Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 01 Kasım 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Süleyman KÖSMENE

Kadın ve erkek birbirinin örtüsüdür- 2



İsmi mahfuz okuyucumuz: “Eşimin bayan müşterileriyle samîmî bir şekilde konuştuğunu anladım. Yapı itibariyle zaten sıcakkanlı birisidir. Ama bayanlarla bu şekilde samîmî konuşmaları beni çok ama çok rahatsız etti. Daha önce uyarmıştım ‘İsimle hitap etme, hanım de’ diye. O zaman biraz sözümü dinlemişti. Şu an yine bildiğini okuyor. Bu yüzden kıskançlık krizine giriyorum diyebilirim. Bunu ona belli etmemeye çalışıyorum. Ama içim içimi yiyor. Sürekli Rabbime sığınıyorum. Allah’ım bana doğru yolu göster diye. Bu kıskançlık haklı bir kıskançlık değil mi? Eşimi nasıl koruyabilirim? Eşimle ne şekilde konuşmalıyım? Lütfen bana yardımcı olun. Kendi duygularımı nasıl bastırabilirim? Ne yapmalıyım? Cevap verirseniz çok sevinirim. Çünkü gerçekten kendimi iyi hissetmiyorum.”

Dünkü yazımızda kadınla erkeğin—bilseler de bilmeseler de—birbirlerini (tabir caizse) Allah adına ve Allah için haramlardan alı koyma refleksi taşıdıklarını, çünkü Allah’ın erkeğe, “Gözlerini haramdan sakınsınlar”1; kadına da “Namahremlerinizle cazibeli ve çekici bir eda ile konuşmayın. Ki, kalbi bozuk olanlar bir ümide kapılmasın. Konuşurken ciddiyet ve ağırbaşlılıkla söz söyleyin”2 buyurarak, kadınla erkeğin aslında kıskançlık damarıyla birbirlerini sakındırdıkları aynı meselenin, zaten bir İlâhî sakındırma kapsamında da bulunduğunu açıklamaya çalışmıştık.

Bu gün, kaldığımız yerden devam edelim:

Önce bir parantezimiz var: Burada bu tavrın Allah adına gösterildiğini söylememizden kastımız şu: Kıskançlık tavrı ile farkında olmadan, bir otomatik refleks halinde Allah’ın yasakladığı bir alandan, haramlardan eşimizi alıkoyuyoruz. Eğer farkında olarak ve inanarak bu tavrı gösteriyorsak, bu durumda bu tavır Allah için gösterdiğimiz tavırlar sırasına girer ki, bu bizi Allah’ın rızasına giden bir yola koyar; bu tavırla sevap da kazanırız.

Demek, kadın kocasının kıskançlığına boyun eğip kendisine çeki düzen verdiğinde neticede Allah’ın emrine uymuş; koca da karısının kıskançlığına boyun eğip kendisini ıslah ettiğinde neticede Allah’ın emrini yerine getirmiş olmaktadır.

Üstad Bedîüzzaman Hazretleri, kadın ve erkek arasındaki şiddetli bağlılığın yalnız dünyevî hayatın ihtiyacı için olmadığını; kadının kocasına yalnız dünya hayatında değil, ebedî hayatta da hayat arkadaşı olduğunu; böylesine değer verilen kadının da, ebedî hayat arkadaşı olan kocasının nazarının dışında başkasının nazarını kendi güzelliklerine çekmek sûretiyle, kocasını kendisinden darıltmaması ve onu kıskandırmaması gerektiğini kaydeder.3

Demek eşlerin birbirlerini yabancılardan ve nâmahremlerden kıskanmaları bir örtüdür; bu, yaşanmalıdır.

Fakat kıskançlığı bir kâbus hâline getirmemeye dikkat etmek lâzım. Kıskançlık, haramlara karşı örtü mahiyetini korumalı; bunun ötesinde akıldan uzaklaşarak ve duygusallığı başına geçirerek zorbalıklara, zulümlere, ayrılıklara, boşanmalara ve cinayetlere sebep olmamalıdır. Yani kıskançlıkla duygusallık omuz omuza vererek; aklı ve sağlıklı düşünceyi istifaya zorlamamalıdır.

Bilinmelidir ki, haddi aşmayan kıskançlık ne kadar iyi bir huysa; hak, adalet, merhamet, müsamaha, iyi niyet, iyi zan, güven, aff ve bağışlama da en az, “tadında bırakılan kıskançlık” kadar iyi birer huydur.

Birbirine zıt gibi gözükse de, iyi huyları bir bütün saymalı, birbirine tercih etmemeli; hepsini bir ve eşit seviyede yaşamalıyız. Mahremimizi (eşimizi) bizi kıskandıracak bir davranışı olduğunda uyarmalı; fakat onu kırmamaya, hakkında sû-i zan etmemeye ve gerekirse affedici olmaya özen göstermeliyiz.

Normal seyrinde iyi huylarımızdan olan kıskançlığı; iftiraya, sû-i zanna, kötü muameleye, dargınlığa, kırgınlığa, kavgaya, geçimsizliğe, mutsuzluğa, ayrılığa ve cinayete vardıracak derecede abartılı kullanmak, zulüm ve haksızlıktır.

Böyle bir durumda doğrudan ve bizzat eşimizle konuşmalıyız, eşimize hüsn-ü zan göstermeyi ihmal etmemeliyiz. Ona karşı kötü zan beslemekten ve onu itham etmekten şiddetle kaçınmalı; iyi niyetimizi ve iyi düşüncelerimizi pozitif bir enerjiyle ve olumlu sözlerle ona yansıtmaya çalışmalı, iyi yanlarını ve iyi huylarını artı sayarak, sabırlı ve umutlu olmalıyız. İnşallah her şey yoluna girecektir.

Dipnotlar:

1- Nûr Sûresi, 24/30

2- Ahzab Sûresi, 33/32

3- Lem’alar, s. 198, 199

01.11.2006

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (31.10.2006) - Kadın ve erkek birbirinin örtüsüdür- 1

  (30.10.2006) - Namazda tadil-i erkân

  (29.10.2006) - Duâ ve hayır/şer ekseni

  (28.10.2006) - Mehir meselesi

  (27.10.2006) - Kefaret orucunun hükmü ve kaynağı

  (26.10.2006) - Tesbihat nedir ve nerelerde yapılır?

  (25.10.2006) - Gazoz, meyve suyu ve alkol meselesi

  (24.10.2006) - Dosta küsmeye hakkımız var mı?

  (23.10.2006) - Bayramınız cennet olsun!

  (22.10.2006) - Namazda huşû kazanmak için

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habip FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahaddin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004