"Gerçekten" haber verir 14 Nisan 2009
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formuİletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi

adresine bekliyoruz.

 

Fatma Nur ZENGİN

İstanbul’u sevmezse gönül, aşkı ne anlar?



Binbir renklerin birbirlerini ahenkle tamamladığı bir dünyanın kapısından içeri girdim. “Bu büyüye kapılmamak elde değil” dedim arkadaşıma. Dünyanın süsünü üzerinde taşıyan eşarplar, dekoratif eşyalar, her birinin diğerinden daha kaliteli olduğundan emin olunan porselenler, üzerlerinde çeşit çeşit Türk-Osmanlı figürü bulunan buzdolabı süsleri, orijinaline çok yakın parfümler, aslına uygun tasarlanmış çantalar, gerçeğinden neredeyse hiç farkı olmayan ayakkabılar, ana caddelerini ışıldatan kuyumcular… Bu itinalı cümbüş, benim halet-i ruhiyemdi hiç şüphesiz. Her seferinde nefesime nefes katan İstanbul’un, gözlerimin ışığını pekiştiren, kalbimin atışını hızlandıran ve her köşesinde daha önceden bilinen, fakat her seferinde yeniden keşfedilen efsanesiydi. Belki Nuruosmaniye kapısı, belki Beyazıt kapısıydı bu İstanbul’u özetleyen kentvârî yere adım attığımız kapı. Bitmek tükenmek bilmeyen koşturmasının yorgunluğunu ara sokağında yudumladığı bir fincan Türk kahvesiyle atan, yıllar geçse de yaşlanmayan, yaşlandıkça güzelleşen mekânın adıydı Kapalı Çarşı…

Her köşesinden farklı sesleri duymak, dünyanın diğer şehirlerindeki benzerleriyle karşılaştırma hatasına düşürüyordu insanı. Ne Krakow’daki pazar meydanı, ne Kahire’deki Khan el Khalili, ne de Venedik sokaklarındaki sergiler onun yerini alabilirdi oysa. Hiçbiri bu gizeme, bu sürprize, bu kokuya, bu görkeme ev sahibi olamıyordu oysa. Turistlerin ilgisini çekmek amacıyla olan birçok şey, beni turistten daha turist yaptı neredeyse. O düzensiz düzen içindeki hemen hemen herşeyi, insanın hemen alıp evine getiresi geliyordu. Tabii, satıcıların Türk olduğumu anladıklarında “Abla sen yabancı değilsin, arkadaşın alsaydı ona bu fiyat olurdu, ama!” deyişleri yahut illâ halı satmak isteyen esnaf gibi bazen insanı rahatsız eden unsurları da var çarşının. Gülü seven dikenine katlanır misali, kalabalıkla beraber akıp, o coşkuyu ve festivali yaşarken, sadece İstanbul’da bir turistmiş gibi hissetmek en güzeli. İnsan ancak böyle doyuyor özlediği şehirlere…

Eğer dünyanın başka bir ülkesinde yaşıyorsanız, içinizde kopan fırtınaları ülkenize gelmedikçe durduramayacaksınız. Hasret gidereceksiniz sevdiklerinizle, belki onlar gelecek şehrinize, ama toprağınızla, gökyüzünüzle, suyunuzla, şehrinizle hasret gideremeyeceksiniz bu şekilde. Aynı benim bugün her bir köşesinde lale, her bir köşesinde elma çayı, her bir dakikasında simit, her bir yorgunluğunda Türk kahvesi gördüğüm İstanbul’la hasret giderdiğim gibi. Gurbette yaşamış ve kısa bir zaman önce geri dönmüş olan bir arkadaşımla, kayıtsız şartsız, dünyanın en güzel şehrinin İstanbul olduğundan bahsediyorduk bugün. “Bu şehrin kıymetini bilmeyenleri yahut Türkiye’den şikâyet edenleri bir müddet başka ülkelere göndermeli“ dedi. “Göndermeli ki, fırından sıcacık çıkmış ekmek olmadan yapılan kahvaltı, ince belli bardak olmadan içilen çay, matbaadan çıkmış, içine taze haber kokusu sinmiş gazete olmadan bir güne nasıl başlanır anlasın.” Eh, ne de olsa elimizdekilerin kıymetini mevcut olduğu zaman pek anlayamıyoruz.

Ama ben yine de, bu günleri fırsat bilip, sadece İstanbul’la değil, sevdiğim ve gidebildiğim tüm şehirlerle hasbihal etmeye çalışıyorum. Kana kana su içtiğim bir dağ pınarı gibi ışıldayan ve bahara merhaba diyen İstanbul; fetih şenlikleriyle cıvıl cıvıl dolup taşan, belediyenin düzenlediği rengârenk etkinliklerle vatandaşına keyifli anlar yaşatan, padişahlar şehri Bursa; Asya’nın asıl başladığı, sadece bir parça oralı olanın yahut orada yaşayanın kendisini keşfetmesine müsaade eden Ankara bana tekrar tekrar buralı olmanın ve buralarda yaşıyor olmanın önemini ve güzelliğini hatırlatıyor.

14.04.2009

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (07.04.2009) - Sigaranın dumanı

  (31.03.2009) - Alkol almadan da sosyalleşebilmek...

  (17.03.2009) - iki farklı sergi

  (10.03.2009) - “Norveç’te bu kadar çok dağ olduğunu daha önce fark etmemiştim!”

  (03.03.2009) - Slovenya düşleri

  (24.02.2009) - Kahire, metin ol...

  (17.02.2009) - Kahire’de huzur dolu anlar

  (10.02.2009) - Ümmü’d-dünya

  (03.02.2009) - Davos’un Kahire yankıları

  (27.01.2009) - Kahire’de Meksika hayali…

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdullah ERAÇIKBAŞ

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  H. Hüseyin KEMAL

  H. İbrahim CAN

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İbrahim KAYGUSUZ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Sitemizle ilgili görüş ve önerileriniz için adresimiz:
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır

Kurumsal Linkler:
Bediüzzaman Haftası - Risale-i Nur Enstitüsü - Yeni Asya Vakfı - Demokrasi100 - Yeni Asya Gazetesi - YASEM - Bizim Radyo
Sentez Haber - Yeni Asya Neşriyat - Yeni Asya Takvim - Köprü Dergisi - Bizim Aile - Can Kardeş - Genç Yaklaşım - Yeni Asya 40. Yıl

Reklam Linkleri:
Risale Yorum- Risale Çocuk- Oktay Usta - Euro Nur - Fıkıh İnfo- Ahmet Maranki- Cevşen - Yeni Asya Barla - Makdis