07 Haziran 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

S. Bahattin YAŞAR

Konuşmak, başarmaktır


A+ | A-

Konuşmak o kadar muhteşem bir şey ki, konuşarak halledilemeyecek hiçbir mesele yoktur. Konuşmak problemi adeta çözüyor. Konuşma zemini bozuk olmadıktan sonra, bireysel, ailevî ve toplumsal bütün problemleri konuşarak çözmek mümkündür. Yeter ki, konuşmalarda niyet güzel olsun. Ben anlıyorum ki, konuşurken sadece iki insan karşılıklı konuşuyor değildir, sanki bunun ötesinde bir şeyler var gibi geliyor. Çünkü konuşma atmosferine hükmeden bir şeyler var. Bazen ikram olan, ilham olan bir cümle konuyu sonuçlandırıyor. Yani vicdan gibi, akl-ı selim gibi, kalb-i selim gibi; ya da nefis gibi, kör hissiyat gibi faktörler var. İnsanın konuşurken kurduğu cümlelerdeki kelimeler sayısınca ruhlar yaratılıyor. Onun için güzel niyetli kurulmuş cümlelerdeki kelimeler sayısınca, güzel ruhlar yaratılıyor. Ya da çirkin ruhlar. Demek ki, sürece onlar da müdahil oluyorlar.

Onun için konuşmak da kolay değildir. Hatta ‘elini vicdanına koy’ diyoruz ya. Değerli yazar Ahmet Altan’ın dediği gibi, ‘Vicdan yalnız değildir.’ Vicdanın etrafında oluşan ruhlar var. Vicdansız derken de, vicdan sahibi derken de bir ‘birliktelik’ten bahsediliyor. Onun için zaman zaman kendimize hâkim olamıyoruz. Zaman zaman da bir şeyler bizi frenliyor.

O zaman çevremizde güzel ruhlar bulunsun diye, güzel kelimeler (kelime-i tayyibe) kullanmak gerekiyor. Bu bir koruma kalkanıdır. Kendimizi yalnız bırakmayalım. Kendimizi bıraktığımızda, yalnız kalmış da olmayız. İnsan boşluk kaldırmıyor.

Tabiî konuşmak, usûlüne uygun, incitici olmadan, dışlamadan, hemen karşıt görüşler oluşturmadan, muhalefete geçmeden, samimî, alıcı kulaklarla, bütün maddî ve manevî varlığınla konuşmak hakikaten kerametvârî sonuçlar içeriyor. Kavl-i leyyin üslûbuyla konuşmak.

Konuşmayı başaranlar, konuyu sonuçlandırırlar. Bu sonuç her zaman bizim istediğimiz gibi olmayabilir. Böyle olması olumsuz demek de değildir. Yanlışta bile olsa ihlâslı konuşmalar aynı güçlü tesirleri netice veriyor.

O zaman, önce konuşabilmeyi kazanmak gerekiyor. Yani anlaşılabilmek, anlayabilmek, oldukça önem arz eden bir konudur. Konuşmak, bir anlamda, karşılıklı iletişimi açık tutmak demektir. Yani köprüyü atmamak, yıkmamak. Zaman zaman üzerinden geçilmese de, ihtiyaç duyulduğunda üzerinden geçilecek bir köprünün olması oldukça önemlidir. Çünkü köprü yoksa, hiçbir şey paylaşılamaz. Yüce Allah’ın her an kendisine ulaşılabilir bir iletişim köprüsünde olması dikkat çekicidir. Yani “Beni her halimle, her an, bilen, gören, dinleyen Bir’i var” inancı çok orijinaldir.

Yani bir de iletişimi kestiğimiz, konuşmayı kapattığımız, adeta onu ademe mahkûm ettiğimiz; kendimiz, eşimiz, çocuğumuz, çalışma arkadaşlarımız, akrabalarımız ise işte asıl problem buralarda başlıyor.

Aylardır, babasıyla bir iletişim kurmamış genç tanıyorum. “Hocam ben epeyce adım attım, ama hepsinde olumsuz karşılık buldum. Bana, adımı söyleyerek böyle bir evlâdım yok diyor. Aramızda da ciddî bir konu geçmedi. Beni yanlış anladığını düşünüyorum. Ama artık ben de onu aramıyorum.”

Bu, aslında çok ciddî bir sinyaldir. Bu bilgiyi almış insanların hemen bir barış operasyonu başlatması gerekiyor. Benim tanıdığım, babasıyla problemli o genç için, babasının kıramayacağı bir akrabasını devreye koyduk. Şükür ki, sonuç aldık. Birlikte oturduk, konuştular. Önce baba her şeyi anlattı. Haklı olduğu taraflar yok değil, ama haksız olduğu taraflar da var. Sonra evlâdı konuştu. Doğrusu evlâdı daha olgun ve nezaketli bir konuşma yaptı. Özürlerle başladı konuşmasına. Ama onun da yanlış olan adımları yok değil.

Sonuç, güzel.

Özellikle de o kucaklaşma sahnesinde hiçbirimiz gözyaşlarımıza hâkim olamadık. Allah kimseyi, anne babasıyla zor imtihanlara düşürmesin. Anne babayı da evlâdıyla ağır imtihan etmesin.

Oysa, baba var, evlât da varsa; imtihanın bir boyutu bu açıdan olacaktır.

Hâsılı, bütün problemler konuşamamaktan kaynaklanıyor.

Herkesin konuşmak konusunda atacak bir adımı mutlaka bulunuyor.

Meselâ başkalarıyla adeta bülbül gibi şakıyan bir baba, eve geldiğinde dut yemiş bülbül kesiliyor. Böyle bir beyefendi, eşiyle konuşamıyor olabilir. Ya da anne babasıyla çok iyi konuşabilen bir genç, başkalarıyla konuşamıyor olabilir. Bunlar gibi onlarca problem özel adım atmayı gerektiriyordur.

Burada en önemli şey, onlarca farklı adımlar atılabilecekken, sadece bir noktaya takılıp kalmamak ve problemi olumsuz vakıa olarak görmemektir.

Her insan için atılabilecek bir değil, binler adım mutlaka vardır.

Yeter ki, samimiyet ve ihlâs önplanda olsun.

***

Ben başkasıyla konuşmaktan çok daha öncelikli olarak, kişinin kendisiyle konuşmasını önemsiyorum. Kendisiyle konuşamayan, bunu beceremeyen insanların başkalarıyla sağlıklı iletişim kurması pek mümkün değildir.

Oysa sağlıklı, olumlu, pozitif iç konuşmalar kişiyi mutlu kılar.

O zaman iç yürüyüşlere ihtiyaç var.

Derinliklerimize inmeye ihtiyaç var.

İç benlerimize ulaşabilmek, ancak nitelikli iç konuşmalarla mümkündür.

Kendimle çok iyi, olumlu konuşabiliyorum diyen, başkalarıyla da çok iyi, sağlıklı, olumlu konuşur.

Başkalarıyla konuşmadan önce, kendimizle konuşmalıyız. Kendimizle konuşurken de yalnız değilizdir.

Hâsılı, elimizden tutup kendimizle yürüyüşlere ihtiyaç var.

İç barış böyle sağlanır.

Konuşmak terapidir. Problemler konuşarak çözülür.

07.06.2010

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (30.05.2010) - Hayatını dâvâsına verene, dâvâsı hayat verir

  (23.05.2010) - Bir konuyu, beş kulakla dinlemek

  (09.05.2010) - Kardeş gözüyle bakmak

  (02.05.2010) - Pozitif Pencere’den merhabalar…

  (25.04.2010) - Düşünceni taşımadığın yerden mes’ulsün

  (18.04.2010) - Hizmet, rahatı bozmaktır

  (13.04.2010) - Serin ve selâmetli bir gölge

  (04.04.2010) - Gençler için nereden başlamalıyız?

  (28.03.2010) - Hayalî bir şehirde yaşamıyorum, hayalimi yaşadığım şehirde yaşıyorum

  (21.03.2010) - “Okuma oranı düştükçe, vak'a sayısı artar”


Son Dakika Haberleri

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdullah ERAÇIKBAŞ

  Abdullah ŞAHİN

  Ahmet ARICAN

  Ahmet BATTAL

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Ali Rıza AYDIN

  Atike ÖZER

  Baki ÇİMİÇ

  Banu YAŞAR

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Gültekin AVCI

  H. Hüseyin KEMAL

  H.İbrahim CAN

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Hakan YILMAZ

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Mehmet YAŞAR

  Mehtap YILDIRIM

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Muzaffer KARAHİSAR

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Osman ZENGİN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Said HAFIZOĞLU

  Saliha FERŞADOĞLU

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin YAŞAR

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İbrahim KAYGUSUZ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.