeği olarak tanınan Hibiskus adlı bitkinin kurutulması ve ardından kaynatılması ile elde ediliyor.

GÖLGE OYUNU YANLIŞ BİLİNİYOR
*Gölge oyununun tarihinden bizlere bahsedebilir misiniz, çıkış noktası ne olmuştur?

Gölge oyununun bilinen tarihi yanlışlarla doludur. En çok bilinen yanlış, Bursa’da Sultan Orhan döneminde Ulu Cami’nin yapımı esnasında Karagöz’ün demirci, Hacivat’ın duvarcı ustası olarak çalışması. İnşaatın yavaş ilerlemesinden sorumlu tutularak idam edilmeleri üzerine olan söylentidir. Osmanlıca’da bir deyim vardır “Galat-ı meşhur lügat-ı fasihten evlâdır” diye, meşhur yalan doğrudan daha çekici gelir manasındadır bu söz. Bir kere Ulu Cami Sultan Orhan döneminde yapılmamış, Yıldırım Beyazıt döneminde yapılmıştır, dolayısıyla bu söylentinin gerçeklikle bir ilgisi yoktur. Karagöz ve Hacivat’ın yaşayıp yaşamadığına dair herhangi bir belge ya da bilgi yok, böyle olunca da bir rivayet olmaktan öteye gitmiyorlar. Profesör Pertev Naili Boratav’ın deyimiyle toplumlar efsane yaratmayı severler. Keloğlan da bir efsanedir. Profesör Metin And, 1517 yılında Mısır’a sefere çıkan Yavuz Sultan Selim’in beğendiği bir gölge oyuncusunu oğlu Kanunî Sultan Süleyman’ın da görmesi için İstanbul’a getirdiğini söyler. Kimi tarihçiler yaklaşık 500 yıl önce İspanya’dan Osmanlı’ya göç eden Yahudiler yoluyla geldiğini söylerler. Kimi tarihçiler doğudan batıya göç eden çingeneler yoluyla geldiğini söylerler, fakat bunların hiçbirisinin bilimsel bir dayanağı yoktur. Onun için Karagöz’e biraz masal olarak bakmak gerekir. Bazen bana öğretmenler veya öğrenciler elektronik posta atıp sorarlar; Karagöz ve Hacivat ne zaman yaşamıştır, nasıl ölmüşlerdir diye. Yaşamayan bir insanın ölmesi mümkün değildir ki.

*Sizin gölge oyunu ile tanışmanız hangi yıllarınıza denk gelir, bunun eğitimini almaya nasıl karar verdiniz?
Hayat, insanların kendi istekleriyle biçimlenen bir şey değil. Sonbaharda rüzgârın önünde savrulan yapraklar gibidir insanlar. İnsan bunu belli bir yaştan sonra daha iyi anlıyor. Tesadüflerle dolu hayat, benim de böyle bir tesadüf sonucu, 1997 yılında oldu gölge oyunu ile tanışmam. Türkiye’nin en iyi Karagöz ustalarından olan Metin Özlen Bey’le tanıştım, ustam bana asistanlık, Karagözcülük deyimiyle yardaklık teklif etti. Ben de kabul ettim. O günden sonra 3 yıl kadar yardaklık yaptım. Ustam beni, TRT 2’nin bir belgeselinde ‘Hayalî’ olarak ilân etti. O günden beri profesyonel olarak Karagöz oynatıyorum.

SAN'AT, TOPLUMDAKİ YANLIŞLIKLARA MUHALİF OLMAK DEMEKTİR
*Karagöz ve Hacivat’ın derdi nedir, bize neyi anlatmak istediler yüzyıllar boyunca ve hâlâ?
San'at kavramından yola çıkmak gerekir buna cevap vermek için. San'at muhalif olmaktır. Muhalif olmak derken siyasî düşünce, dinî düşünce gibi belli bir düşüncenin muhalifliğini yapmayı kastetmiyorum. Toplumdaki yanlışlıklara muhalefet olmaktan bahsediyorum. Eğer zaten herhangi bir san'atı icra eden kişi muhalif değilse, o kişi asla ve kat’a san'atçı olamaz. Hacivat ve Karagöz’ün yaptığı da budur, insanlara yanlışlıklarını söylemektir. Ama bunu  o kadar naif, o kadar ince bir üslûpla yapar ki kimseyi incitmeden söyler. Meselâ, Osmanlı Dönemi’nde günümüzde ve bütün dünyada olduğu gibi rüşvet benzeri bir takım kirli ilişkiler mevcutmuş. Bu rüşvet çarkına bulaşan bir paşa dillere destan olmuş. Bir Karagöz ustası, cebinde altınlar olan ve altınların yerlere saçıldığını gösteren bir figür yapmış. O yüzden Karagöz yasaklanmış ve siyasî taşlamaların yapılması bir takım izinlere bağlanmış. Diyeceğim o ki; Karagöz insanları güldürür, fakat güldürürken de biraz canlarını acıtır. Belki de bu yüzden seviyoruz Karagöz’ü.

*Karagöz san'atı için “Ben geleneksel kalıplar içinde güncelleştirerek oynuyorum” diyorsunuz, bu yorumlama tekniğinizden bahseder misiniz? Gelenek ve modern arasında nerede duruyor sizin metodunuz?
Gelenek ile modern arasında bir bağ kuruyor. Esasında güncel kelimesini kullanalım biz modern yerine. Modern kavramı çok farklı algılanabiliyor. Günümüz teknolojisi çok ilerledi, yeni teknolojik araçlar kullanarak çok modern gölge oyunları yapılıyor dünyada. Bizimki ise güncel motifleri kullanarak Karagöz’ü güncel hale getirmek. Meselâ açın gazeteleri, dergileri bir sürü komedi unsuru bulabilirsiniz, ciddî ciddî insanların söylediği ciddî söylemlerin içinde bile bir mizah vardır. İşte bahsettiğimiz o güncel motiflerden beslenmektir, yoksa modernleştirmek anlamında değil.

*Mozart’ın Saraydan Kız Kaçırma operasını gölge oyunu tekniğiyle oynattınız, bu nasıl bir çalışma idi? Geleneksel Türk gölge oyununun yurt dışında tanınmasına katkı sağlamış olmalı.

Bir Alman opera grubu Mozart’ın Saraydan Kız Kaçırma operasını sergilemek istemişler. Bu opera, Türk kültürüyle de alâkalı. Oradaki saray Topkapı Sarayı’nı ifade eder. Gemi ilerlerken Akdeniz’de korsanlar gemiyi ele geçirirler, içindekileri esir pazarına götürüp satarlar. Bir Osmanlı paşası Selim Paşa bu esirleri alır, Topkapı Sarayı’na götürür. Daha sonra, o gemiden kurtulan bir şövalye Topkapı Sarayı’ndan o esirleri kaçırır, genel öykü böyledir. Opera grubu da, Türk kültürüyle alâkalı bir oyun olduğu için, bunu Türk kültüründen bir motifle besleyelim diye düşünmüşler ve Karagöz akıllarına gelmiş. Bir şekilde benimle iletişim kurdular ve fikirlerinden bahsettiler, teklifi kabul ettim. Figürleri çizip bana gönderdiler, ben de figürleri yaptım. Daha sonra Almanya’ya gittim oyunun ilk bölümünü; geminin batışı ve esirlerin alınıp saraya götürülmelerini özet olarak oynattım ve Türkiye’ye döndüm. Filme alınan bu gölge oyunu opera başlamadan önce sinevizyon ile bir perdeye uvertür müziği eşliğinde yansıtılarak gösterilmiş. Daha sonra da opera san'atçıları çıkıp arialarını okuyup, kız kaçırma bölümünü oynamışlar. Bu çalışma Almanya’da sükse uyandırmış. Karagöz’ün bir de böyle evrensel bir yönü var.

KARAGÖZ, DÜNYADA DAHA ÇOK TANINIYOR
*Portekiz, Almanya ve Estonya’daki müzeler ve başka dünya ülkeleri tarafından da Karagöz tasvirleriniz satın alınıp sergilenmiş. Bu bağlamda dünyanın dört bir yanındaki geleneksel Türk gölge oyununa olan ilgiyi nasıl yorumluyorsunuz?
Tuhaf bir şekilde Türkiye’de olduğundan daha fazla tanınıyor. Türkiye’de bizim insanlarımız kültüre, san'ata ve özellikle de geleneksel kültüre çok fazla önem vermiyorlar. Bizim devletimizin politikası böyle olsa gerek... İnsanlar da bunu benimsiyorlar. Meselâ geçenlerde biz bir anaokuluna Karagöz oynatmaya gittik, çocuğun doğum günüymüş. Annesi çocuğa Superman kostümü almış. Superman Batı kültürünün zorlama bir kahramanıdır. İnsanın doğasına aykırı bir takım özellikleri olan bir kahramandır. Karagöz ile Hacivat ise tamamen doğal ve insanîdir. Bir diğer örnek, Kırmızı Başlıklı Kız ve Keloğlan masallarıdır. Kırmızı Başlıklı Kız’ı herkes bilir ve çocuklarına masal olarak anlatırlar, fakat Keloğlan masallarını bilmezler. Kırmızı Başlıklı Kız’da verilen mesaj ürkek ol, korkak ol, annenin elini bırakma yoksa seni kurt kapardır. Keloğlan ise garip, fakir, çoban haline bakmaksızın padişahın kızına talip olur, padişah şartlar koşar bunun karşısında. Keloğlan’da azim, çalışkanlık, özgüven ve cesaret vardır. Ve padişahın kızını almaya hak kazandığı takdirde bile onu almaz gider kendi sevdiğini Cankız’ı alır, bu anlamda vefalıdır da. Kırmızı Başlıklı Kız’ın verdiği olumsuz mesajlar nerede, Keloğlan’ın verdiği olumlu mesajlar nerede... Fakat bir sistem var dünyada, sistem bize Kırmızı Başlıklı Kız olun diyor. Bizler de ona uyuyoruz. Her anlamda uyuyoruz... Artık uyanmamız lâzım. Sadece biz değil, tüm dünya böyle.  

* Ülkemize baktığınızda gölge oyununa olan ilgiyi nasıl buluyorsunuz, sizce hak ettiği yerde mi?
Çok fazla değil. Bir sosyoloğun verdiği bir örnek vardır, ihtiyaçlar hiyerarşisi diye. En altta barınma, yeme-içme vs. vardır. Biz toplum olarak henüz en temel ihtiyaçlarımızı tam olarak karşılayamadık ki kültürü ve san'atı birer ihtiyaç olarak görebilelim.

Son olarak okurlarımıza söylemek istediğiniz bir şeyler var mı?
İnsanlarımız geleneksel kültürümüze önem versinler. Bunu çocuklarımıza aktarmak için çaba sarf etsinler. Yoksa hepimiz birer köle olacağız. Bu kültürler yok olurlarsa, belki 200 yıl sonra belki 300 yıl sonra tüm insanlar paranın ve ona yön verenlerin kölesi olacaklar.
San’atçının resmî web sitesi: www.karagoz.net

KÜBRA NUR DURAN
Okunma Sayısı: 3061
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı