Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 29 Şubat 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Mustafa ÖZCAN

Büyük Napolyon, Küçük Napolyon



Bizde ‘Küçük İskender’ diye bir romancı var. Galiba büyüğüne nisbetle kendisine Küçük İskender adını koymuşlar. Napolyonlar da çifter çifter, ama yine de İskender denilince akla tek İskender geldiği gibi Napolyon denilince de akla tek bir Napolyon gelmektedir: Napolyon Bonapart.

Boy itibarıyla fukara-i sabirinden olan Napolyon kimilerine ilham kaynağı olmuştur. Ama Napolyon olmaya nedense hep küçükler talip olmuştur. Büyük boylu Napolyon adayına hiç denk gelmedik. En sonuncu Napolyon ise namı yürüsün Nicholas Sarkozy. Yeni eşi Carla Bruni’nin ‘Boyu küçük, ama yine de bir Napolyon eder’ dediği Sarko, Küçük İskender lakabıyla ünlendi. İkisini birbirinden ayırmak için ötekine büyük dersek; Büyük Napolyon cengaverdi. Cengaver ne kelime cihangirdi. Bir tarafta Waterloo’da İngiltere’yi mağlup etmeye çalışırken Akdeniz’in ötesinde Mısır’ı işgale yeltenmiş, ama burada da tutunamamıştı. Bununla da kalmamış gözünü steplere dikmişti. Yani Napolyon bir İskender olmak istemişti, ama bozgun üzerine bozgun yaşamıştı. Bu itibarla, Hitler’in seleflerinden sayılabilir. Özal da hayattayken küçük Turgut’unu bulmuş ve Erdal İnönü için “Benimle uğraşacağına küçük Turgut’la uğraşsın” demişti. Şimdi Küçük Napolyon’un birçok cephedeki bozgunlarına mümasil olarak büyüğü gibi Akdeniz bozgunundan bahsediliyor.

***

Küçük Napolyon’un büyük projesi Akdeniz Birliği idi. Şimdi yerinde yeller esiyor. Erdal Şafak ‘Küçük Napolyon’ başlıklı yazısında bunun hikâyesini konu ediniyor. Şöyle yazıyor: “Size iyi bir haberimiz var: Fransızlar’ın “Küçük Napolyon” diye dalga geçtikleri Cumhurbaşkanı Nicholas Sarkozy, sonunda Waterloo’sunu yaşadı: En önemli “Marifet”i olarak gösterdiği “Akdeniz Birliği” projesinde havlu attı!” Bu uğurda Merkel’den büyük zılgıtlar yemişti. Hayali büyük kendi küçük Napolyon bundan dolayı havlu atmış... Almanya, AB’de ikilik çıkaracağı (Çünkü Akdeniz’e kıyısı olmayan AB üyeleri dışarıda bırakılıyor, sadece gözlemci statüsü tanınıyordu) gerekçesiyle, ayrıca AB’nin fonlarının bir fantezi için çarçur edileceği kuşkusuyla projeye şiddetle karşı çıktı. O kadar ki, Başbakan Angela Merkel, Sarkozy ile selâmı sabahı kesti ve 3 Mart’ta yapılması gereken Almanya-Fransa zirvesini 9 Haziran’a erteledi. Bu şok, “Akdeniz Birliği”nin rafa kaldırılmasına yetti. Şimdi Sarkozy, uğradığı ağır diplomatik bozgunu Akdeniz’e ilgi duyan tüm Avrupa ülkelerinin katılabileceği, ulaşım, enerji gibi en çok 3-5 konuya yoğunlaşacak güdük bir projeyle gizlemeye çalışıyor...”

***

Bize afra tafra attı, ama sonunda kendisi mağlup oldu. Küçük Napolyon’un Akdeniz Birilğine paralel günümüzdeki büyük Napolyon veya İkinci Churchill olan küçük Bush da (baba’dan kinaye) büyük Napolyon olmaya soyunmuş ve BOP diye Akdeniz Birliğine benzer cafcaflı bir proje geliştirmiş veya ortaya atmıştı. Ne var ki bu projenin son ayağı da Kandil Dağlarında eriyor, yıkılıyor. Rumsfeld gibi Neocon çetesi kalıntıları Türkiye’yi cezalandırmak isterken tersi bir durum hasıl oldu ve gerçeğin gücü karşısında havlu atmak zorunda kaldılar. Türkiye’ye dersini vermeye çalışırken postunu kaybetti. Dolayısıyla 1 Mart tezkeresiyle birlikte Türkiye’nin kaybettiğini söyleyenler haltetmiş ve kesinkes haksız çıkmış oluyor. Türkiye ahlakî duruşuyla haklılığını ispatladığı gibi kaya gibi yerinde de duruyor. Doğru yapanlar kaldı, yanlış yapanlar gitti. Dolayısıyla Türkiye’nin son Kuzey Irak operasyonunda siyasî olarak Barzani, askerî olarak PKK kaybetmiştir. Her ikisi de düne kadar Türkiye’yi terbiye etmek için ABD’nin elindeki kartlardan birisiydi. Doğru tavır sonunda kazanır. Allah imhal eder, ama ihmal etmez. Şimdi bunu gölgelemek için Türkiye’nin ABD’den talimat aldığını söylüyorlar. Gates’in sözleri bunun tekzibi mahiyetindedir. Türkiye kendi gücüyle Kuzey Irak’tadır. ABD de Türkiye’ye istihbarat desteği verdiyse de bu yine Türkiye’nin gücünün bir sonucudur. Carter Hamm’ın sözleri de bu doğrultudadır.

Kuzey Irak operasyonu da 1 Mart tezkeresi taraftarlarının haksızlığını ortaya koymuştur. Onlar Rumsfeld’le birlikte tarih aynasında kaybetmişlerdir. Bütün Napolyon’ların Cezzar Ahmet Paşa karşısında tutunamamaları gibi.

29.02.2008

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (28.02.2008) - Sarıklı Obama, başörtülü Hillary

  (27.02.2008) - Batı’nın Müşerref komplosu

  (26.02.2008) - Rutin ve sınırlı

  (25.02.2008) - Denklem tersine döndü

  (24.02.2008) - Büyük pazarlık mümkün mü?

  (22.02.2008) - Baykal ve Özkök

  (21.02.2008) - Baykal ve Olmert

  (20.02.2008) - Modernistler ve reformistler

  (19.02.2008) - Kezzapçıdan korkma kezzaptan kork

  (18.02.2008) - Başörtüsü yasağının ‘üstad’ları veya bilim tapınakları

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ahmet ARICAN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Nurettin HUYUT

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT


 Son Dakika Haberleri