Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 07 Ağustos 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Süleyman KÖSMENE

Kısa kısa



Hidayet Caran: “Kontak lens kullanmaktayım. Bu lensler saklanması için bildiğiniz gibi kontak lens solüsyonunun içine konuluyor. Bu lens suyunun içeriğine baktım ve içinde mikrop ve bakterileri öldürmek için alkol içerikli bazı sıvıların kullanıldığını gördüm. (tromethamine gibi) Namazımın bir kısmını gözümde lens varken abdest alarak kılıyorum. Şimdi şüpheye düştüm; acaba bu alkol namazıma mani midir? diye. Bu lensi kullanmadan önce gözlüğüm birkaç kez kırıldı ve neredeyse gözüme batıyordu. Bu yöntem benim için zarûret. Ama namaz çok önemli. Eğer onun üzerinde en küçük bir şüphe bile olacak ise kullanmak istemem. Bana yol gösterir misiniz?”

1- Öncelikle, geçmiş olsun diyor, şifa diliyorum.

2- Kontakts lensin koruyucu suyundaki alkol namaza hiçbir şekilde zarar vermez. Namazınızı, gözünüzde lens olduğu halde gönül rahatlığı içinde kılabilirsiniz. Allah kabul etsin.

***

Mehmet Tayip Arslan: “1. Yatsı namazından sonra kılınan vitir namazlarının kazası var mı, yoksa sadece farz namazlarının mı kazası var? 2. Öğle namazından hemen önce camiye gittiğimizde tahiyyatü’l-mescid namazını kılabilir miyiz, yoksa kerahet vakti olduğundan kılınmaması mı gerekir?”

1- Vitir namazı vacip bir namaz olduğundan kazası vardır. Yatsı namazı kaza edildiğinde, hemen ardından vitir namazı da üç rekât olarak kaza edilir. Eğer sadece vitir namazı kazaya kalmışsa, sadece vitir namazının kazası kılınır.

2- Camiye gelindiğinde eğer her hangi bir namaz vakti ise, zaten kılınacak olan (farz olsun, sünnet olsun) vakit namazı ile tahiyyetü’l-mescid namazı da kılınmış olmaktadır. Fakat eğer vakit namazından sonra veya önce camiî ziyareti yapmışsak, bu durumda iki rekât tahiyyetü’l-mescid namazı kılınır. Eğer bu vakit kerahet vakti ise, tahiyyetü’l-mescid namazı sebepli bir namaz olduğundan, Şafiîlere göre iki rekâtı aşmamak şartıyla yine kılınır. Ancak diğer üç mezhep (Hanefiler, Hanbeliler ve Malikiler) kılınamayacağına hükmediyorlar.1

Unutmayalım ki, efdal olan, amelimizde dört mezhebin de görüşünü birleştirebilmemizdir. Bu sebeple mümkünse kerâhet vaktinin çıkmasını beklemek evlâ olur.

Bununla beraber: Bir kerâhet vaktinde camie girdiğimizde eğer kerâhet vaktinin çıkmasını bekleyemeyecek derecede zaman darlığı içindeysek, Şafiî mezhebinin hükmüne ittibâ ederek tahiyyetü’l-mescid namazı kılabiliriz. Fakat eğer vaktimiz varsa, kerâhet vaktinin çıkmasını beklememiz daha makbul olacaktır.

***

Eyüp Karabay: “Camiye ait bahçeden meyve yemek helâl midir? Siteye ait bahçeden site sakinlerinin yediği meyveler helâl midir? Dinen hükmü nedir?”

Camiye ait bahçenin meyveleri konusunda varsa caminin derneği veya vakfı söz sahibidir. Dernek veya vakıf yoksa cami cemaati veya köy ya da mahalle tüzel kişiliği bu konuda söz söylemeye yetkilidir. Siteye ait bahçede bulunan meyveler konusunda da site sakinleri veya yetkilileri genel kurulundan çıkan sonuca göre işlem yapmalıdır.

***

Ömer Temur: “Akşam namazını mazeret olsun veya olmasın yatsı okunmadan ne kadar önce kılabiliriz?”

Hangi namaz olursa olsun, bir vakit namazı için efdal olan, vaktin mümkün mertebe evvelinde kılmaktır. Vakit namazını sebepsiz yere son dakikalara kadar geciktirmek mekruhtur.

Bununla beraber; eğer takip eden vaktin ezanı okunmadan içinde bulunduğumuz vaktin namazı için, iftitah tekbirini alıp namaza başlayabilmişsek, söz konusu vakit namazını vakti içinde kılmışız demektir.

Akşam namazı için de durum böyledir. Yatsı okunduğunda, nihayet, akşam namazının iftitah tekbirini almış ve namaza başlamış durumda olmamız gerekiyor. Akşam namazı en son bu haliyle vakti içinde kılınmış sayılır. Ancak bir namazı bu derece geciktirmek mekruhtur.

***

Ferhat Öğmen: “Üstad Hazretleri, Cuma Hutbesinin Arapça okunması gerektiğini söylüyor. Bugünün şartlarında bunu nasıl izah edebiliriz? Açıklar mısınız?”

Cuma Hutbesinin “Elhamdülillahi nahmeduhu……” diye başlayan başlangıç ve bitiş kısımları vardır ve bu kısımlar Arapça’dır. Arapça hutbe olarak bu kısımları okumak yeterlidir. Allah kabul etsin. Âmin.

Dipnotlar:

1- A. Ceziri, 2/518

07.08.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (05.08.2007) - Vefa nedir?

  (04.08.2007) - Rahmete muhtacız

  (03.08.2007) - Allah bizden neden ibadet istiyor?

  (02.08.2007) - Mehir meselesi önemlidir

  (01.08.2007) - İbadetten tad almak

  (31.07.2007) - Kısa kısa

  (30.07.2007) - Kabir sualine hazır mıyız?

  (29.07.2007) - Öğle namazının vakti

  (28.07.2007) - Tesbih namazı nasıl kılınır?

  (27.07.2007) - Haramdan sakınan göz

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri