Kazım GÜLEÇYÜZ |
|
Gazeteyi hazırlarken |
Yayıncılık çok ince, ama önemli detayları olan bir süreç. Bir yayın okuyucunun eline ulaşıncaya kadar, bütün içeriğiyle birlikte birçok işlemden geçiyor. Ve bu işlemlerin her biri, büyük bir dikkat ve titizliği gerektiriyor. Örnek olarak, elinizdeki gazeteyi alalım. Birinci sayfa manşetiyle diğer haber başlıklarından başlayarak, spotlar, içerideki haber metinlerinin yerlerini bildiren sayfa numaraları, resimler, resimaltları, logonun altında yer alıp her gün yenilenen gün ve tarih bilgisi, sayı numarası. Ve 2. sayfadaki Lâhika’dan itibaren diğer sayfalar. Risaleden yapılan iktibaslar, sonlarına konulan lûgatçeler, makaleler, diğer sayfalara taksim edilen haberler, başlık ve spotlar, resimler, günlük veya haftalık köşe yazıları, dizi yazılar... Bütün bunlar teknik olarak her gün yenilenmesi gereken rutin işlemlere ihtiyaç gösteriyor. Meselâ herhangi bir sayfadaki gün ve tarihin yenilenmesi unutulur veya teknik bir hata sonucu kayarak sayfada çıkmazsa, sıkıntı olabiliyor. Ya da yazı ve haber metinlerinden öte, başlık veya spotlarda gözden kaçan bir tashih hatası, gazete basılıp bittikten sonra fark edildiğinde, sıkıntısını ancak yaşayanın anlayıp hissedebileceği derin bir mahcubiyete sebep olabiliyor. O çeşit gözden kaçmalar ise, çoğu zaman ya mutadın dışındaki olağanüstü bir yoğunluktan, ya olmadık bir dış müdahale ile dikkatin dağılmasından veya odaklanma ve konsantrasyona zarar veren herhangi bir sebepten kaynaklanıyor. İş akışı içerisinde başka birşeyin devreye girmesi, zamansız gelen bir misafir veya telefon da sıkça tekrarlanan sebepler arasında yer alabiliyor. Ve bunlar, bizim mesleğin cilvelerinden... Bizim çabamız, olabildiğince bu tür hataların olmadığı, temiz, rahat okunabilen bir gazete ile okuyucuların huzuruna çıkmak. Ne var ki, “Hatasız kul olmaz, beşer şaşar” sözlerindeki gerçek, burada da zaman zaman hükmünü icra ediyor. Tabiî, bütün dikkat ve gayretimize rağmen arada bir de olsa vuku bulan teknik ve şeklî hatalardan çok daha önemlisi, gazete muhtevası ile verilen mesajların doğru, isabetli, uygun olması. Atılan manşet günün ve gündemin nabzını yakalayıp, doğru mesajı yansıtabiliyor mu? Diğer başlık ve haberlerde durum ne? Köşe yazıları okurları tatmin edip, beklentilerini karşılıyor mu? Ve gazetenin gerek o günkü mesajları, gerekse geçmişten bugüne ortaya koyduğu genel çizgi, esas aldığı temel ölçü ve prensiplere uygun mu? Değişen hadiseleri değişmez ölçülere göre yorumlayıp doğru teşhis ve tesbitler ortaya koyma, isabetli ve gerçekçi çözüm yolları gösterme noktasında ne durumdayız? Yanlışlarımız ve eksiklerimiz var mı? Daha iyi olmak ve daha güzeline ulaşabilmek için neler yapmamız gerekiyor? v.s. İşin muhteva ve yayın çizgisine yönelik bu ciheti de sürekli zihnimizi meşgul eden bir husus. Hem o günkü gazeteyi, yukarıda bir kısmını özetlemeye çalıştığımız ince detaylarıyla birlikte olabildiğince hatasız ve şartların elverdiği en mükemmel şekilde çıkarmak için uğraşacağız... Hem de 41. yılına giren orijinal ve kırıksız çizgiyi koruyup geliştirmeye gayret gösterirken, ilerisi için de yeni projeler üretmeye çalışacağız. Hele kısıtlı imkânlarla, çok yönlü ve çok boyutlu güçlükler içinde bunu başarmanın zorluğu, ayrıca belirtmeye hacet kalmayacak kadar açık. Hem Risale-i Nur’daki ölçüleri iyi kavrayıp özümsemiş, hem de mesleğin gerektirdiği nitelik ve becerilere sahip, yani bir anlamda “salâhatla mahareti şahsında birleştiren” yetişmiş, tecrübeli, dinamik bir kadro noktasındaki sıkıntılar dikkate alınırsa, işin zorluğu daha da katmerleniyor. Bunları şikâyet için değil, tesbit ve bilgilendirme amacıyla nazarlarınıza sunuyor; her gün elinize aldığınız gazeteyi okurken, zihninizin bir köşesinde bulundurmanızı istirham ediyoruz. Ve hiçbir zaman eksik etmediğiniz ve bizi bugüne getiren en önemli güç olduğuna inandığımız dualarınızın artarak devamını bekliyoruz. 06.06.2010 E-Posta: [email protected] |
Önceki Yazıları (04.06.2010) - Bundan sonra... (02.06.2010) - İsrail ve terör (01.06.2010) - İsrail vahşeti ve Türkiye (29.05.2010) - “Geçti, gitti” mi? (28.05.2010) - “Yeni” CHP ve din |