"Gerçekten" haber verir 21 Ağustos 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Zafer AKGÜL

1 Phelps 8 Türk'e bedel...



Çocukluk yıllarında Amerikalı Mark Spitz’i tanımıştık.Yüzme’de altın madalyaları topluyordu o yılların olimpiyat yarışlarında. Şimdi de bir başka Amerikalı çıktı. Pekin Olimpiyatlarında. Şimdiye dek 8 altın madalya toplamış. Başbakan Erdoğan dün sitem etti. ”Bir Phelps kadar olamadık” diyor haklı olarak. Koca bir ülkenin Ramazan Şahin’in güreşte aldığı ilk altın madalya hariç, bir tek sporcunun aldığı madalya sayısına göre sekizde biri seviyesinde kalması elbette ki bizleri düşündürmeli.

“Adamlar yapmışlar abi” demekten başka bir tekniğimiz olamadı galiba. Hep başkalarının yaptıkları harikaları konuştuk. Zenginin malının züğürdün çenesi yorması meselinde olduğu gibi. Peki biz neden böylesine gerilerdeyiz? Kendimizi hep üçüncü dünya ülkeleriyle kıyaslarız. Sonra da “Bakın çağdaş Türkiye nerelere kadar yükseldi?”lerle kendimizi avuttuk. Hiç bir zaman için Cumhuriyetin kuruluş amaçlarından en önemlisi olan “yüzümüzü Batı’ya döndürmek” hedefini bu kıyaslamada gündeme getirmedik. Yani bir Almanya, İngiltere, Fransa, İtalya hatta bir İsveç, Norveç hatta hatta bir Yunanistan, Romanya ile kıyaslamaya yanaşmadık. Varsa yoksa Afrika kıtasının kabile devletlerinden herhangi birisini kendimize kıyas aleti olarak gösterdik.

Değişen dünyada milliyetçilik, ulusalcılık gibi vatan çapında enaniyet, millet çapında onur ve kendini doğuştan büyük görme hastalığı artık tarihe karışıyor. Yukarıda belirttiğim gibi küçüklüğümüz hep “Bir Türk dünyaya bedeldir” vecizeleriyle geçti. Bu bizlere doğuştan Türk olan herkes dünyaya bedel işler yapabilir şeklinde anlatıldı. Oysa kimse doğuştan asil veya sefil sayılamazdı. Doğuştan farklı bir yaradılış içinde olamazdı. Çünkü hepimiz genler, kromozomlar, hücreler, sinirler, kemikler olarak aynı biyolojik özelliklerle donanmış olarak var edilmiştik. Derilere göre ayırım bile yanlıştı. Nitekim Hitler zamanındaki Berlin Olimpiyatlarında siyah derili sporcular “Üstün Alman ırkı“ mensubu rakipleri de dahil bir çok beyaz tenli sporcuyu geride bırakıp altın madalyaları toplamışlardı. Amerika’da “Köpekler ve zenciler giremez!” kuralı zencilerin her alanda üstün başarılarıyla kendilerini kabul ettirmelerinden sonra yerle bir oldu. Bu gün ABD’de Beyaz Saray’a, bir zenci olan Obama’nın taşınması bile şimdiden kanıksandı bile..

İşin sırrı ırk, üstün ırk değil. İşin sırrı gurur ve onur da değil. İşin sırrı insanoğlunun yeni tabirle kişioğlunun çalışması. Kur’ân, “Müslüman için ancak çalıştığı vardır” demeyip “Leyse lil insani illa ma se’a/İnsan için ancak çalıştığı vardır” buyururken bu aşikâr gerçeği, aşikâre ifade ediyor bin dört yüz küsur senedir. Kim çalışırsa o kazanır hükmü hakimiyetini devam ettiriyor. Yaşanan hadiseler zaten bunun te’yidinden başka bir şey değil. O halde kendimizi bir takım ütopik, uçuk ve komik, felsefî gibi görünen, ama aslında hüsnü kuruntudan başka bir şey olmayan bazı önyargılı saplantılardan kurtaralım.

Yeni nesiller ırk, özellikle faşizm anlamındaki ırk faktörünün bir anlam ifade etmediğini artık kabullenmeye başladı. Bu sadece bizde değil dünyanın her tarafında böyle. Kabul etsek de etmesek de fıtrattaki realiteler ve kanunlar icraatını gerçekleştiriyor. İnsanlar doğuştan ya da aidi olduğu ırktan değil, sonradan eğitilerek kazandığı davranışlardan ötürü bir şeyleri başarır ya da başarısız olurlar. Bundan sonraki olimpiyatlarda şampiyon olacak sporcular bayraklarını ait olduğu ırk adına değil, mensup olduğu devleti adına dalgalandırabilir ancak...

21.08.2008

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (01.08.2008) - Aleyna ve aleyküm selâm

  (10.07.2008) - Sana, bana Erdem Abiye dair

  (26.06.2008) - Travmanın açtığı travma

  (20.06.2008) - Tartışmalı ÖSS soruları

  (10.05.2008) - Abesle iştigal

  (04.05.2008) - Öze dönmek!

  (25.04.2008) - 23 Nisan, nasıl üzülmez insan?

  (19.04.2008) - “Söz konusu menfaatse, vatan teferruattır!”

  (26.03.2008) - Kendinizi kandırıyorsunuz!

  (20.03.2008) - Törkiş demokreyşin

 
GAZETE 1.SAYFA

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Site yöneticisi | Editör
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır