"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kur’ân’ın tercihi: Nezaket-SÜLEYMAN KÖSMENE

29 Ekim 2011, Cumartesi
Bayan okuyucumuz: “Eşim bana karşı haksız yere çok kırıcı davranıyor. Ayrılmak istemiyorum. Çünkü çocuklarım var. Bazen tepki verdiğim zaman da, ‘Melekler sana lânet eder’ diyerek beni susturmak istiyor. Melekler bana lânet eder mi? Susmam gerekir mi?”

İnsanlar arası ilişkilerde öylesine birleştirici bir dinimiz var ki, hiçbir beşerî hata için insanlar arasına ayrılık girmesine asla müsaade etmez. Kur’ân, gayr-i müslimlerle ilgili yaptığı uyarılarda bile, asla ve asla insânî boyutu rafa kaldırmaz. Cenâb-ı Hakk’ın Hazret-i Musa gibi bir Ulu’l-Azm Peygamberine (as), Fir’avun gibi bir kâfir-i echel için “kavl-i leyyînle muâmeleyi” emretmesini 1, biz, hiç olmazsa birbirimize karşı ilişkilerimizde “yumuşak huylu olmak” hususunda emir telâkki etmeliyiz. Kavimleri tarafından taşlanarak kan-revan içinde bırakılan nice peygamberler vardır ki, bir yandan acı içinde kanlarını silerlerken, diğer yandan “Allah’ım! Kavmimi bağışla! Onlar bilmiyorlar!”  2 diye duâ edebilmekteydiler.
Cenâb-ı Hak, Peygamber Efendimiz’in (asm) Mekkelilere karşı yumuşak tutumunu şöyle över: “Allah’ın rahmetinden dolayı sen onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba ve katı kalpli olsaydın, şüphesiz onlar etrafından dağılır giderlerdi. Onları affet! Onlar hakkında mağfiret iste!”  3
Müslümanlar arası ilişkilerde ise Kur’ân tam bir nezaket incisidir! Asla, ama asla hiçbir Müslüman’a kem gözle bakılmasına izin vermez. Kâh olur, Müslümanları kardeş îlân eder 4, kâh olur Müslümanlar arası gıybeti, sû-i zannı, 5 arkadan çekiştirmeyi ve kaş-göz işâreti ile alay etmeyi haram kılar 6, kâh olur mü’minlerin birbirlerine karşı mütevâzi ve merhametli, kâfirlere karşı güçlü olmalarını takdir eder 7, kâh olur mü’minler için hayırlı bir sıfat olarak “Onlar öfkelerini yutarlar, insanların kusurlarını affederler.” 8 buyurur; kâh olur yine mü’minlere, “Affetsinler! Aldırmasınlar! Allah’ın sizi bağışlamasını istemez misiniz?”  9 buyurur.
Misâlleri arttırmak mümkün. Kur’ân’da barışı, kardeşliği, affı ve bağışlamayı öneren onca âyete rağmen, kin ve nefretin, sürtüşmenin, dargınlığın ve kırgınlığın sürdürülmesini haklı gören tek bir âyete dahi rastlamayız. Acaba neden? Kur’ân bu yaklaşımıyla,-–hâşâ—sadece tek bir tarafı haklı mı kabul ediyor? Yoksa her kayıt ve şartta Müslümanları “barış” ortak paydasında birleştirmek mi istiyor?  
Bu âyetler, hiç şüphesiz eşler arası ilişkilerde çok daha nazik ve âmir hükümler içerir. Çok yerinde bir halk deyimiyle “bir yastıkta kocayan-–biz buna ‘bir yastıkta ebediyete intikal eden’ diyelim.—” eşler, dinimize göre birbirlerinin hatalarını görmemelidirler, birbirlerini mutlak sûrette bağışlamalıdırlar, birbirlerine kat’iyen nazik davranmalıdırlar, birbirlerine sonsuz derece sevgi ve saygı duymalıdırlar, birbirlerinin hoşlanmadıkları huylarını “yok” saymalıdırlar. Birbirlerinin kızgın hallerinde öfkeyi körükleyen değil, kesinlikle susmayı ve sîneye çekmeyi tercih eden taraf olmalıdırlar. Çünkü Kur’ân, eşleri, Cennet gölgeliklerinde karşılıklı koltuklar üzerinde yaslanmış, istedikleri her meyvenin ve ikramların ayaklarına getirildiği birer “ebediyet arkadaşı” olarak takdim etmektedir. 10
Allah aşkına insafla düşünelim: Dünya hayatının girift gelgitleri içerisinde bizim hangi günübirlik sürtüşmelerimiz, Kur’ân’ın bizi “ebediyet arkadaşı” olarak takdiminden daha önemli olabilir? Yolunda gitmeyen fani işler, bu ebed-müddet dostluğu rencide etmeye değer mi?
Hiç şüphesiz, birer insan olarak, günlük tartışmalarda bulunmamızda bir sakınca yoktur. Konuşalım, tartışalım, yer yer sesimizi de yükseltelim, tamam; ama eğer kırıcı olmuş isek, hemen ardından barışmayı ve gönül almayı da lütfen geciktirmeyelim.
Tabiî ki hayat varyantlarının yükü altında kadın da kendi haklılığını dile getirecek, yerine göre susmayacak, tavır koyacak ve eşini mutlak bir zarardan kurtaracaktır. Onu meleklerin lânetiyle tehdit etmek yerine, şu Peygamber (asm) sözlerini ölçü alırsak daha isabetli hareket etmiş oluruz: “Hayırlılarınız, kadınlarınıza hayırlı olanlarınızdır!” 11, “Allah’a iman etmiş olan bir koca, Allah’a iman eden karısından nefret etmez. Onun bir tabiatını beğenmezse, diğerinden hoşlanır.”  12

Dipnotlar:
1- Tâhâ Sûresi, 20/44. 2- R. Sâlihîn, 640.
3- Âl-i imrân Sûresi, 3/159. 4- Hucûrât Sûresi, 49/10.
5- Hucûrât Sûresi, 49/12. 6- Hümeze Sûresi, 104/2.
7- Fetih Sûresi, 48/29. 8- Âl-i İmrân Sûresi, 3/134.
9- Nûr Sûresi, 24/22. 10- Yâsîn Sûresi, 36/55-58;
Lem’alar, 24. Lem’a. 11- R. Sâlihîn, 626. 12- Taç, 2/928.

Okunma Sayısı: 744
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı