Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 31 Temmuz 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Süleyman KÖSMENE

Kısa kısa



Salim Karasu: “Sabah namazının sünnetini, cemaatle kılınan sabah namazının farzından sonra kılmak mümkün mü? Henüz sabah namazının vakti çıkmamış ise tabi.”

Sabah namazından sonra kerahet vaktine kadar nafile namaz kılınmıyor. Fakat kaza namazı gibi farz namazlar kılınabilir.

Sabah namazının sünneti nafile namaz olduğundan, vakti çıkmamış olsa bile, farzdan sonra kılınmaz. Sabah namazının farzında imamın uzun kıraat yapmasının bir hikmeti de budur. Sünneti kılmamış olan kişilere sünneti kılmaları için zaman ve imkân vermektir.

Bu açıdan sabah namazının sünnetini kılmamış olan birisi cemaatin sabah namazının farzına başladığını görse bile, önce kendisi hızlıca sünneti kılar, sonra cemaate uyar. Cemaate yetiştiği yerde uyar. Cemaatle kılamadığı rekâtlarını ise, imam selâm verdikten sonra sırası ile kendisi tamamlar. Allah kabul etsin. Âmin.

***

Abdullah Bey: “Ölmüş birinin gözleri açık olup kapanmamasının bir hikmeti var mıdır?”

Ümmü Seleme (ra) anlatıyor: Ebû Seleme ölünce Resulullah Efendimiz (asm) yanına girdi. Ebû Seleme’nin gözleri açık bulunuyordu. Resulullah (asm) Ebû Seleme’nin gözlerini mübarek eliyle kapattıktan sonra şöyle buyurdu:

“Ruh kabzedildiği zaman, göz onu arkasından takip eder.”

Bunun üzerine ev halkı ağladı. Resûlullah (asm) buyurdu ki:

“Sakın hayırdan başka bir şey söylemeyiniz. Çünkü melekler söyleyeceğiniz sözlere âmin derler.”

Ardından Peygamber Efendimiz (asm) şöyle duâ buyurdu:

“Allah’ım! Ebû Seleme’ye mağfiret et. Onun derecesini hidayete erdirilenler içinde yükselt. Onun ailesinden bâkî olanlara halef ol, vekil ol. Onlara yardımcı ol. Ey âlemlerin Rabbi! Bizim ve onun günahını affet. Ona kabrinde genişlik ver. Orada kendisini nurlandır.”1

Ebû Hüreyre’nin (ra) bir rivayetinde de Peygamber Efendimiz (asm) soruyor:

“İnsan öldüğü zaman gözleri yukarıya doğru dikilmiş olarak görmez misiniz?” Sahabiler:

“Evet ya Resûlallah!” dediler. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (asm):

“İşte bu, insan gözünün, ruhu çıkarken arkasından takip ederek bakıp kaldığı zamandır” buyurdu.2

Ölen kimsenin gözleri kapanmayınca, bizim senaryo üreticiler derhal devreye girerler, bir sürü şeyler uydururlar. Dünyada gözü kaldı, yapacak işleri kaldı, dünyasına doymadan gitti, vs. bunlardan sadece bir kaçı. Bunlar gözün açık gitmesinin hikmetini açıklamıyor. Nitekim her insan genelde dünyaya doymadan gidiyor ve genelde her ölenin yapacak çok işi kalıyor.

Gerçek olan, yukarıdaki hadislerin de işaret ettikleri gibi, ruhun çıkışına gözün duyduğu hayranlıktır. Demek can çıkıyorken, kimi insanda göz ruhun arkasından bakıyor; fakat bu sırada can çıktığı için göz kendisinde kapanacak mecal bulamıyor ve açık kalıyor.

Bu durumda ölünün yakınları onun gözünü henüz soğumadan kapatırlar ve gereken diğer cenaze işlemlerini yaparlar.

***

Aziz Bey: “Peygamberler neden hep Araplardan gelmiştir? Neden Türklerden Peygamber gelmemiştir?”

Peygamberlerin hepsi Araplardan gelmemiştir. Her kavme kendi kavimleri içinden Peygamberler gelmiştir. Nitekim Cenâb-ı Allah, peygamber gönderilmeden hiçbir kavme azap etmeyeceğini bildirmiştir.3

Türklerden, görünen tarihte bir peygamber geldiği bilinmiyor. Fakat bu Türklerin içinden peygamber gelmediği mânâsını taşımaz. İslâmiyet’le karşılaştıklarında gök tanrı inancı, ruhun yaşadığı inancı, kurban kesme, temizlik, yardım severlik, iyilikseverlik, misafirperverlik gibi inanç ve davranışlar sergileyen ve olumlu bir kültür zeminine sahip oldukları bilinen Türklerin uzak geçmişte bir nebînin tebliği ile aydınlanmadığı iddia edilemez. Bilinmeyen ve bildirilmeyen çok peygamber beşer tarihinde gelip geçmiştir.

Asıl olan Allah’a iman etmek, Allah’ın tebliğine karşı duyarlı olmak ve Allah’ın takdirine râzı olmaktır.

Dipnotlar:

1- Müslim, 3/96

2- Müslim, 3/97

3- İsrâ Sûresi: 15

31.07.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (30.07.2007) - Kabir sualine hazır mıyız?

  (29.07.2007) - Öğle namazının vakti

  (28.07.2007) - Tesbih namazı nasıl kılınır?

  (27.07.2007) - Haramdan sakınan göz

  (26.07.2007) - Semâda melekler ve ruhlar

  (25.07.2007) - Sahabelere yetişilmez; ama örnek alınır

  (24.07.2007) - Yirmi dört bin senelik yörüngede yol almak

  (23.07.2007) - Adem-i kabul ve kabul-ü adem

  (22.07.2007) - İbadette vekil tayin etme

  (21.07.2007) - Nurlu duâlar demeti

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004