03 Haziran 2009 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Dergilerimiz

M. Latif SALİHOĞLU

Mânevî buhran


A+ | A-

Toplu cinayet vak'alarında ürkütücü bir artış gözlemleniyor. Daha Mardin'deki katliâmın kanı kurumadan, Urfa (Ceylanpınar) ve Adana merkezinde yaşanan kanlı vak'a haberleri geldi.

Belli ki, toplum ciddî bir buhran geçiriyor. Zahirde, şu ya da bu sebepten çıkan, gerçekte ise mânevî buhrandan kaynaklanan bu toplu cinnet ve cinayet hadiseleri, aklı başında olan herkesi düşündürmeli ve köklü çare arayışına sevk etmeli.

Zira, hadiselerin seyri ve yoğunluğu o hale geldi ki, bundan artık hiç kimse kendini muaf tutamaz; dahası, kimse kendini garantide göremez.

Alevleri göklere yükselen bu sosyal ateşin kıvılcımı, hiç umulmadık bir anda gelip bizlerin ocağına da düşebilir.

Dolayısıyla, Doğu Bölgelerinde nisbeten daha fazla olmakla beraber, esasında memleketin hemen her tarafında rastlanılan bu elim vak'alar karşısında kimsenin çıkıp da "Nemelâzım" deme lüksü yoktur.

Dert, ağırlıklı olarak mânevî olduğu gibi, devâsı da mânevî olsa gerektir. İnsanlar, cehalet–zaruret–ihtilâf saikasıyla ve bilhassa "ene"yi kabartan Batı felsefesinin tesiriyle son derece bencilleşmiş, egoistleşmiş ve hasis menfaatinin zebûnu olmuştur. Bu hastalıktan, mutlak sûrette kurtulması gerekir.

O halde, gelin asrın mânevî tabibi olan Bediüzzaman Hazretlerinin bu meyandaki teşhis ve tedâviye dair sözlerine kulak verelim: “Dünya, büyük bir mânevî buhran geçiriyor. Mânevî temelleri sarsılan garp cemiyeti içinde doğan bir hastalık, bir veba, bir tâun felâketi, gittikçe yeryüzüne dağılıyor. Bu müthiş sârî (bulaşıcı) illete karşı İslâm cemiyeti ne gibi çarelerle karşı koyacak? Garbın çürümüş, kokmuş, tefessüh etmiş, bâtıl formülleriyle mi? Yoksa İslâm cemiyetinin ter ü taze iman esaslarıyla mı? Büyük kafaları gaflet içinde görüyorum... Onun için, ben yalnız iman üzerine mesaimi teksif etmiş bulunuyorum.” (Târihçe–i Hayat, s. 542.)

Müftülük ve Kur'ân Kursuna saygısızlık

Okuyucumuz Hasan Özgenç anlatıyor: "Pazar günü, eşim ve çocuklarımla birlikte Beşiktaş taraflarındaydık. Tarihî mekânları geziyor, camileri ziyaret ediyorduk. İkindi namazını Sinan Paşa Camiinde kıldıktan sonra dışarı çıkıp Ihlamurdere tarafına doğru yürüdük. Ortalık kalabalıktan geçilmiyordu. Beşiktaş'ın şampiyonluğunu kutlamak için, taraftarların sevinç gösterileri vardı. Bunu normal saydık. Fakat, ilerledikçe gördüklerimiz, bizi derin üzüntülere gark etti. Bir yere vardık ki, izdiham had safhadaydı. Kızlı–erkekli gruplar sokağı doldurmuş, ellerinde bira kutuları, çılgınca eğleniyorlardı. Bütün aile efradı olarak, yüzümüz kızararak ilerliyorduk. Sonra, merdivenleri sokağa bakan bir binanın önüne vardık ki, ne görelim. Ellerindeki bira kutularıyla kendinden geçen ve birbirine sırnaşan kızlı–erkekli gruplar, o binanın merdivenlerini de sereserpe doldurmuşlar, bir taraftan da resim çektiriyorlardı. Başımızı şöyle bir kaldırıp baktık ki, o bina meğerse Beşiktaş Müftülüğü imiş. Binanın altında da Kur'ân Kursu. Ki, oradaki vaziyet de aynı. O manzarayı görünce utandık, moralmen adeta yıkıldık. 'Bu ne biçim saygısızlık böyle!" diyenlere dahi zerrece aldırış etmeyen o yarı sarhoş vaziyetteki çılgınlardan biri, bir baktık elindeki bira kutusunun markasını fotoğraf çekene göstererek şunu söylüyor: 'Bak, bu firma sponsor, sponsor. Bu kutu ve markası, şu arkada Kur'ân Kursu diye yazan tabela ile birlikte çıksın, tamam mı?' Bunu da gördükten sona, hem haddinden fazla sıkılıp öfkelendik, hem de utancımızdan adeta yerin dibine girdik. Saygısızlığın bu kadarına isyan ediyor ve yapanları şiddetle kınıyoruz."

Tarihin yorumu 3 Haziran 1889—1925

İttihat–Terakki kuruldu;

Terakkiperver kapatıldı

Hürriyet ve meşrûtiyetin bir an evvel ilân edilmesi için çalışan Jön Türkler'in komitacı yönü ağır basan grubu, 3 Haziran 1889'da gizli bir teşkilâtlanmayla İttihat ve Terakki Cemiyetini kurduğunu açıkladı.

Yurt içinde gizlice, yurt dışında ise alenî faaliyetlerde bulunan bu cemiyetin içinde, çeşitli fikir, menşe' ve inanç grupları vardı: Türkler, Kürtler, Rumlar, Ermeniler, Yahudiler, Dönmeler, Arnavutlar, vesaire...

Bu cemiyetin mensupları, 1902'de ve bilhassa Meşrûtiyetin ilân edildiği 1908'de ciddî bir ayrışma yaşadı. Ayrılanlar farklı yönlere giderken, kalanlar tam bir dikta sistemi ile komita faaliyetinin kucağına düştü.

On yıl müddetle Osmanlı ülkesini "şiddetli istibdat" yöntemiyle idare eden İttihatçıların idareci kadrosu, I. Cihan Harbindeki mağlubiyetten sonra yurdu terk ederken, onların bakiyesi olan ikinci kademedekiler ise, bir müddet kendilerini kamufle ederek Cumhuriyet idaresinin kilit noktalarına yerleşti.

Bu kadro işbaşına geldikten ve ülkenin yönetimini ele geçirdikten sonra, öyle bir rejim kurdular ki, eski İttihatçılara rahmet okuttular.

Öyle ki, eski dâvâ arkadaşları ve Millî Mücadelenin kahramanları olan Kâzım Karabekir, Refet Bele, Rauf Orbay, Ali Fuat Cebesoy ve Dr. Adnan Adıvar gibi mühim şahsiyetlerin vücudunu bile ortadan kaldırmak istediler.

Halk Partisinde birleşen bozuk İttihatçıların bakiyesi, kendilerine muhalif olan ve Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasını (TCF) kuran kadroya karşı 1925'te harekete geçti ve çok vahşî bir yöntemle onları diskalifiye etmeye çalıştı.

Önce, henüz bir yılını bile doldurmayan partilerini (TCF'yi) kapattılar. (3 Haziran 1925) Ardından, TCF mensuplarını kanlı Şeyh Said hadisesiyle irtibatlandırarak, onların şeref ve haysiyetlerini kırmaya çalıştılar.

Bu da yetmedi, Karabekir ve arkadaşlarını bir yıl sonra vukua gelen muhayyel "İzmir Sûikastı"yla irtibatlandırarak onları İstiklâl Mahkemesi mârifetiyle idam etmek istediler. Nitekim, bazıları idam edilirken, ipten dönenler ise çeşitli cezalara çarptırıldı.

Halkçılara inkılâp eden İttihatçılar, 1950'ye kadar süren çeyrek asır müddetle, herhangi bir muhalif harekete hayat hakkı dahi tanımadılar.

03.06.2009

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (02.06.2009) - Namık Gedik ve bir yanlışı düzeltme zorluğu

  (01.06.2009) - Sorun bilinmeden, çözüm konuşuluyor

  (30.05.2009) - Dördüncü şehit, Namık Gedik

  (28.05.2009) - Tarihe gömülen Bizans (2)

  (27.05.2009) - Tarihe gömülen Bizans (1)

  (26.05.2009) - Fetih öncesi olağanüstü hazırlıklar (2)

  (25.05.2009) - Fetih öncesi olağanüstü hazırlıklar (1)

  (23.05.2009) - Doğu'da yol durumu

  (21.05.2009) - Bediüzzaman Külliyesinin ihtiyaçları

  (18.05.2009) - İzmir'de ateşlenen işgal yangını

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdullah ERAÇIKBAŞ

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Gültekin AVCI

  H. Hüseyin KEMAL

  H. İbrahim CAN

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Mehtap YILDIRIM

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Osman ZENGİN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Said HAFIZOĞLU

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İbrahim KAYGUSUZ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.
Kurumsal Linkler: Risale-i Nur Kongresi - Bediüzzaman Haftası - Risale-i Nur Enstitüsü - Yeni Asya Vakfı - Demokrasi100 - Yeni Asya Gazetesi - YASEM - Bizim Radyo
Sentez Haber - Yeni Asya Neşriyat - Yeni Asya Takvim - Köprü Dergisi - Bizim Aile - Can Kardeş - Genç Yaklaşım - Yeni Asya 40. Yıl
Reklam Linkleri: Risale Yorum- Risale Çocuk- Yemek Tarifleri - Euro Nur - Fıkıh İnfo- Satılık Tekne- Cevşen - Yeni Asya Barla - Makdis