Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 16 Ocak 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Mustafa ÖZCAN

Hem simge, hem tukus



Demokrat Parti, 1950 yılında iktidara gelseydi, ezan değil de şayet şeairden veya İslâmın sembol ve simgelerinden olan başörtüsü yasak olsaydı kararlılığıyla onu da çözerdi. Ama daha sonraki iktidarlar onun üzerine yeni bir şey ilâve edemediler. Özellikle de 12 Eylül'den sonra üniversitelerde gündeme gelen başörtüsü yasağıyla ilgili hem ANAP, hem de AKP bir devresini doldurmasına rağmen, bir varlık gösterememiştir. Havanda su dövüyor. Bu itibarla, ANAP ve AKP 1950'den sonra gelselerdi DP'nin yaptığını yapabilir ve ezan meselesini çözebilirler miydi?

Buradan baktığımız zaman, sanki insana çözemezlerdi gibi geliyor. Ama şayet ANAP ve AKP yerinde Demokrat Parti olsaydı başörtüsü meselesini çözebilir miydi, sorusunun cevabı da insana evet gibi geliyor. Çünkü mesele kararlılık meselesi. Adnan Menderes belki şahsî hayatında halefleri kadar dindar değildi, ama dinî şeaire hürmet ve hürriyet bağlamında haleflerinden daha kararlı olduğu aşikâr. Zira, o karşılaştığı 18 yıllık müzmin problemi çözdü. Ama halefleri çözemedi. Bunda şüphesiz kararsızlıklarının payı büyük. Düşünün CHP'nin ceberrut dönemi ve parti içinde de Celal Bayar gibi laiklik konusunda celadet sahibi insanlar var. Ona rağmen, Menderes üsteliyor ve diretiyor ve sonunda ezan aslî sûretine döndürülüyor. Ama bu kazanım daha sonra rejimin bekçileri tarafından hiçbir zaman hazmedilemiyor. Nusret Demiral gibi adamlar meselenin küllenmesine ve üzerinden yarım asır geçmesine rağmen hâlâ meseleyi unutamamışlardı. Sünneti yine bid'ata çevirmek istiyorlardı. Ama bu kazanımı bir daha sökemediler.

Ezandan sonra Türkiye'yi en fazla meşgul eden, yoran şeair veya dinî simge ise, başörtüsü olmuştur. Kimileri başörtüsüyle daha rahat mücadele edebilmek için onu dinî bir simge veya şiar olmaktan çıkartarak siyasî bir malzeme haline getirmek istedi. Bunda dinî kesimlerin kabahati olsa da başörtüsü takan masumların hiçbir kabahati yoktur ve olmamıştır. Sadece onlar üzerinden bir bilek güreşi yapılmıştır. Mesele siyasî bir çekişme meselesi ve siyasî bir malzeme haline getirilmiştir. Kazan-kaybet savaşına dönüşmüştür.

***

Halbuki, ezandan sonra en müzmin mesele ile karşı karşıyayız. Bu meselede çok zayiat verildi. Binlerce, yüzbinlerce kız ve ailesi etkilendi ve hâlâ da bu yara kapanmadan devam etmektedir. AKP'nin yeni anayasa ile meseleye neşter vurup çözeceği beklendi. Ama başbakan son konuşmasıyla çözüme değil çözümsüzlüğe hizmet etmiştir. Adeta ipe un sermiştir. 'Velev ki siyasî simge olsun' diyerekten başladığı konuşmasını yanlış bir denklem üzerine bina etmiş ve karşı tarafın argümanlarını esas alan bir çözüm veya savunma tarzına girmiştir.

Herşeyden önce, başörtüsü, siyasî bir simge değildir. Güneş balçıkla sıvanmaz. Tek başına bir simge de değildir. Arapların taks/tukus dedikleri gibi bir taabbut biçimi ve her şeyden önce ibadettir. Kadınların namazı, ancak onunla tamamlanır. Dolayısıyla başörtüsü bir siyasî simge ise, o halde namaz da siyasî bir simgedir. Zira, İslâm başörtüsünü namazın olmazsa olmaz şartları arasında kabul etmektedir. Yine erkeğin namazda ve onun ötesinde mahremiyet olarak dizkapağı ile göbeği arasını kapatması da siyasî bir simge olmalı. Başörtüsü karşıtlarının asıl derdi, Şahin Filiz örneğinde olduğu gibi, onun dinî boyutunu red ve inkâr ederek yasağı dinen de meşrû hâle getirmektir. Böyle yaptıklarında hem onunla daha kolay mücadele etmiş, hem de vicdanlarını da rahatlatmış oluyorlar. Şahin Filiz gibilerin problemi şu: Hem din ile dünyanın ayrışmasını savunuyorlar, hem de din ile dünyanın sınırlarını ayırdıkları hâlde neyin dinî olup olmadığını, yani dinîn sınırlarını da kendileri tayin ediyorlar. Bu çifte kavrulmuş bir yasaktır. İnsana girân gelen de işin bu noktasıdır. Başbakanın konuşması ise, zımnen onların söylemini kabul anlamındadır. İstifham-ı inkârî şeklinde bir ifade olsa bile, karşı taraf bu incelikleri kavrayacak durumda değil. İstismarına yol arıyor. Gerçekten de bazıları başörtüsünü siyasî bir sembol olarak görmek istiyor. Bu doğru değil.

İslâm'da iki sembol var. Bir Allah'ın sembolleri ki, şeairillah olarak biliniyor. Hac menasıki böyledir. Diğeri de İslâm'ın sembolleridir. Ezan, başörtüsü, kurban bunlar arasındadır. Başörtüsü kısaca dinî bir semboldür. Bununla birlikte, başörtüsünün dindeki yeri sembolizmle sınırlı değildir. Onu hacdan ayıran da budur.

***

Başörtüsünün dinî ve ibadî, yani takusî bir özelliği vardır. Dolayısıyla başörtüsü mücerret bir mesele değil, kadının ve hayatın var olduğu her alanda vardır. Başörtüsünü siyasî bir simge olarak göstermek yasaklamaktan daha şiddetli bir cezadır. Bir cürümdür. Dolayısıyla başbakanının doğru söylemde 'velev'le bir gedik açması yanlış olmuştur. Nitekim, CHP Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Özyürek, başbakanın başörtüsünü siyasî bir simge olarak kabul ettiğini ileri sürmüştür. Böylece başbakan bu konuşmasıyla başörtüsünün çözümü zeminini daha da zayıflatmış ve temel tezi bulanık hâle getirmiş ve berraklıktan uzaklaştırmıştır. Bu durumda başörtüsü için galiba yeni Adnan Menderes'leri beklememiz icap edecek...

16.01.2008

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (14.01.2008) - Butto hanedanlığı ve Şia

  (13.01.2008) - Bush'a ağız ve gönül dolusu şükran

  (11.01.2008) - Korkut Özal'ın analizi

  (10.01.2008) - Tonkin'den Hürmüz'e

  (09.01.2008) - Bush'un serap turu

  (08.01.2008) - Deyimler ışığında uluslar arası politika

  (07.01.2008) - Pozitif ayrımcılık

  (06.01.2008) - Bizdenciler!

  (04.01.2008) - Demokrasinin Anka'sı

  (03.01.2008) - Fix seçimler

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Nurettin HUYUT

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT


 Son Dakika Haberleri