11 Temmuz 2009 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Dergilerimiz

Mehmet C. GÖKÇE

Taziyelerde Kur’ân tilâveti


A+ | A-

“Her harfinde, ondan tâ binler sevap bulunan Kur’ân’ın hıfzı ve kıraati her hizmete

mukaddem ve müreccahtır.”

(Bediüzzaman, Kastamonu Lâhikası, s. 47)

Karşılıklı görevlerimizin en önemlilerinden bir tanesi de sevinç ve kederlerimizi paylaşmaktır. Özellikle kederli ve sıkıntılı durumda bulunan kimselerin yalnızlığını gidermek ve sıkıntılarına ortak olmak önemli bir husustur. Kuşkusuz; kederli durumların başında ölüm hâdisesi gelir. Zaten, mü’min kardeşlerimizin cenazelerine iştirak etmek ehemmiyetli vazifeler arasında sayılmıştır. Hatta cenazenin teçhiz, tekfin ve namazı farz-ı kifaye olarak değerlendirilmiştir. Yani her halükârda bir kısım mü’minler bu görevi yerine getirecek ki, herkes sorumluluktan kurtulsun.

Şu da bilinen bir husustur ki, definden sonra taziye meclisleri kurulur. Yöreden yöreye değişiklik göstermekle birlikte; kimi yerlerde taziye çadırları, bazı yerlerde taziye evleri bu vazifenin rahat bir şekilde ifasını kolaylaştırmaktadır. Üç gün devam etmesi uygun olan bu görev boyunca cenaze sahiplerinin yakın çevresi bu noktada önemli destek ve katkı sağlamak durumundadır.

Taziye yerine gelen ziyaretçinin ahiret ahvâlinden bahsetmesi, bıktırıp usandırmadan tesellî edici ifadeler kullanması, makul cümlelerle taziyetlerini sunması, vakur bir biçimde gelip gitmesi-oturup kalkması makbul davranışlardır. Özellikle sesi ve bilgisi müsait olanların Kur’ân-ı Kerim’den aşirler okuması ve manevi bir atmosferin oluşmasına katkı sağlaması güzel bir yaklaşımdır.

Ancak ne yazık ki, bazen bir kısım insanlar, hiç ehil olmadıkları ve rahatsızlık verici bir kıraate sahip oldukları halde kendilerini okuma mecburiyetinde hissederek Kur’ân’a büyük haksızlar yapmaktadırlar. Böylece gelen herkesin kendisini okumak zorunda görmesi, çekilmez ve tahammül edilmez bir hâl alabilmektedir. Kur’ân’ın okunmasından hiçbir mü’min rahatsızlık duymaz; ancak, mânâsını ters yüz edecek, tecvid ve mahreç bilgisinden yoksun ve perişan bir ses edasıyla icra edilen bu girişimler cahil ve bilgisizlik cesaretinin ürünüdür. Oysa Kur’ân okumanın da bir usul ve adabı vardır.

Her şeyden önce maddi ve manevi temizliğin sağlanmasından sonra, sükûnet ve vakar içerisinde tane tane ve aceleci davranmadan, huşu içerisinde bir kıraat icra edilmelidir. Okunan âyetleri düşünmek, verilen mesajı anlamaya gayret etmek yapılması gerek bir iştir. Kuşkusuz, güzel bir bilgi ve tatlı bir ses edasıyla okunan âyetlerin etkisi çok büyüktür.

Okumanın hakkını vermenin yolu, okuma kurallarına riâyet etmekten geçer. Dengesiz ve bilinçsiz uzatma ve bağırmalar, sadece ses kirliliğini meydana getirir; nitekim bu tür teşebbüsler, Kur’ân okumanın dışında her şeye benzer.

Hakkı verilerek icra edilen okumanın tadı ve tesiri bambaşka olur. Çünkü:

Kur’ân’ın nasihat, hidayet ve rahmet oluşu bu şekilde ortaya çıkar.

Ayrıca, Kur’ân, Allah’ın yeryüzündeki biricik halifesi insanoğluna önemli bir hitap ve mesajdır. Doğru yola yönlendiren mükemmel bir rehberdir.

Kur’ân okunan yerde huzur ve bereket olur. Her harfine karşılık asgari on sevabın verildiği Kur’ân tilaveti ve mesajını hakkıyla dinleme olayı bitmez-tükenmez bir ahiret yatırımıdır.

Elbette ki, ilk öğrenim aşamasındaki teklemeler, hatta yanlış okuma ve zorlanmalar büyük sevaplar kazandırır. Ancak bu, ömür boyu devam ettirilecek bir süreç değildir. İhmallerimiz sonucu meydana gelen noksanlıkların makul bir açıklama ve gerekçesini bulmak mümkün değildir.

Uzun sözün kısası; Yüce Yaratıcı’nın rahmet vesilesi olarak gönderdiği Kur’ân-ı Kerim’i hakkıyla okuyup anlamak önemli görevlerimizin başında gelir. Bu yüzden, okuduğumuz cümlelerin İlâhî kelâm olduğunu bilelim. Dolayısıyla gelişigüzel bir şekilde, ömür boyu yanlış okumak önemli bir yanlışlıktır. Özellikle taziye meclisi gibi umuma açık yerlerde bu yanlışın kamuyla paylaşılması daha da büyük bir yanlışlıktır.

Vazife ve sorumluluklarımızın yanı sıra haddimizi ve hakkımızı da bilmemiz dileğiyle…

11.07.2009

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (06.07.2009) - Duânın gücü

  (13.04.2009) - En sevgili

  (06.03.2009) - Ölçü

  (27.12.2008) - Ölüm nasihati

  (23.12.2008) - Efendim, hoşgeldiniz!

  (10.12.2008) - Söz’ün değeri ve Hz. Ali (ra)

  (19.11.2008) - Sabır ya hacı!

  (21.10.2008) - Dinleme zahmeti

  (02.10.2008) - Günlük hayattaki ihmallerimiz

  (26.08.2008) - Ramazan mukabeleleri ve Yeni Asya

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdullah ERAÇIKBAŞ

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Gültekin AVCI

  H. Hüseyin KEMAL

  H. İbrahim CAN

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Mehtap YILDIRIM

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Osman ZENGİN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Said HAFIZOĞLU

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İbrahim KAYGUSUZ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Gazetemiz İmtiyaz Sahibi Mehmet Kutlular’ın STV Haber’deki programını izlemek için tıklayın.
Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.