"Gerçekten" haber verir 01 Ekim 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi

adresine bekliyoruz.
 

M. Latif SALİHOĞLU

Lâle Devrini bitiren hadiseler



Geleceğe yatırım yapmaktan ziyade yaşanan zamanın rahatını, zevkini, hazzını dikkate alarak hayatı tanzim etme anlayışının ağır bastığı bir dönem olarak tarihe geçen Lâle Devrini (1718–30) bitiren hadiselerin başında, hiç şüphesiz Patrona Halil İsyanı (28 Eylül–1 Ekim 1930) gelir.

Ancak, bu isyan hareketinin öncesi ve bilhassa sonrasında yaşanan çarpıcı daha başka hadiseler vardır ki, bunların da Lâle Devrini sonlandırmada bir hayli tesiri olmuştur.

Şimdi, dehşet verici bu hadiseler zincirine kısaca bir nazar gezdirelim.

Lâle, san'at kadar

rahavetin de sembolü oldu

Bu devrin baştacı edilen sembolü lâle bitkisisinin görünümü, hemen bütün san'at dallarına damgasını vurdu.

Taşa, mermere, ahşaba kazınan, kâğıda resmediler lâle motifi, devletin merkezi olan İstanbul'da alabildiğine revaç bulmasına rağmen, taşrada, yani merkezin dışındaki şehir ve kasabalarda fazla bir itibar görmedi. Dolayısıyla, Lâle Devrinin hayata zevklerine yansıyan kısmının sadece İstanbul ve yakın çevresiyle sınırlı kaldığı söylenebilir.

Bu dönemde, san'at ve medeniyet sahasında ciddî bir ilermenin olduğu tarihî bir vakıadır. Mimariden matbaacılığa, gemicilikten ressamlığa ve güzel hat san'atına varıncaya kadar, en ince zevklere hitap edecek derecede eserler vücuda getirildi.

Ancak, bir yandan da o devrin devletlûları ile kalburüstü zenginlerinin rahata meylettiği ve rehavete düştüğü de inkâr edilmez bir gerçek.

Üstelik, rehavete düşenlerin başında Sultan III. Ahmed geliyor.

Tam 27 senedir Osmanlı tahtında oturan III. Ahmed, bir kez olsun ordunun başına geçmiş ve sefere iştirak etmiş değil.

Oysa, ordunun başkomutanı padişahtır. Başkomutanın bunca zaman ordudan uzak durması ve adeta bütün hayatını Topkapı Sarayı ve çevresinde geçirmesi, orduda ve bilhassa Yeniçeriler arasında ciddî bir hoşnutsuzluk meydana getirdi.

Bu arada, uzun zamandır Müslümanlara zulmeden İran Safevî devletinin üzerine gidilmemesi, bu hoşnutsuzluğu zirve noktasına getirdi.

Padişah, sözde sefere çıkmak maksadıyla, Topkapı'dan Üsküdar'daki askerî karargâha gitti. Ancak, burada öteye bir adım olsun atmadı, atamadı.

Bu hal, tam 57 gün devam etti. Padişah, sefere çıkmamak için her türlü bahaneyi gecikmeye bir engel olarak yorumladı.

Ne var ki, onun bu tutumu pusuda bekleyen isyancıları daha da tahrik ederek ortalığı ateşe vermelerine sebebiyet verdi.

Patrona ve avaneleri

Hem Yeniçeri Ocağına kayıtlı, hem de hamam işleten Patrona Halil ve adamları 28 Eylül (1730) gününden başlayarak, İstanbul'un hemen her tarafını kundaklayarak büyük yangınlar çıkartı.

Bir yandan da, etrafına toplatığı çapulcu sürüleriyle hem zahire ambarlarını yakan, hem de "Kıtlık vaaar!" diye ortalığı velveleye veren Patrona, bu isyanının öncelikle Sadrâzam ve diğer hükümet erkânına karşı olduğunu söyledi. Sadrâzaman Nevşehirli Damad İbrahim Paşanın kellesini istemeye başladı.

Gece vakti Üsküdar'dan gizlice Topkapı Sarayına gelen Sultan III. Ahamed, durumun vahametini görünce, isyancılara direnmek yerine onların isteğine uymayı tercih etti. Sadrazam'ı idam ettirerek, cesedini bir öküz arabasıyla isyancılara gönderdi. İsyancılar, Sadrâzam'a ait olmadığını iddia ettikleri bu cesedi, ayrıca at kuyruğuna bağlayarak Saray'a geri gönderdi.

Sadrâzam ve diğer kabine üyelerini gözden çıkaran Sultan III. Ahmed, nihayet sıranın kendisine geldiğini bu vesileyle öğrenmiş oldu.

İsyancılar, "Böyle yalan yanlış işlere tevessül eden bir padişah istemezük. Böyle yalancı biri halife de olamaz" diyerek, padişahın tahtı bırakmasını istediler.

III. Ahmed ise, kendisinin ve aile efradının hayatına dokunulmamak şartıyla tahtı bırakacağını söyledi.

Bu konuda bir anlaşma sağlandı. Osmanlı tahtına 1 Ekim günü Sultan I. Mahmud geçti. Ancak, taraflar arasındaki güvensizlik yine de devam ediyordu. Herkes, eline geçecek bir fırsatı kollamanın düşüncesi, hesabı içindeydi.

Şair Nedim çıldırdı

İsmi Lâle Devriyle özdeşleştirilen Şair Nedim de, isyan gürültüsü esnasında hayatını kaybedenlerden biri oldu.

13 yıldır sadrâzamlık yapan İbrahim Paşa ve yardımcılarının katledilmesine, ardından 27 yıllık padişahın korkarak tahttan feragât etmesine ve İstanbul'un yangın yerine dönmesine şahit olan Şair Nedim, aynı günlerde dengesini kaybederek çıldırdı.

Bazı kaynaklarda, onun bir "illet–i vehime" denilen evham hastalığına yakalanarak vefat ettiği ifade ediliyor.

İsyancılar imha ediliyor

İsyancıların isteği ile Osmanlı tahtına gelen Sultan I. Mahmud, ne yaparsa yapsın onları memnun edemeyeceğini kısa süre sonra anladı.

Nihayet, isyancıların elebaşlarını imha için gizli bir plân hazırladı. 15 Kasım gecesi, mühim bir meseleyi danışmak için onları Saray'a dâvet etti.

Gece vakti Revan Köşkü civarında Patrona'nın da dahil olduğu elebaşılar ansızın derdest edilerek topluca öldürüldü.

Böylelikle, 12 yıllık Lâle Devri ile birlikte 2 aylık Patrona Devri de tarihe karışmış oldu.

01.10.2008

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (04.10.2008) - İşte vahşi kapitalizmin çirkin yüzü: Kârı özelleştirir, riskleri ise kamulaştırır

  (02.10.2008) - Kudüs, yeniden Müslümanların

  (01.10.2008) - Lâle Devrini bitiren hadiseler

  (29.09.2008) - Zalimin pençesi Afganistan'da kırılır

  (26.09.2008) - Siyasette irtifa kaybı

  (25.09.2008) - Ekonomik kriz dalgası

  (24.09.2008) - Bunlar kaç kişi?

  (23.09.2008) - Çetele(r)

  (22.09.2008) - Boykot çağrısı

  (19.09.2008) - Hürriyet kahramanları yeniden gündemde

 
GAZETE 1.SAYFA

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Sitemizle ilgili görüş ve önerileriniz için adresimiz:
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır