"Gerçekten" haber verir 03 Kasım 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi

adresine bekliyoruz.

 

Nimetullah AKAY

Münafığın gündemi gizli



Samimiyet diye bir duygu vardır. Samimî duygulara sahip olan insanların içi dışı birdir. Samimî olan insanların iki yüzü olmaz. Samimiyet riyakârlığı kabul etmez. Samimiyetsizliğin, diğer ifadeyle ikiyüzlülüğün temeli münafıklığa dayanıyor.

Münafığın her zaman gizli bir gündemi vardır. O hiçbir zaman gerçek yüzünü insanlara göstermek istemez. Çünkü onun yüzü dünyevî menfaatlere göre değişir. İçinden gelmediği zamanlar bile güler. Düşman duygular beslediği insanlara bile dost gibi görünür. Çünkü onun gizli bir gündemi vardır.

Mevlânâ Celâleddin “Ya olduğun gibi görün veya göründüğün gibi ol” ifadesiyle, olduğu gibi görünmemenin ve göründüğü gibi olmamanın çirkinliğini ifade etmek istemiş olmalıdır. Elbette “münafık” deyince aklımıza, Asr-ı Saadette Müslüman gibi görünüp de inanmayan Medineli münafıklar gelmektedir.

Allah’ın Resûlüne (asm) bunlar bildirilmişti. O bu münafıkları iyi tanıyordu. Ama belki dönerler, belki samimiyet imtihanını kazanırlar diye onları deşifre etmedi. Neticede bazıları öyle öldü, Cehennemi boyladı, bazıları da hatalarını anlayıp içi dışı bir olan mü’minlerden oldular.

Rabb-i Rahim Habibine, kâfirleri samimiyete dâvet etmelerini söylemişti. “Kâfirûn” Sûresi bunun için nâzil olmuştu muhtemelen. Resulullah, o kâfirlere Kur’ân lisaniyle “Ne ben sizin ibadet ettiğinize ibadet ederim, ne de siz benim ibadet ettiğime ibadet edersiniz. O halde benim dinim bana, sizin dininiz size” demekteydi. Burada aynı zamanda samimiyete dâvet vardı.

Kimse zorla inancından çevrilmeyecek, herkes kendi inancına göre mahkeme-i kübrada haşrolacaktı. Birileri bütün gerçeklere rağmen küfründe inat ediyorsa biz ona ne yapabiliriz ki? Küfürde de olsa bizim onun samimiyetine ihtiyacımız vardır.

“Münafık kâfirden daha tehlikelidir” hükmü de Kur’ân hakikatlerindendir. Çünkü kâfir küfrünü açık bir şekilde ilân etmektedir. Münafığın ise gizli bir gündemi vardır. Onun stratejisi gizlilik üzerinedir. Yeri gelince inanıyormuş gibi görünecek, gerçekte ise hiçbir zaman inanmayacaktır. İnanıyormuş gibi takındığı tavrıyla inananları kandıracak, küfrüyle de Rabb-i Rahîme isyanını devam ettirecektir.

Diyorum ki, mü’minin gizli gündemi olmamalıdır. İnandığı gibi yaşamalı, hiçbir zaman inandıklarından taviz vermemelidir. Hadis-i Şerifin hükmü gereğince ya doğruyu söylemeli, ya da susmalıdır. Üçüncü bir ihtimale kaçmaya cevaz yoktur. Yalanın birazına da izin yoktur. Çünkü yalan münafıkların kârıdır. Çünkü yalan söyleyen riyakârdır, iki yüzlüdür.

Biz ehl-i iman olarak hak bildiğimizi her yerde söyleyebilmeliyiz. Diyebilmeliyiz ki “Bizler bütün insanların Allah’ın emirleri dairesinde yaşamasını istiyoruz ve bunun için meşrû dairede elimizden gelen ikna metodunu kullanmaya çalışıyoruz ve çalışmaya devam edeceğiz.” Ama hizmetimizde zorlama yoktur. Çünkü dinde zorlama yoktur. Dinin sahibi olan Rabbimiz bu hükmü Kur’ân-ı Azimüşşan’ında vermiştir: “Dinde zorlama yoktur”.

Ben inancımı niye gizleyeyim ki. Ben Allah’ın rızasının kazanılmasını, Peygamberimin (asm) sünnetlerine uyulmasını istiyorum. Ben diyorum ki, insanlığın kurtuluşu İslâm’dadır. Ben diyorum ki, insanlığın bütün dertlerine Kur’ân ilâç olabilir. Bu hakikatleri gerekirse bütün dünyaya duyuracak şekilde bağırırım.

Dinimi yaşamamı bazıları benimsemiyor diye kendimi gizleyemem. Benim görevim Rabbimin rızasını kazanmak ve inancımın güzelliklerini lisan-ı hâlimle insanlara anlatmaktır öncelikle. İlâhî hüküm açıksa onu te’vil etmez, uymak için gayret gösteririm. Yeri gelince helâla helâl, harama da haramdır derim. Gafil ve günahkâr insanların kınamasına zerre kadar önem vermem. Rabbimi razı etmek benim için her şeyden çok daha önemlidir. Hâsılı inancımı gizlememi gerektirecek hiçbir sebep görmüyorum. Bunun için de açık sözlü olmayı, bildiğim gerçekleri zemininde ifade etmeyi bir görev bilirim. Kısacası benim gizli gündemim yoktur...

03.11.2008

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (27.10.2008) - Rabbimden niyazım...

  (20.10.2008) - Gerçeğin peşinde olmak

  (13.10.2008) - Zamanımız çok değil

  (06.10.2008) - Dünyada sürekli tok olmak

  (29.09.2008) - Bir Ramazan ayına daha veda ederken

  (22.09.2008) - Şükürsüzlük çok büyük bir kayıptır

 
GAZETE 1.SAYFA

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  H. Hüseyin KEMAL

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Sitemizle ilgili görüş ve önerileriniz için adresimiz:
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır