"Gerçekten" haber verir 21 Ağustos 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Fahri UTKAN

İnsan, hisleri ve kabiliyaetleri



“CENÂB-I HAK ve Mâbûd-u Bilhak, insanı şu kâinat içinde rububiyet-i mutlakasına ve umum âlemlere rububiyet-i âmmesine karşı en ehemmiyetli bir abd ve hitâbât-ı Sübhâniyesine en mütefekkir bir muhatap ve mazhariyet-i esmâsına en camî bir ayna ve onu İsm-i Âzamın tecellîsine ve her isimde bulunan İsm-i Âzamlık mertebesinin tecellîsine mazhar bir ahsen-i takvimde, en güzel bir mucize-i kudret..”1 olarak yaratmıştır.

Yukarıdaki uzun cümleye baktığımızda, insanın birçok özelliklerinden altı tanesinin belirtilmiş olduğu görülecektir.

Yani, insan; kâinatta Allah’ın mutlak ve bütün âlemlerle ilgili rububiyetine karşı gerekli ubudiyeti gösterebilen bir kul, Allah’ın hitaplarına muhatap olabilen en iyi tefekkürün sahibi; Allah’ın isimlerinin, en büyük isminin ve her bir isminin en zirve noktasındaki tecellîlerini üzerinde, işlerinde ve yaratılışında en güzel şekilde gösteren bir varlık, bir kudret mu’cizesidir.

İşte bütün bu özelliklere sahip olarak yaratılan insan, ancak, “..iman ile kendisinde tezahür eden san’at-ı İlahiye ve nukuş-u esmâ-i Rabbaniye itibariyle bir kıymet alır” ve bu insan “.. kalb cüzdanındaki letâif ve akıl defterindeki havâs ve istidadındaki cihâzâtlar...”2 ile bu kıymetleri çok daha değerli durumlara çıkartabilir. “Demek ki, insanın vazife-i fıtriyesi; taallümle tekemmüldür, duâ ile ubudiyettir.”

Yani, kalbine konan letâif, aklındaki-dimağındaki havas ve istidatlarını ortaya çıkarabilmek için onlarca cihâzât, bu kıymetlendirmede yardımcı olacaktır.

Yine, 23. Sözde, insanın, bu dünyaya vazifeli bir misafir ve bir memur olarak gönderildiği ve bu memuriyet vazifesini hakkıyla yerine getirebilmek için birçok kabiliyet ve beceri ile donatıldığı belirtilmektedir. Bu vazifelerden birincisi, yazımızın başında da belirttiğimiz, bütün kâinattaki muhteşem idare ve terbiyeyi (rububiyeti) fark edip, bunun mükemmelliğini ve güzelliklerini görüp hayretle bakmaktır.

İkincisi; Cenâb-ı Hakk’ın kudsî isimlerinin nakışlarını, varlıklardaki sanatlarını görüp, bütün insanlara anlatmak ve onların ibretli bakışlarına göstermek.

Üçüncüsü; Rabbimizin isimlerinin mânevî hazine hükmünde olan mânâlarını anlamak ve onları takdir ederek kıymetlendirmek (Marifetullah’a ulaşmak).

Dördüncüsü; Cenâb-ı Hakk’ın kader kalemiyle yazdığı varlık defterlerinden dünya ve gökyüzündeki muhteşem varlıkların Allah’ın varlık ve birliğini göstermelerini tefekkür etmek.

Ve beşinci olarak da; varlıklardaki zînetleri, ince ve mükemmel san’atları, güzellikleri temâşâ etmek ve o güzelliklerin, mükemmelliklerin ve sanatların asıl sahibi olan Allah’ın marifetini anlamak ve O’na ulaşmaya çalışmaktır.

Onun için de, “İnsan bir yolcudur. O yolculuk ise; âlem-i ervahtan, rahm-ı maderden, gençlikten, ihtiyarlıktan, kabirden, berzahtan, haşirden, köprüden geçen ebed-ül âbâd tarafına bir yolculuktur.”

İşte insanın bu yolculukta uğradığı duraklardan biri olan, “..şu mahdut arz, .... en mühim sekeneleri olan ins ve cinnin kuvâlarına, sair zîhayatlar gibi fıtrî bir had ve hulkî bir kayıt konulmadığı için, nihayetsiz terakkî ve nihayetsiz tedennîye mazhar olmuştur.”3

İnsan nefsi ve sûreti itibariyle bir hiç hükmündedir, fakat vazife ve vazifesini yaptığında alacağı mertebe noktasında, “...şu haşmetli kâinatın dikkatli bir seyircisi, şu hikmetli mevcudatın belâgatlı bir lisan-ı nâtıkı, şu kitab-ı âlemin anlayışlı bir mütalaacısı ve şu tesbih eden mahlukatın hayretli bir nâzırı, şu ibadet eden masnuatın hürmetli bir ustabaşısı hükmündedir.”4

“...İnsan, bu dünyaya yalnız güzel yaşamak için ve rahatla ve safa ile ömür geçirmek için gelmemiştir. Belki azîm bir sermaye elinde bulunan insan, burada ticaret ile, ebedî daimî bir hayatın saadetine çalışmak için gelmiştir. Onun eline verilen sermaye de ömür”5 ve “.. kalb cüzdanındaki letâif ve akıl defterindeki havas ve istidadındaki cihâzât”tır.6

Dipnotlar:

1- Sözler, s. 83, On Birinci Hakikat.

2- A.g.e.

3- Sözler, s. 164, 15. Söz, 3. Basamak

4- A.g.e.

5- Lem’alar, s. 13

6- Sözler, s. 83, On Birinci Hakikat

21.08.2008

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (14.08.2008) - RUBUBİYET

  (09.08.2008) - Büyükşehir’de yaşamak !

  (11.07.2008) - Namazdaki hareketler ve mânâları

  (07.07.2008) - Müşteriyi aldatma

  (03.05.2008) - Kibirlenmek akıl kârı değil

  (14.02.2008) - Mazeret yok, bu hizmet hepimizin

  (03.02.2008) - Mükemmelleşme yolculuğu

  (03.01.2008) - Değişim yönetimi

 
GAZETE 1.SAYFA

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Site yöneticisi | Editör
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır