Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 07 Kasım 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Mustafa ÖZCAN

Türkiye istediğini aldı mı?



‘Masada istediğini almak’ diye bir tabir vardır. Aslında masada veya arazide kimse tam istediğini alamaz. Az veya çok bazı isteklerini elde edebilir. Genişletilmmiş Irak’a Komşu Ülkeler Toplantısı ile Başbakan Erdoğan’ın Bush’la görüşmesi aslında Türkiye’nin zaferi olmasa bile diplomatik başarılarısıdır. Her ikisinde de Türkiye başarılı bir sınav verdi. Amaç, caydırıcılık ise bunu büyük çapta elde etti.

PKK’nın Kandil’den sökülmesi ise ne hacimde olursa olsun bir operasyonluk iş değildir. Çok yönlü ve mütemmim çabalarla ulaşılabilecek bir hedeftir. Aslında, PKK gibi örgütler hedefe yönelik örgütler değildir. Sadece taciz ve rahatsız ederler. Bu itibarla, Kandil, Alamut gibi 130 yıl dahi sürse hiçbir netice çıkmaz. Elbette, Türkiye bütün istediklerini alamadı ama masadan boş da kalkmadı. Masadan çok net şeyler de elde edemedi. Ama ipler de kopmadı. Tek somut şey, ABD’yi işbirliğine ikna etmekti. En azından gerçek zaman istihbaratıyla veya somut istibharatla ABD buna icabet etmiştir. Bush Türkiye’nin ciddiyetini anladı. Ama toplantı sırasında besbelli ki tilki aklı ve kulağı Pakistan’a takılı idi. Zaten görüşmenin akabinde basın toplantısı sırasında PKK’dan ziyade açıklamalara Pakistan damgasını vurdu. İster istemez Erdoğan bu doğrultuda da açıklama yapmak zorunda kaldı.

Aslında, ABD açısından PKK’nın sınır ötesi eylem yapması pişmiş aşa su katmaktı. Amerikalılar bunun böyle olmasını istemiyorlardı. Oyalaya oyalaya zamanın meseleye ilaç olacağını düşünüyorlardı. PKK saldırısından sonra Türkiye’nin dik tutumu Amerikalıları rahatsız etti ama onlar yine de ‘Türkiye’nin yaklaşımını bir kaşık suda fırtına’ olarak görüyorlardı. Bush’un Kandil yerine Müşerref’ten bahsetmesi de bunu gösterdi. Erdoğan da birçok konuda mutabık olduklarını söyledi. Bunu mefhumu muhalifinden okuyacak olursak; bazı noktalarda da mutabık olmadıkları anlaşılıyor. Elbette Amerikalılar küçük hacimli sınırötesi operasyonlara kerhen razı olsalar da büyük çaplı operasyonlara razı olmuyorlar. Bunun anlamı yakında büyük çaplı bir sınırötesi operasyonun olmadığıdır. Bu anlamda görüşmelerin sonucu ve mahiyeti Kuzey Iraklı Kürtleri sevindirmiştir. Bununla birlikte Türkiye’nin gövde gösterisi hem Ermeni hem Kerkük hem de PKK meselelerinde etkili olmuştur.

***

Bununla birlikte, PKK kolay kolay Kuzey Irak üzerinden yani sınır ötesinden Türkiye’ye saldırıya bir daha ya da kısa vadede cesaret edemeyecektir. Bunun bedelinin ağır olacağını görmüştür. Barzani ve Amerikalılar PKK’nın kulağını çekecekler ve işini zorlaştıracaklardır. Bununla birlikte, Kerkük üzerinden bir gerilim olursa Barzani gibiler yine de Türkiye’yi oyalamak ve meşgul etmek için PKK kartına yeniden başvurabilirler. Bundan böyle yapılacak iş kararlı olmak ve yeni saldırılar karşısında müzakerelere gerek görmeden Kuzey Irak’a ve PKK mevzilerine ani dalış yapmaktır. Bundan sonra PKK meselesinin ayrıntıları teknik heyetler atrafından ele alınacaktır. Türkiye kampların dağıtılması, lojistik desteğin kesilmesi ve bölücü elebaşların yakalanması gibi bir takım teknik taleplerini masaya yatırmıştır.

***

Bununla birlikte, 8 Türk askerinin görüşmelerden önce Türk makamlarına teslimi karşı taraf açısından iyi bir zamanlama ve manevraydı. Operasyonun istikametini ve mahiyetini değiştirmiş ve bulanık hale getirmiştir. Türkiye’nin taleplerinin keskinliğini azaltmıştır. Bu teslimden sonra operasyonun kaderi belli olmuştur. Yine de Erdoğan kartlarını göstermeyerek her an operasyon olacakmış havasını veriyor. Havadan öte belirsizlik caydırıcılık nedenidir. Bununla birlikte, gerilimi ve tansiyonu düşürmekte fayda var. Bu elbette kararlılığın aşındırılması anlamına gelmemeli. Başbakan Erdoğan İran’ın da PJEK’ın saldırılarından muzdarip olduğunu söylemesi de Washington’a hatırlatılması gereken bir unsurdu. Yine tarihin Bağdat’ı yakıp yıkanlardan hesap soracağını söylemesi yerindeydi. Bush’un umurunda gözükmüyor ama insanlar yaptıklarını hesabını tarih önünde ve ötesinde mutlaka verirler. Bush, PKK’yı Türkiye, Irak ve ABD’nin düşmanı ilan etmiştir. Bunun ne anlama geldiğini ve somut bir karşılığı olup olmadığını ileride göreceğiz. Ancak Başbakan’ın dediği gibi Türkiye kendi göbeğini kendi kesmeli. El elin eşşeğini ıslık çalarak ararmış.

07.11.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (06.11.2007) - Kürt devleti

  (05.11.2007) - Kararlılığın sonucu

  (04.11.2007) - Anka ve Osmanlı’nın yeniden dirilişi

  (02.11.2007) - İttihatçılardan ulusalcılara...

  (01.11.2007) - Abartılı tepkiler

  (31.10.2007) - İsrail’in uzun kolu ve PKK

  (30.10.2007) - Alamut, Bekaa ve Kandil

  (29.10.2007) - Kontrol dışı

  (28.10.2007) - Birlik ve bütünlük

  (27.10.2007) - 11 Eylül’ün gölgesinde İslâm dünyasında eğitim

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT


 Son Dakika Haberleri