"Gerçekten" haber verir 26 Ocak 2009
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formuİletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi

adresine bekliyoruz.

 

M. Latif SALİHOĞLU

İstiklâl kahramanı, istiskal edildi



İstiklâl Harbinin (Kurtuluş Savaşının) en cesur ve en hazırlıklı kahraman kumandanlarından biri olan Kâzım Karabekir, 26 Ocak 1948'de Meclis Başkanlığı makamında bulunduğu esnada vefat etti.

Karabekir Paşanın 1905–1924 tarihleri arasındaki 20 yıllık muvazzaf askerlik hayatı başarılarla doludur. Bu süre zarfında meydana gelen büyük savaşlar dahil, daima tehlikeli ve çok riskli görevlerde bulunduğu halde, yine de başarısızlığa hiç düşmemiş ve her defasında yüzünün akıyla vazifesini ifa etmiş cengâver bir kumandandır.

Onun son olarak 1917–1924 yılları arasında deruhte etmiş olduğu Şark Cephesi Kumandanlığı vazifesi ise, madalyalı takdirlerle karşılanmış ve dillere destan olan muzafferiyet örnekleriyle süslenmiştir.

Karabekir Paşanın, 1922'den sonra askerlikle birlikte milletvekilliği görevi de olmuştur. Edirne ve İstanbul milletvekili olarak Meclis'te hizmet etmiştir.

1924'te ise, gördüğü lüzum üzerine askerlik görevinden istifa ile siyasî hayata atılmış ve 17 Kasım 1924'de kurulan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasının (TCF) başına geçmiştir.

İşte, özellikle bu tarihten sonra Karabekir Paşa ve yakın arkadaşlarının başına gelmeyen kalmıyor. Cumhuriyet sonrası Meclisteki ilk ciddî anamuhalefet partisi konumunda bulundukları için, memlekette yaşanan hemen her sıkıntıdan, her kargaşadan sorumlu tutuluyorlar.

Birkaç ay sonra (Şubat 1925) patlak veren en büyük gaile, Şark vilâyetlerini etkisi altına alan Şeyh Said Hadisesidir.

Ne gariptir ki, Karabekir Paşa ile TCF'li arkadaşları bu hadiseden sorumlu tutulur ve 5 Haziran 1925 tarihli Bakanlar Kurulu kararı ile partileri kapatılır.

Böylelikle, memlekette demokrasinin canına okunmuş ve tek partili dikta rejimi devrine geçilmiş olur.

Ne var ki, Karabekir Paşa ve arkadaşlarının başına gelenler, bununla da sınırlı kalmıyor.

Yaklaşık bir yıl kadar sonra (1926) İzmir'de vâki olduğu iddia edilen İzmir Sûikastı bahanesiyle, diğer dâvâ arkadaşlarıyla birlikte Kâzım Karabekir de idam talebiyle yargılanır ve öldürülmekten kılpayı kurtulur.

İşin çok garip bir tarafı şudur ki: İstiklâl Mahkemesindeki sorgulama esnasında, kendisine hadise ile hiç alâkası bulunmayan şu suâl soruluyor: "Zâtıâliniz Millî Mücadele esnasında büyük hizmetler görmüş olduğunuz halde, bilâhare neden muhalefete geçtiniz?"

Evet, görüşülmekte olan dâvâ konusuyla hiç alâkası bulunmadığı halde, Karabekir'e 1924'te niçin CHP karşısında bir muhalefet partisi kurduklarının hesabı soruluyor.

Yine çok acip ve gariptir ki, Karabekir Paşa bu suâlin cevabını verirken, yaşanmış öylesine acı vak'alardan bahsediyor ki, duyunca cidden inanası gelmiyor insanın.

Meselâ, Cumhuriyetin ilânından kısa bir süre önce ve ilândan hemen sonra Ankara'da bulunan siyasî ve askerî zevâtın birbiriyle çekişmeye başladığını, bilhassa İsmet Paşa ile Rauf Orbay arasında ciddî kırılmalara yol açan kavgaların yaşandığını, bazı paşaların gizlice grup oluşturarak diğer bazı paşaları hepten dışlamaya yöneldiğini, hatta bu esnada kendisinin de dışlandığını, hiç sayıldığını ve çok defa istiskale mâruz kaldığını mahkeme huzurunda beyan ediyor.

Muhayyel İzmir Sûikastı dâvâsıyla alâkalı neşredilmiş birçok kaynakta (Kılıç Ali, M. Müftüoğlu, K. Karabekir...) yer alan bilgi ve nakillere baktığımızda, Karabekir Paşa, yapmış olduğu o uzun müdafaa esnasında nesillerin mutlaka bilmesi önemli noktalar var.

Bunları şu iki–üç noktada hülâsa etmek mümkün:

* Karabekir Paşa, Cumhuriyet'in ilânı (29 Ekim 1923) esnasında Trabzon'da bulunduğunu ve kendisine bu hususla alâkalı hiçbir bilginin verilmediğini hayret ve taaccüple ifade ediyor. Yani, kendisi hem milletvekili, hem de Şark Cephesi Komutanı olmasına rağmen, böylesine mühim bir gelişmeden hiç haberdar edilmediğini, aynı durumun daha başka şahsiyetlerden de özellikle gizli tutulduğunu, bunun da şüphelere ve sûizanlara yol açtığını nazara veriyor.

* Bir başka husus, M. Kemal'in 1923'ten sonra kendisine karşı farklı bir tavır içine girdiğiyle ilgili. Meselâ, bir defasında randevu alıp makamına gittiğini, buna rağmen tam bir saat müddetle kendisinin kapıda bekletildiğini ifade ile, bu gibi istiskallere daha evvel hiç mâruz kalmadığını anlattıktan sonra şunu ekliyor: "Gördük ki, eski samimiyetten eser kalmamış..."

Kâzım Karabekir, mahkemede son iki–üç yıl içinde marûz kaldığı bed muameleden daha başka misâller de verdikten sonra, yaşanan aykırılıkların kendisinden kaynaklanmadığını, bilâkis bu uyumsuzlukları gidermek için samimane çalıştığını ifade eder.

Neticede o mahkemede beraat eder ve 1927'de emekliye ayrılarak, hem askerî, hem de siyasî hayata vedâ eder. Ayrıca, Ankara'dan ayrılarak İstanbul'a yerleşir. Fakat, yine de rahat bırakılmaz ve adeta baskı–tarassut altında bir hayata mahkûm edilmeye çalışılır.

Karabekir, Erenköy taraflarında büyük mahrumiyetler içinde yıllarını geçirir. Ankara'daki siyasîlerden ümidini keser ve başının çaresine bakar. Ailesini zar–zor geçindirmeye gayret eder.

Onun, yeniden siyasete ve dolayısıyla Ankara'ya dönmesi, M. Kemal'in ölümünden sonra mümkün olur. 1939 seçimlerinde milletvekili olarak girdiği Millet Meclisinin 1946–48 yıllarında başkanlığını yapar ve bu vazifede iken hakkın rahmetine kavuşur.

Millî Mücadele komutanlarından en fazla eser sahibi olan Kâzım Karabekir'in mezarı Ankara'daki Devlet Mezarlığındadır.

26.01.2009

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (24.01.2009) - Buzdağı (aysberg)

  (22.01.2009) - Toptancılık tarafgirliktir

  (21.01.2009) - Merkezde bilek güreşi

  (20.01.2009) - Dünyada yeni dönem

  (19.01.2009) - İsrail'in zulmü, insanlığı uyandırdı

  (17.01.2009) - Şirretlik ve sağduyu

  (15.01.2009) - Karanlığı aydınlatma süreci

  (14.01.2009) - Derin kazılar

  (13.01.2009) - Sultanahmet'te direniş mitingi

  (12.01.2009) - Genelkurmay'da ilk devir–teslim

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  H. Hüseyin KEMAL

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Sitemizle ilgili görüş ve önerileriniz için adresimiz:
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır