"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Değişen, değişmeyenlerin varlığından rahatsız

M. Latif SALİHOĞLU
20 Şubat 2023, Pazartesi
Siyasî taassup ve tarafgirlik meyli-hissi çok fena illet. Virüs gibi yapıştığı kişin aklını söndürür, dengesini bozar, vicdanını kurutmaya başlar.

Bu duruma düşmüş birisiyle konuşmazsınız, ona lâf anlatamazsınız. Daha açık bir ifadeyle, maalesef kendileri sözden-lâftan anlamaz olurlar. Her konuşmayı tartışmaya çevirirler. Her tartışmayı kavgaya dönüştürürler.

Bunların bir kısmı, vaktiyle hakkı ararken, boynuna batıl parazitler düşmüş. Onu hak zannederek, siyasetin dalâlet vadisinde düşe-kalka giderler.

Bir kısmı ise, sonradan yanılıp yamulmuş. Bazen yengeç misâli, bazen de şaşkın ördek gibi siyasetin bulanık suları içinde dolanıp dururlar.

Evet, hakikatten yanıldıkları halde, yanılmış olabileceklerini hiç, ama hiç kabul etmiyorlar. Gizli enaniyet ve kibir-gurur hali, hatasını görmeyi engelliyor. Önüne kalın perdeler çekilmiş gibi. Taassup ve tarafgirlik, gözlerini âdeta kör etmiş durumda.

İşte, bu derece yanılıp yamulmuş olanlar, hakikatte değişmemiş olan, yani sadâkatini bozmayıp istikametini değiştirmemiş olan eski dost ve kardeşlerinin varlığından bile fenâ halde rahatsız oluyor. Hele, serde asabiyet de varsa, sohbet ortamının zehirli gazlarla doldurulması artık ân meselesi….

Böylesine tehlikeli vaziyetlerin ihtimal dahilinde olduğu yerlerde son derece dikkat ve ihtiyat ile hareket etmeli. Aksi halde, telafisi zor gelişmelerin yaşanmasına sebebiyet verilmiş olur.

*

Değişen insanların hallerine dair bir tesbitimi daha sizinle paylaşmak istiyorum.

Siyasî taassup ve tarafgirliğin had safhaya çıkarak hükmettiği kimselere geniş izahatlar yapmak fayda vermediği için, mecburiyet durumunda susturucu, ilzam edici bir metodla gitmek, hasarı asgariye indirmek noktasında işe yarayabilir.

Risâle-i Nur’da, şu durdurucu, susturucu, ilzâm edici metodun çokça misâline rastlamak mümkün.

*

Emsâlsiz bir deprem felâketinin yaşandığı şu günlerde, siyaset konuşmak pek hoş olmadığı gibi, hele kavga sûretinde bunu tartışmak hiç doğru değil. Ama, gelin görün ki, bir siyasî zihniyet uğruna militanlaşmış olanları durdurmak pek mümkün görünmüyor.

Zira, taraftarı olduğu siyasî yapıyı artık normal bir siyasî hareket olarak görmüyor; onu düpedüz bir “dinî hareket” olarak görüp öyle de tevil ve tasvir ediyor. Geniş, tafsilli ve mülayim izahat metodu pek kâr etmediği için, bilmecuriye diğer yöntemle mukabele etmek lâzım gelir.

Birkaç yerde karşılaştığımız söz konusu “değişen”, ama değişmeyenlerin varlığından rahatsız olan o dostlara her cümlesini teyit ve tasdik ettirmek suretiyle şöyle bir hatırlatmada bulunduk:

Bak arkadaşım, kardeşim, dostum… 17 Ağustos 1999 depremini bugün gibi hatırlıyoruz, değil mi? Siyaseten habis 28 Şubat zihniyetinin kaskatı şekilde hükmettiği bir dönemdi, öyle değil mi? Siyasî cinayetlere ilâveten, gaflet neticesi sair günahların da baş gösterip ayyuka çıkmasıyla mânet tetiklenmiş olduğuna inandığımız o depreme hep birlikte “İlâhî ikaz” demedik mi? Yeni Asya’nın umum ehl-i imana mal etmeye vesile olduğu o “İlâhî ikaz” mesajını fiilen de her tarafa neşretmedik mi? Gazete ve camia olarak bunun bedelini en ağır şekilde ödemedik mi? Daima rahmetle andığımız Mehmet Kutlular Ağabey de bu uğurda hapse girip en ağır bedeli bizzat ödemedi mi? Elhak doğru, doğru, doğru…

Peki, o zamanki depremin manevî mesajı “İlâhî ikaz” oluyorsa, şimdiki daha dehşetli olan bir felâket neden “İlâhî ikaz” olmuyor? Niçin bunun da aynı manada bir “İlâhî ikaz” olduğunu görmüyor, düşünmüyor ve söylemiyorsunuz? Nedir, nedendir bundaki üç maymunu oynama haliniz? Öyle ki, 28 Şubat zulmünün en büyük ortaklarından biri olan ırkçı, fâsit, faşist bir zihniyetin (bunun bir de jakoben Kemalist olanı var), şimdiki yönetimin de en önemli bir parçası, payandası ve hatta en büyük destekçisi olduğunu da görmeyecek, görseniz bile ona karşı adeta kör, sağır, dilsiz davranacak bir garip-acip-ucûbeye dönmüş haldesiniz ki, bu vahim hali tasvir edecek kelime dahi bulamıyoruz.

Şayet, şu mühim ve çarpıcı noktayı dahi göremeyecek, yahut görmek için durup düşünmeyecekseniz, daha fazla konuşmaya hiç hacet kalmaz. Çünkü, faydası olmaz, faydadan çok zararı olur, vesselam.

Okunma Sayısı: 2837
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Said Yüksekdağ

    20.2.2023 15:43:23

    Siyasî taassup ve tarafgirliğin had safhaya çıkarak hükmettiği kimselerle muhatap olmamak en doğrusu değil mi ağabeyim?

  • Aysuna

    20.2.2023 15:37:30

    "Öyle taşlar vardır ki..."diye anlatılan taşlar kadar olamadılar..Onca haksızlık,mazlumiyet...karşısında merhamet,gözyaşı,düşünme...nasip olmadı...Sonuç!!?

  • Aysuna

    20.2.2023 15:34:35

    Allâh razı olsun Hocam...Büyük savaşı kaybettiler...Yani nefisleriyle olan savaşı...

  • Abdurrahman

    20.2.2023 12:08:34

    El hak, doğru tesbit ancak herkesin görmesi mümkün olmuyor

  • Necati yildirim

    20.2.2023 11:16:18

    Ben kime inanacağımı şaşıriyorum birçok kaynaktan öğrenmeye çalışıyorum olay aynı sebepleri nedenleri niçin oldu oluyor soruma cevaplar hep farklı

  • S.topuz

    20.2.2023 10:57:54

    "Ondördüncü Söz'ün Zeyli بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ اِذَا زُلْزِلَتِ الْاَرْضُ زِلْزَالَهَا ٭ وَاَخْرَجَتِ الْاَرْضُ اَثْقَالَهَا ٭ وَ قَالَ الْاِنْسَانُ مَالَهَا ٭ يَوْمَئِذٍ تُحَدِّثُ اَخْبَارَهَا ٭ بِاَنَّ رَبَّكَ اَوْحٰى لَهَا ٭ الخ    Şu sure kat'iyyen ifade ediyor ki: Küre-i Arz (Yer küre, Dünya), hareket ve zelzelesinde vahy ve ilhama mazhar olarak emir tahtında (Emir altında) depreniyor (Sallanıyor). Bazen de titriyor.    [Manevî ve ehemmiyetli bir canibden (Yerden, yönden) şimdiki zelzele (Deprem) münasebetiyle altı-yedi cüz'î suale karşı yine manevî ihtar yardımıyla cevabları kalbe geldi. Tafsilen yazmak kaç defa niyet ettimse de izin verilmedi. Yalnız icmalen kısacık yazılacak.]."... Bediüzzaman Said Nursi, Sözler

  • S.topuz

    20.2.2023 10:55:49

    "Üçüncü Sual:    Bazı eşhasın (Şahısların)  hatasından gelen bu musibet bir derece memlekette umumî (Kapsamlı, geniş) şekle girmesinin sebebi nedir?    Elcevab:    Umumî (Herkesle ilgili)musibet, ekseriyetin (Çoğunluğun) hatasından ileri gelmesi cihetiyle; ekser nâsın (İnsanların büyük çoğunluğu) o zalim eşhasın (Şahısların) harekâtına (Hateket ve işleri) fiilen (Bizzat) veya iltizamen (Lüzumlu görerek, Taraftar olarak) veya iltihaken (taraftar olmasıyla) manen iştirak eder, musibet-i âmmeye (Umumî  bela veya afetlere) sebebiyet verir." Bediüzzaman Said Nursi, Sözler

  • S.topuz

    20.2.2023 10:44:01

    "Beşinci Sual:    Âdil ve Rahîm, Kadîr ve Hakîm, neden hususî hatalara hususî ceza vermeyip, koca bir unsuru musallat eder. Bu hal cemal-i rahmetine ve şümul-ü kudretine nasıl muvafık düşer?    Elcevab:    Kadîr-i Zülcelal (Celâl sahibi ve sonsuz Kudret sahibi olan Allah c.c), herbir unsura (Temel madde,Element, toprak,su, hava gibi şeyler) çok vazifeler vermiş ve herbir vazifede çok neticeler verdiriyor. Bir unsurun bir tek vazifesinde, bir tek neticesi çirkin ve şer ve musibet olsa da, sair güzel neticeler, bu neticeyi de güzel hükmüne getirir. Eğer bu tek çirkin netice vücuda gelmemek için, insana karşı hiddete gelmiş o unsur, o vazifeden men'edilse; o vakit o güzel neticeler adedince hayırlar terkedilir. Ve lüzumlu bir hayrı yapmamak, şer olması haysiyetiyle; o hayırlar adedince şerler yapılır. Tâ bir tek şer gelmesin gibi; gayet çirkin ve hilaf-ı hikmet ve hilaf-ı hakikat bir kusurdur. Kudret ve hikmet ve hakikat kusurdan münezzehtirler."... Bediüzzaman Said Nursi, Sözler

  • S.topuz

    20.2.2023 10:42:32

    "Madem bir kısım hatalar, unsurları (Temel madde, elementler, toprak,su, hava gibi şeyler) ve arzı (Yer yüzü, Toprak, Dünya)  hiddete getirecek derecede bir şümullü (genış ve kapsamlı) isyandır (Asi olma ve günahkar olma) ve çok mahlukatın hukukuna (Haklarına) bir tahkirli (Küçümseme, aşağılama) tecavüzdür. Elbette o cinayetin fevkalâde çirkinliğini göstermek için, koca bir unsura, küllî (Geniş ve kapsamlı) vazifesi içinde "Onları terbiye et" diye emir verilmesi ayn-ı hikmettir ve adalettir ( Hikmet ve  adaletin ta kendisi), mazlumlara (Suçsuz olanlara) ayn-ı rahmettir (Rahmet ve merhametin ta kendisi). " Bediüzzaman Said Nursi, Sözler - 172

  • süleyman ALIÇ

    20.2.2023 08:57:52

    Elhak elhak elhak yerden göğe kadar haklısınız Latif abey Üstadımızın; "Allah için sevmek Allah için buğz etmek" düstur-u Rahmanî yerine "siyaset için sevmek siyaset için buğz etmek" düstur-u şeytanî hükmederek, melek gibi bir hakîkat kardeşine adavet ve hannas gibi bir siyaset arkadaşına muhabbet ve taraftarlık zulmüne rıza gösterip cinayetine manen şerik eylemesin. Evet, bu zamandaki siyaset kalbleri ifsad edip, asabî ruhları azap içinde bırakır." dediği gibi bu gün aynı şeyleri azami derecede ifrat mertebesinde yaşıyoruz malesef. Rabbim herkese Akıl, İzan, İnsaf ve BASİRET versin de "ruhlarını azap" içinden kurtarsınlar amin

  • Mehmet Türeli

    20.2.2023 05:25:43

    Üç maymun görmedim, duymadım, işitmedim. Bunlara bir de dördüncü eklenmiş tırsıyorum. Allah hakkı arayanlara basiret, feraset ve cesaret versin sırat-ı müstahsilinden ayırmasın.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı