Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 02 Kasım 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

M. Latif SALİHOĞLU

Zeytinyağı çeşitleri



Dün birçok faydasından söz ettiğimiz zeytinyağının, bugün de değişik tür ve kalitesinden bahsedelim.

Bunları elbette bilerek ve tanıyarak kullanmalı ki, faydası da ziyade olsun.

Zeytinyağının, genelde bilinen iki çeşidi var: Sızma ve riviera.

Ama, biz konuyu biraz daha detaylandıralım ve zeytinyağının aslında ne olduğunu, piyasada bulunan türlerinin ne anlama geldiğini izah etmeye çalışalım.

* * *

Zeytinyağı, sadece ve sadece zeytin ağacı meyvelerinden elde edilen ve içinde hariçten hiçbir katkı maddesi bulunmaya, kimyevî hiçbir müdahale görmeyen ve oda sıcaklığında sıvı halinde duran fıtrî bir yağdır.

Bu fıtrî yağ, hemen her yönüyle katık ve ilâç niteliğindedir.

Piyasaya arz edilen çeşitleri ise, kısaca şunlardır:

Naturel zeytinyağları

Her kademede, fıtrî (tabiî) halini değiştirmeyecek bir sıcaklıkta muhafaza edilir. Sadece mekanik veya fizikî ameliyeden geçirilerek üretilir. Görüntüsü berrak olur. Yeşilden sarıya değişebilen renklerde bulunabilir. Kendine has tat ve kokusu var.

Bu naturel yağlar da kendi içinde üç gruba ayrılır.

1) Naturel Sızma: Kurallara uyularak üretildiği takdirde, kokusunda, tadında kusur olmaz. Serbest asitlik derecesi en fazla % 1 olur.

2) Naturel Birinci: Koku veya tadında hafif kusurlar bulunabilir. Asitlik derecesi % 2 civarında olur.

3) Naturel İkinci: Koku veya tadında bâriz farklar bulunur. Asitlik derecesi ise % 3'ü aşabilir.

Rafine zeytinyağı

Ham zeytinyağının tabiî yapısında değişikliğe yol açmayan metodlarla rafine edilerek üretilir. Rengi, sarının değişik tonlarında görülebilir. Kendine has tat ve kokusu var. Asidi alındığı için, oran % 0.3 civarında görülür. Piyasada 'kızartma yağı' diye de isimlendirilir.

Riviera zeytinyağı

Bu bir karışımdır. Naturel ve rafine zeytinyağının karışımından elde edilir. Yeşilden sarıya değişen renklerde olabilir. Asitlik derecesi en çok % 1.5 kadardır. Zeytinyağının fıtrî kokusunu ağır bulanlar, bu çeşidi tercih edebiliyor.

* * *

Sızmanın (naturel) dışındaki üretimlerde, bilhassa sırf ticarî gaye ve yüksek kâr maksadıyla üretilen zeytinyağlarına dikkat etmeli. Alırken son derece ihtiyatlı davranmalı.

Zira, bunların bir kısmı neredeyse zeytinyağı olmaktan dahi çıkarılmış durumda. Rengi, tadı ve kokusu cazip olsun diye, bunlar başka türlü ameliyeden geçirilebiliyor. Hatta bu yağları çiçek, mısır ve benzeri yağlarla karışım haline getirenler bile var.

Yani, siz zeytinyağı aldığınızı zannediyorsunuz, halbuki yanılgıya düşmeniz pekâlâ mümkün.

Onun için, elden geldiğince hakiki, hâlis, sızma zeytinyağını tercih etmeli. Yoğunluğu, kendini belli ediyor. Ayrıca, tat ve kokusu da tamamıyla alışmaya bağlı.

İlk başlarda bir zorlanma olabilir. Bilhassa çocuklar halis zeytinyağını ağır bulabilirler.

Ama, sızmaya zamanla hem yemeklerde, hem de salatalarda öyle bir alışılır ki, adeta terk edilemez bir hal alır. Hatta, sızmayı kekik, pul biber ve sair baharat ile karıştırıp ekmeğini bandıra bandıra yiyenler bile var.

Tavsiye ederiz, siz de deneyin. Hem katık, hem de ilâç niyetine. Eminiz ki, memnun kalacaksınız.

Haydi yarasın, âfiyet olsun.

Siyaset/ticaret/medya

İnönü ve Sohtorik ailesi

Önceki gün Amerika'da ölen İsmet Paşanın oğlu Erdal İnönü, her ne kadar bir dönem aktif siyasetle uğraşmış olsa bile, yine de bir "siyasetçi" kimliğine sahip olamadı.

O, bir fizik profesörü idi. İlmî mesleğiyle ne ölçüde bir ciddiyetle meşgul olduysa, siyasetle de o ölçüde soğuk, gevşek, hatta zaman zaman müstehzi (alaycı) bir duruşla ilgilendi.

Birkaç kez, başkası onu siyaset arenasına itti. Ama o, her defasında geri çekilme hamleleri yaptı.

Zaten, eşi Sevinç Hanım da, onun siyasete girmesine hiçbir zaman sıcak bakmadı, taraftar olmadı.

Son zamanlarda ise, "eski dostlar"ının bir kısmı Erdal Beyin siyasete dönmesine karşı çıktı.

Hatta, dönüş ihtimali karşısında "aba altından sopa" gösterircesine Erdal Beyi tehdit edenler bile oldu.

Tehdit gibi algılanan ve Erdal Beye de geri adım attıran iki mesele vardı. İkisi de Sohtorik ailesiyle bağlantılıydı: İş ve akrabalık bağlantısı...

* * *

Cumhuriyet'in kuruluşundan bu yana denizcilik, gemicilik (armatör) sektöründe zirvede görünen Sohtorik ailesiyle İnönü ailesi, önce hısım, 40 yıl sonra ise hasım gibi oldular.

Erdal İnönü, 1957 yılı Ekim ayı başlarında, Heybeliada'da komşu oldukları armatör Ali Sohtorik'in kızı Sevinç Hanımla evlendi..... (Radikal, 26 Ocak 2002)

* * *

Gel zaman git zaman, aradan tam 40 yıllık bir süre geçti.

Erdal–Sevinç İnönü ile Sohtorik kardeşlerin (kayınbiraderler) ortak oldukları denizcilik şirketi için, Emlakbank'tan 19 Haziran 1997'de 1 milyon 950 bin dolarlık kredi alındı. Bu kredi borcuna karşılık ise, Bebek'te lüks bir daire ve Anadoluhisarı'ndaki İnönüler'e ait olan tarihî yalı teminat gösterildi.

Kayınbiraderlerin kredi borçlarını ödememeleri üzerine, konu mahkemelik oldu ve teminat gösterilen gayrımenkullere haciz geldi.

Ancak, haciz işlemi için gelen görevliler, bütün bu gayrımenkullerin "Sevinç–Erdal İnönü Vakfı"na devredilmiş olduğunu gördü.

Bir başka tesbit ise, gayrımenkullerden elde edilen on binlerce dolarlık kira gelirlerinin yine İnönü ailesi tarafından kullanılmış olduğuydu.

Haliyle, bu durum da mahkemeye intikal etti ve mesele yıllardır sürüp giden bir muammaya dönüştü.

İşte, bugün "ölmüş Erdal İnönü"yü yere göğe sığdıramayan bazı şahıs ve çevreler, Erdal Beyin "siyasete dönüş sinyali"ni verdiği hemen her defasında, yukarıda bahsini ettiğimiz konuları medyaya taşıdılar ve bunları bir tehdit, bir şantaj olarak kullanmaktan çekinmediler. İkiyüzlülüğün bu kadarına pes doğrusu.

Notlar

1) Kayınbiraderlerden armatör Semih Sohtorik (Sohtorik Denizcilik AŞ kurucusu) de, tıpkı Erdal İnönü gibi geçen sene yine bu tarihlerde ve yine kanser tedâvisi görmüş olduğu Amerika'da öldü. (Bkz: 20 Ekim 2006 tarihli haberler ve "denizhaber.com")

2) İnönü ve Sohtorik ailesi, sıradan kimseler değildir. Biri siyasette, diğeri ticarette uzun yıllar zirvede kalmış ve memleketin mukadderatına hükmedebilmiş ailelerdir. Bu önemli noktayı, nazardan uzak tutmamalı.

3) Bütün bu olup bitenlerden müteveffa Erdal İnönü'yü mesul tutmak doğru olmaz. Mütevazı, mütebessim ve uyumlu haliyle pekçok kimsenin takdirini kazanan Erdal Bey, çoğu zaman "muharrik–i bizzat" olmuş değildir. Ayrıca, onu babası İsmet Paşa ile aynı kefeye koymak da yanlış. Zira, farklı yaklaşımları var.

02.11.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (01.11.2007) - Mide fesadı ve zeytin(yağı) mûcizesi

  (31.10.2007) - Hamaset ve aklın kontrolü

  (29.10.2007) - Birinci Harbe nasıl girdik?

  (27.10.2007) - Sevkiyat gölgesinde diplomasi atakları

  (26.10.2007) - Seçme–seçilme saçmalığı

  (25.10.2007) - Profesyonelce saldırılar

  (24.10.2007) - Elbirliğiyle olgunlaştırılan harekât

  (23.10.2007) - Hür irade gölgelenmek isteniyor

  (22.10.2007) - Yeni bir dönem

  (20.10.2007) - Şaibeli iktidar-medya bağlantıları

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT


 Son Dakika Haberleri