Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 25 Aralık 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Nimetullah AKAY

Zamanın bitmeyen fitneleri



Fitnelerin diz boyu olduğu ahirzamanda yaşamaktayız. Bu zamanda şeytânî düşünceler oldukça fazla bir şekilde revaç bulabilmektedir. İnsanları Hak yoldan, doğru olandan ayırmak isteyen birçok cereyanlar bulunmaktadır. Bunlardan bir kısmı, açık bir şekilde sefaheti yaygınlaştırarak insanları nefis ve şeytanların tuzaklarına düşürmeye çalışmaktadır. Bazıları da bizden görünerek inancımız konusunda insanların kafasına şüpheler sokmaya çalışmaktadır.

Sûret-i haktan görünen bir çok insan, aslında inancımızı zedelemek için büyük bir çaba içine girebilmektedirler. Bu sebeple olabildiğince dikkatli olmak zorundayız. Bizler için şaşırmaz ve şaşırtmaz hükümler Allah’ın emirleri ve Peygamber-i Zişan’ın sünnetleridir.

Bizler biliyoruz ve inanıyoruz ki, Kâinatı en mükemmel bir şekilde yaratıp, insanları yeryüzüne halife kılan Rabbimiz, emir ve nehiylerini insanlara bildirmek için peygamberler göndermiştir. Peygamberler bizler için birer model insan olmuşlardır.

Bütün Peygamberlerin sonuncusu ve en mükemmeli olan Peygamberimiz (asm), Rabbimizin bizlere örnek olarak gönderdiği her yönüyle eksiksiz özelliklere sahip bir insandır. Onun çizdiği ve bizlere öğrettiği kaideler çerçevesinde yolumuza devam edersek sahil-i selâmete ulaşmamızı engelleyecek bir güç olmayacaktır.

Kur’ân-ı Azimüşşanın bir çok âyetinde Rabbimiz, Habibi olan Hz. Muhammed’e (asm) uymamızı, ona tâbî olmamızı istemektedir. “Eğer beni seviyorsanız, benim sevdiğim zâta (Resûlüme) tâbî olunuz” buyuran Kâinat Yaratıcısı, başka bir âyette de onu âlemlere rahmet olarak gönderdiğini ifade etmektedir.

Resûl-i Kibriya bizler için uymamız gereken bir insan modelidir. O aynı zamanda canlı bir Kur’ân’dır. Ona uymak, sünnetine tabi olmak; Kur’ân’a uymak, Allah’ın emirlerini yerine getirmek demektir. Allah’ın emirleri ile Hz. Muhammed’in (asm) sünnetlerini birbirinden ayırmak veya bunları birbirinden ayrı mesajlar ihtiva ediyormuş gibi göstermek ve Peygamberin sünnetlerine uymayı Allah’ın emirlerini yerine getirmeye engel olarak görmek ya cahilliğin en koyusudur veya hainliğin bir belirtisidir. Başka türlü bu durumu izah etmek mümkün değildir.

Güya “Kur’ân Müslümanlığı” iddiasında bulunan bir kısım insanlar, belki farkında değiller, ama aslında Müslümanlığa en büyük ihaneti yapmaktadırlar. Zira Kur’ân’ın en büyük müfessiri Allah’ın Resûlüdür (asm). Kur’ân’ın en büyük tefsiri Peygamberimizin (asm) sünnet-i seniyesidir. Sûret-i haktan görünüp de Hadis imamlarının büyük bir titizlikle rivayet ettiği hadisleri kabul etmemek ve böylece bu selef-i sâlihîni hâşâ yalancılıkla itham etmek büyük bir cahilliktir, affedilmesi zor bir zulümdür. Sakın “Böyleleri de var mı?” diye hayret etmeyiniz. Zira bir gün sizler de böyle iddialarda bulunan bir kısım insanlarla karşılaşabilirsiniz. Bunların bir kısmı safdilâne bir şekilde bu düşünceleri kabul etmiş durumdadırlar. Çünkü zahiren haklı gibi görünen ulema-i su’ (sapkın âlimler), birçok insanımızı rahatlıkla yoldan çıkarabilmektedirler.

İslâmı asrımızın idrakine en güzel bir şekilde sunan ve ahirzamanın müceddidi olan Bediüzzaman’ın Risâle-i Nur eserleri gibi, zamanımızın iman hakikatlerini anlatan imanî eserlerinden istifade etmemiş insanlar, rahatlıkla kötü niyetli insanların tuzaklarına düşebilirler. Bu sebeple Rehber-i Ekmel olan Efendimizi (asm), Kur’ân’ın bir mucize-i mâneviyesi olarak en güzel bir şekilde anlatan Risâleleri sıklıkla okumaya ihtiyacımız bulunmaktadır. Bu eserleri okudukça, Allah’a ve Resûlü olan Habibullaha (asm) karşı olan sevgimiz daha da fazlalaşacak ve sünnetlere uyma iştiyakımız artacaktır.

Hz. Muhammed’in (asm) nurânî halkasına dahil olan insanlar, Allah’ın emirlerini en güzel bir şekilde yerine getirenlerdir. Başka yollardan gitmek isteyenler gerçek iman nurunu bulamazlar. Onlar farkında olmadan şeytanların tuzaklarına kendilerini teslim etmek zorunda kalacaklardır ve gittikçe cadde-i kübrâ-i Kur’ânî’den uzaklaşacaklardır.

Hak ve hakikat namına Hak’tan uzaklaşmak ne kadar tehlikeli bir şey… Rabbimiz bizleri Hz. Muhammed’in (asm) yolundan ayırmasın, bizleri onun şefaatine nâil etsin, yanlışlıkla bu manevî halkadan uzaklaşanları da uyandırsın ve doğru yola iletsin…

25.12.2006

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (18.12.2006) - Kaleme yemin olsun

  (12.12.2006) - Tabular ve tabucular

  (11.12.2006) - Sadece dünya için çalışanlar

  (05.12.2006) - İman zaafı en büyük mesele

  (04.12.2006) - Yağmurdaki rahmet

  (28.11.2006) - Gurur yaftası

  (27.11.2006) - Ölüm kavuşmaktır

  (21.11.2006) - Yine aldı düşünceler

  (20.11.2006) - Serîütteessür ruhlar

  (13.11.2006) - Hazine arayıcısı gibi...

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahaddin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri

Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004