Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 21 Haziran 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

M. Latif SALİHOĞLU

Hiç mevzi kazanamayan, Çankaya'yı nasıl alır?



Dört–beş yıllık süreç içinde, devlet katında hiç bir meseleyi halledemeyen, bürokraside hiç bir problemi çözemeyen, resmî hiç bir kuruma söz geçiremeyen ve diplomaside de habire çuvallayan "sayısal üstünlük"lü bir hükümet, son anda, son dakikada sanki her şeyi halledecekmiş gibi bir görüntü vererek, maalesef bir "baskın seçim" oyunuyla yeniden iktidara gelmeye çalışıyor.

Sormak lâzım: Ey muktedir olamayan iktidar! Sen yeniden işbaşına gelsen ne olacak? Gelip de neyi halledeceksin? Şimdiye kadar neyi hallettin ki, milletten bir beş yıl daha kredi istiyorsun? Yine oyalayıp oyalayıp hiçbir şey yapmamak için mi?

Bulunduğun yer, acziyet makamı değil

Evet, şu anda meydanlara çıkan ve milletten bir beş yıl için daha destek isteyen iktidar partisi, elbette ki aşağıda sıralayacağımız can alıcı soruların muhatabıdır.

Burada bir vatandaş olarak hem kendi görüşümüzü dile getirmek, hem de sayısız vatandaşın hissiyatına tercüman olmak adına şunları soruyoruz:

1) Ey iktidar mensupları! Şimdi yeniden meydanlara taşımaya başladığınız şu "başörtüsü meselesi"nde, ne yazık ki tam bir çelişkiler yumağına döndünüz. Bir önceki seçimlerde, "Bu meseleyi halletmek, bizim için nâmus borcudur, şeref borcudur" diyenleriniz oldu. Ama, halletmeye çalışmak şöyle dursun, bambaşka bir tavır içine girdiniz. Meselâ, "Başörtüsü, öncelikli meselemiz değil. Bedel ödemeye hazır değiliz. Bu iş ancak uzlaşmayla hallolur..." falan dediniz. Peki, şimdi ne oldu da aynı meseleyi yeniden seçim meydanlarına taşımaya başladınız? Şimdi vatandaşa dönüp, başörtüsü sıkıntısını sanki "Çankaya sıkıntısı" ile birlikte halledecekmişsiniz gibi, neden hâlâ aynı "yalan rüzgârları"nı estirmeye çalışıyorsunuz? Siz şimdiye kadar, bu meyanda en basit bir adımı atabildiniz mi, yahut en küçük bir mevzii dahi kazanabildiniz mi ki, başörtüsünü bir hamlede ve dahi giderayak Çankaya'ya taşıyabilesiniz? Kimi kandırıyorsunuz? Ciddiyetinize kim inanır? Bu meyanda şimdiye kadar ciddî ve inandırıcı ne yaptınız ki, bundan sonrası için inandırıcı olasınız?

Hâsılı, şimdiye kadar yapamadıklarınız, bundan sonrası için de yapamayacaklarınızın birer teminatıdır.

2) Evvelki seçimlerde defalarca söz verdiğiniz halde, imam–hatip okulları ile diğer meslek lisesi öğrencilerine uygulanmakta olan haksızlığı, adâletsizliği niçin gidermediniz? Tek başına iktidar olduğunuz halde, bu meselede neden muktedir olamadınız? Neden her defasında gerisin geriye adım attınız? Madem ki, taahhüt ettiğiniz hakları dahi sağlayamıyorsunuz, o halde niçin yeniden iktidar olmak için yine tutamayacınız boş vaatlerle vatandaşı ümitlendirmeye çalışıyorsunuz?

3) Susurluk'tan da beter hale gelen şu "Şemdinli skandalı" patlak verdiğinde, çıkıp en yetkili ağızdan "Bu iş sonuna kadar takip edilecek. Kesin kararlıyız. Eskiden, bu gibi olayların üstü örtülüyordu, üzerine gidilemiyordu; ancak, bu kez asla öyle olmayacak..." diye ahkâm kesmediniz mi? Peki, ne oldu? Bu işin üzerine üzerine gidebildiniz mi? Yoksa, umulanın tam tersine bir gelişmeye mi şahit olduk, hep birlikte? Hani nerede o kesin kararlılığınız?

4) Cumhurbaşkanlığı seçimi ile "anayasa değişikliği paketi" gibi en ciddî meseleleri, neden en gevşek ve ciddiyetsiz bir zamanın şartları içinde halletmeye kalkıştınız? Meclis'in fıtrî ömrünün dört sene olduğunu neden daha önceden akıl edemediniz de, iş işten geçtikten sonra meseleyi gündeme getirdiniz? Haydi akıl edemediniz diyelim, peki neden bu konuda kimseyi dinlemediniz ve söylenen bütün sözlere kulaklarınızı tıkadınız? Bu inada rağmen, yine de kulağınıza gelen "erken seçim" taleplerini tutup "vatan hainliği" ile eşdeğer tuttunuz. Peki, sonradan kendiniz de aynı noktaya gelmediniz mi? Acaba, hainlikle suçladığınız vatandaşlara karşı bir özür borcunuz yok mu sizin?

5) Sizin Kıbrıs, K. Irak ve AB üyeliği gibi haricî meseleler hakkında başlangıçta sergilemiş olduğunuz o diplomatik atraksiyonlara ne oldu? Neden gitgide pasifleştiniz? Neden, ileriye doğru hareket edilmesi lâzım iken, birçok alanda rölantide kalmaya mahkûm oldunuz? Eliniz kolunuz neden bağlandı böyle? Takatiniz niçin kesildi? Diplomasiye yeniden canlılık getirebileceğinize daha nasıl kanaat getirelim?

6) Yabancı sermayenin ortalığı büsbütün istilâ ettiğinin, yerli sermayenin ise adeta boyunduruk altına girdiğinin herhalde farkında olmalısınız. Peki, yerli yatırımcıyı perişan eden ve yüksek faiz iştahının kabarmasıyla dışarıdan sadece sıcak paranın akışını hızlandırmayı netice veren bu güvensiz ekonomik politikalarla ülkeyi nereye doğru sürüklediğinizin farkında mısınız? Buradan şu ikazı da yapmak durumundayız ki, özellikle dar ve sâbit gelirli vatandaşın eline geçen paranın beti–bereketi kalmadı. Bu geniş kesimi, gizli enflasyon ve riskli para politikaları karşısında cidden perişan etmiş durumdasınız, haberiniz olsun.

7) Dört–beş yıldır tek başına iktidar olan mevcut hükümet, Cumhurbaşkanlığı seçimi gibi, genel seçimler konusunda da, hazırlıksız ve tedbirsiz yakalanmanın ötesinde, ne yazık ki çok acemice bir tutum sergiledi. Seçim ve siyasî partiler kànununu bunca zamandır hep askıda bıraktı. Sonunda seçimler gelip kapıya dayandığında ise, gidişatın hemen her safhasında çelişkili ve tutarsız bir tutum sergiledi. Bu her iki seçim konusunda da, maalesef hiç de sağlıklı görünmeyen bir sürece girilmiş oldu. Devletin kurumları arasında bırakın mutabakat sağlanmayı, yaşanan med–cezirlerden vatandaşa artık gına geldi. İşte görüyorsunuz, halkı zamansız, mevsimsiz ve sıkıntılı bir seçim cenderesine sokan iş başındaki hükümet, cumhurbaşkanlığı seçimi konusunda da, çelişkili ve hiç de güven vermeyen bir tutum izlemeye devam ediyor.

Şimdi, vatandaş olarak şunları sormak elbette hakkımızdır: Ey iktidar mensupları! Bize bütün bu sıkıntıları çektirmeye ne hakkınız var? Bugüne kadar devlet katındaki hiçbir meseleyi halledemediğin, resmiyette hiçbir problemi çözemediğin ve milletin hukuku adına hiç mevzi kazanamadığın halde, sanki bundan sonra herşeyi halledecek ve en yüksek mevzileri bile ele geçirecekmiş gibi davranarak, bizleri niçin aldatmaya ve enayi yerine koymaya çalışıyorsun? Beş senedir yapamadıkların, bundan sonra da yapamayacaklarını anlatmaya yetmediğini mi zannediyorsun? Evet, sahi bu oyalama nereye kadar böyle sürüp gidecek? Bekleyip göreceğiz...

21.06.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (20.06.2007) - Demokratlık dersleri (2)

  (19.06.2007) - Demokratlık dersleri (1)

  (18.06.2007) - Köşk'ten evvel başörtüsü soru(n)ları

  (16.06.2007) - Birikmiş suâllere, uzun kısa cevaplar

  (14.06.2007) - Siyasette medya faktörü

  (13.06.2007) - Siyasî denklem

  (12.06.2007) - Bir tuhaf ilân

  (09.06.2007) - Sağ'lı-sol'lu siyasetin sonu mu?

  (07.06.2007) - Rumeli seyahati

  (06.06.2007) - Siyasette tarafgirlik marazı

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004