16 Ekim 2009 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Nejat EREN

Gündemdeki adam! Bediüzzaman Said Nursî


A+ | A-

A

slında gündemden hiç düşmedi Bediüzzaman! Çünkü dâvâsı büyüktü. Maksadı ulvî idi. Hedefi büyüktü, devasaydı ve İlâhî idi.

Yolu, düsturu, prensibi, metodu, tarzı; Rabbanî idi. Muhabbetti, sulhtu, sükûndu, müsbet hareketti, istikametti, meşrûiyetti, demokratlıktı, hürriyetti, adaletti.

Maksadı netti, berraktı, semâvî idi. Yaratanını gerçek ve tam olarak tanımaktı. “İnsana” insanca muâmele etmekti.

Karanlıkta kalan hiçbir hâli ve düşüncesi yoktu. “En büyük hile, hilesizliktir” onun hayat felsefesiydi, çizgisinde hiç kırılmayan bir pusula ve haritasıydı.

Onun içindir ki “zındıka komiteleri” bütün tuzak ve oyunlarına rağmen ne sağlığında, ne de vefatından sonra bu çelik iradeyi aşamadılar. Çünkü:

“Allah’tır onun yârı, mürebbîsi, velisi;

Andıkça, bütün nur oluyor duygusu, hissi.

Yükselmededir marifet iklimine her an,

Bambaşka ufuklar açıyor rûhuna Kur’ân.

Vazife başında ve cihad meydanında iken, şu mısralar lisan-ı hâlidir:

Şahlanan bir ata benzer, kırarım kanlı gemi;

Sinsi düşmanlara, hâşâ, satamam benliğimi.

Benliğimden uzak olmaktır esaret, bence;

Böyle bir zillete düşmek, ne hazîn işkence!

Ebedî vuslatın aşkıyla geçer her ânım,

Dest-i kudretle yapılmış kaledir îmanım.

Bu mukaddes emelimden ne kadar dilşâdım;

Görmek ister beni Cennette şehîd ecdâdım

Rûhum oldukça müebbet, ebedîdir ömrüm;

En büyük vuslata, Allah’a çıkan yoldur ölüm.”

(Tarihçe-i Hayat, s. 18)

Gelin birlikte “düşmanlığın” ve “dostluğun” çok net tarifini yapma mukayesesi olabilecek iki farklı zihniyeti ortaya koyan bir tesbit yapalım. Hayata, olaylara, millete, devlete ve insanlığa bakış açılarının çok net ifadelerine nazar edelim. Bir asrı aşan bir zaman diliminde vatan, millet ve insanlık için hayatını ve bütün mukaddesâtını ortaya koyan bir mübarek bedenden ve kabrinden bile “intikam” almayı mârifet sanan o zihniyetin dünya ve medenî milletler nezdindeki yeriyle o mübarek zatın dâvâ ve fikirlerinin, değil sadece Türkiye ve İslâm âlemine, bütün dünyaya ışık saçması ve kabul görmesi hadisesinin hakkını teslim edelim. İşte bu müthiş hakikatin sırrı, şu satırlar ve fikirlerde yatıyor.

“Fâni dünyamızın ağlamasına mukabil, bâkî hayatımızı güldürerek bu musîbetten tam intikamımızı almalıyız. Hapishaneyi terbiyehâne gösterip, vatanımıza ve milletimize birer terbiyeli, emniyetli, menfaatli adam olmaya çalışmalıyız. Ve hapishane memurları ve müdürleri ve müdebbirleri dahi, câni ve eşkiyâ ve serseri ve katil ve sefahetçi ve vatana muzır zannettikleri adamları, bir mübarek dershanede çalışan talebeler görsünler ve müftehirâne Allah’a şükretsinler.” (Asa-yı Musa, s. 16)

Şu zamanda fazla bir değişikliğe uğramayan, değişikliğe uğramadığı için de vicdanlarda ve dünyada bizi sıkıntıya sokup çoğu zaman rezil eden o meş’um ruh hâli ve “derin zihniyete” karşı başta talebelerine ve insanlığa verdiği ders ve mesajın dünya durdukça yaşayacak orijinal ifadeleri hâlâ dalgalanarak devam ediyor ve asırlarca devam edecek İnşaallah!

“Biz dahi hem dünyamıza, hem istikbalimize, hem âhiretimize, hem vatanımıza, hem milletimize tam menfaatli ve kolay ve selâmetli olan iman ve istikamet yolunu takip edip boş vaktimizi sıkıntılı hülyalar yerinde Kur’ân’dan bildiğimiz sûreleri okumak ve mânâlarını bildiren arkadaşlardan öğrenmek ve kazaya kalmış farz namazlarımızı kaza etmek ve birbirinin güzel huylarından istifade edip bu hapishaneyi güzel seciyeli fidanlar yetiştiren bir mübarek bahçeye çevirmek gibi a’mâl-i salihâ ile, hapishane müdür ve alâkadarları, câni ve katillerin başlarında zebâni gibi azap memurları değil, belki medrese-i Yusufiyede Cennete adam yetiştirmek ve onların terbiyesine nezaret etmek vazifesiyle memur birer müstakim üstad ve birer şefkatli rehber olmalarına çalışmalıyız.” (Asa-yı Mûsâ, s. 19)

Vatan, millet, insanlık adına verilen bu mesajlar ve bir asra yaklaşan tertemiz, berrak bir ömür ve hayat...

Milleti ve devleti bu kadar sıkıntıya sokup, badireye atan bu malûm zihniyetin, bu büyük dâvâ adamına karşı tarziye vermesi, özür dilemesi gerekir. Bunun da bir tek yolu, onun Kur’ân ve sünnete uygun olarak koyduğu prensiplere sahip çıkmak, uygulamak ve insanlık yarışında medenî milletlere rehberlik edip yardım etmekle mümkün. Çünkü “akıl, ilim ve fennin hükmettiği istikbalde Kur’ân’ın ulvî kanunlarına uymakla” insanlığın gerçek kurtuluşa erebileceğini söylüyor ve bunu da çok net olarak, arkada bıraktığı ilim hazinesi bir külliyat ve yetiştirdiği tertemiz bir nesille bütün dünyaya ispat ediyor.

Her ne kademede olursa olsun, idareci konumunda olan sorumlu kişilerin, cesaretle bu dâvâ adamına ve altı kıt'ada dünyaya yayılıp yön veren, insanlığın kurtuluşu için canhırâşâne çaba gösteren muhteşem dâvâsına sahip çıkmasıyla bu karanlık, kaos, kargaşa, tahribat, puslu ve sisli hava ve ilişkilerden kurtulma yolları kısa ve çabuk bulunabilir. Değilse, öncekiler gibi mevcutların da bütün çaba ve gayretleri: “şer ve tahrip hesabına geçer.”

Sözün özü, asrın büyük müçtehidi, imamı, her konuda fetvâ emini olan “Üstad Bediüzzaman Said Nursî” Hazretlerini çeşitli kategorilerde isim yapmış bir sürü insanın sonuncusu olarak, makamına da hiç uygun olmayan bir vasıfla zikrederek, ne karşı tarafta gedik açabilirsiniz, ne ona, ne onu sevenlere, ne de o kudsî ve ulvî dâvâsına hizmet etmiş olursunuz vesselâm. İşin sırrı, hakkın hatırını âlî tutmak ve hakkı teslim etmekte yatıyor.

16.10.2009

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (10.10.2009) - Risâle-i Nur’dan bazı düsturlar

  (02.10.2009) - Müsbetı göstermek ve çözüm üretmek

  (25.09.2009) - Hizmet mevsimine girerken...

  (18.09.2009) - Güneydoğu kucaklaşmaları

  (11.09.2009) - SORGULAMAK

  (04.09.2009) - İslâmiyet, hayatın mihenk ve saadetidir

  (02.09.2009) - Rahmetle kucaklaşmak, hizmetle hemhâl olmak

  (21.08.2009) - Ayların sultanını karşılarken

  (14.08.2009) - Nur dairesinin özlü bir tarifi ile Nur Talebesinin sorumluluk ve vasıfları

  (07.08.2009) - Nurun iki fedakâr kahramanını Hakk’a uğurlarken

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdullah ERAÇIKBAŞ

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Gültekin AVCI

  H. Hüseyin KEMAL

  H. İbrahim CAN

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Mehtap YILDIRIM

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Nejat EREN

  Nurullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Osman ZENGİN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Said HAFIZOĞLU

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin YAŞAR

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İbrahim KAYGUSUZ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Gazetemiz İmtiyaz Sahibi Mehmet Kutlular’ın STV Haber’deki programını izlemek için tıklayın.
Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.