Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 04 Kasım 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Süleyman KÖSMENE

Elli bin senelik yolculuk



Havva Hanım:

*“Dördüncü Söz’de bir kısım ehl-i takvânın bin senelik yolu bir günde, bir kısmının da elli bin senelik mesafeyi bir günde kestiği beyan edilir ve bu hakikate Kur’ân’da iki âyetin işaret ettiği belirtilir. Bu iki âyet hangi âyetlerdir? Bu binlerle ifade edilen yolculuktan bahseder misiniz? Bu yolculuk nedir?”

Bedîüzzaman Hazretleri, Dördüncü Söz’de, namazın hayatımızdaki ehemmiyetini bir temsil getirerek açıklıyor. Temsili kısaca özetlemek gerekirse: Büyük bir hâkim, iki hizmetkârına, yirmi dörder altın vererek, iki aylık mesafedeki has ve güzel çiftliğine ikamet etmek için gönderir. Bir günlük yürüme mesafesinde bir istasyon vardır ve bu istasyonda araba, gemi, tren ve uçak bulunmaktadır. Herkes maddî gücüne göre binebilecektir.

Bu hizmetkârlardan birisi gayet müsriftir ve bu bir günlük yolculukta yirmi üç altınını keyfine göre harcar. Geriye tek bir altını kalmıştır; bunu da harcadığı takdirde iki aylık mesafede aç ve yayan kalacaktır. Arkadaşı bunu uyarır. Hiç olmazsa şu bir altın ile bir uçak bileti satın almasını ve yolculuktan geri kalmamasını ister.

Bu temsilî hikâyeyi hakikate tatbik eden Bedîüzzaman Hazretleri, o hâkimin Rabbimiz olduğunu; o hizmetkârların biz insanlar olduğunu; o yirmi dört altının, yirmi dört saat her gündeki ömrümüz olduğunu; o has çiftliğin, Cennet olduğunu; o istasyonun kabir olduğunu; o yolculuğun Kabre, Haşre ve Ebedî Cennete kadar uzanan beşer yolculuğu olduğunu ve o bir altınla alınabilen uçak biletinin ise, yirmi dört saatlik bir günün ancak bir saatini işgâl eden beş vakit namaz olduğunu beyan eder.

Dünyada, bir günlük yaya yolu kadar bir ömür geçecektir. Sonra kabir istasyonu!... Kabir istasyonundan sonra, iki aylık yoldan geri kalan kısmı yürümek için kollar tekrar sıvanacaktır! Asıl yolculuk burada başlamaktadır ve buradan Haşir Meydanına, oradan da Ebedî Cennete ulaşana kadar, yani Allah’ın huzuruna nail olana kadar uzun bir yolculuk bizi beklemektedir. Ve şimdi kıldığımız beş vakit namaz, bu uzun yolculukta bizim için bir uçak bileti kıymetinde olacak ve bizi, takvâ kuvvetimize göre şimşek gibi veya hayâl gibi bir süratle—Allah’ın izniyle—Ebedî Cennete ve Allah’ın Cemal’inin rüyetine–inşallah—ulaştıracaktır!

Üstad Hazretleri bu uzun yolculuk için temsilde verdiği iki aylık sürenin karşılığı olarak, hakikatte iki rakam telâffuz eder: Birisi; bin senelik bir yol. İkincisi; elli bin senelik bir mesafe! Ve bu hakikate Kur’ân’ın, iki âyetiyle işaret ettiğini kaydeder.1

Kur’ân’da bu iki rakamı telâffuz eden iki âyet vardır. Her iki âyet de, içinde bulunduğumuz şu şehâdet âleminden, amellerimiz ve biz de dâhil, yapılan her şeyin Allah’ın huzuruna ulaşması ve Allah’ın katına yükselmesi için geçecek süreyi, bizim kabulümüzü esas alarak rakamlarla yıllara döker. Âyetlerin birisi Secde Sûresi’nde: “Allah, gökten yere kadar her işi düzenleyip yönetir. Sonra bütün işler, sizin hesabınıza göre bin yıl tutan bir günde Allah’ın nezdine yükselir!”2 Diğer âyet ise Meâric Sûresi’nde: “Melekler ve rûh, yüksek dereceler Sahibi Allah’ın huzûruna dünyâ senesiyle elli bin yıl süren bir günde yükselir!”3

Müfessirler, bu âyetlerde verilen rakamlarla, Allah’ın huzuruna yükseliş mesafesinin uzunluğunun kinaye yoluyla anlatıldığı üzerinde yoğunlaşırlar. Bu görüşe göre âyetler bu rakamları telâffuz etmekle, bir mirsâd-ı tefekkür, yani tefekkür için bir ipucu vermiş olurlar ve Allah’ın huzuruna yükselişin ne kadar uzun bir yolculuk gerektirdiğini anlatmak isterler.

Üstad Saîd Nursî Hazretleri, bu bin senelik yolu ve elli bin senelik mesafeyi “bir günde” almak için verdiği “beş vakit namaz formülü” ile binlerle yıl sürebilecek kabir ötesi uzun yolculuğun, namazın kerâmeti ve takva kuvvetiyle kolayca aşılabileceğinin, dimağlarda bir müjde hâlinde yer bulmasını istemektedir.

Cenâb-ı Hak, bu uzun beşer yolculuğunda, ellerinden tuttuğu kulları arasına cümle ehl-i imanı alsın! Bizi de alsın! Âmin!

Dipnotlar:

1- Sözler, s. 27

2- Secde Sûresi, 32/5

3- Meâric Sûresi, 70/4

04.11.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (03.11.2007) - Öfkemizi tanıyalım

  (02.11.2007) - Zekâta göz gönül koymamalı

  (01.11.2007) - Yeryüzünün yedi kat oluşu

  (31.10.2007) - Şehitlerimize Yasin-i Şerifler...

  (30.10.2007) - Kısa kısa

  (29.10.2007) - Tilâvet Secdesi üzerine

  (28.10.2007) - Malî ibadette vekâlet

  (27.10.2007) - Mezhepler üzerine

  (26.10.2007) - Âmentü hakkında

  (23.10.2007) - Nefsin iç dünyasına doğru

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT


 Son Dakika Haberleri