08 Haziran 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Nimetullah AKAY

Kur’ân her asra hitap ediyor


A+ | A-

Muhakemât okumaları-2

Akıl ve nakil karşı karşıya geldiği, yani çatıştığı takdirde, hakikatı arama meyline sahip olan aklın asıl kabul edilmesi, nakilin ise tevil olunması yani yorumlanması genelde kabul edilen bir görüştür, bir kaidedir. Fakat o akıl, âkıl (düşüncesi sağlam, hüşyâr) olmalıdır.

Bununla birlikte bilinmektedir ki, Kur’ân’da dört esas maksat vardır: Bunlar, Allah’ın varlığının ve birliğinin ortaya konulması, Peygamberlik müessesesinin anlaşılması, insanların ahirette cisimleriyle dirilmesinin ispatı ve Allah’ın adaletinin anlaşılmasıdır.

Akıllara gelen “Ey mevcudât! Nereden ve kimin emriyle geliyorsunuz? Sultanınız kimdir? Deliliniz ve hatibiniz (adınıza konuşanınız) kimdir? Ne edeceksiniz ve nereye gideceksiniz?” şeklindeki suallere ancak Kur’ân cevap verebilir. Bu sualler sadece insan aklıyla cevaplandırılamaz. Kur’ân teferruata dair şeyleri içinde bulundurmaz. Tâ ki, görünen nizam ve intizamla Kâinatın Sanatkârına deliller gösterilsin. Yani Kur’ân varlıklara, kendileri için değil, sadece Yaratıcıları için bakar. Bu sebeple Kur’ân muhataplarını teferruatta (ayrıntıda) boğmamıştır.

Evet, intizam (düzen) büyük bir açıklıkla kendini gösteriyor. Büyük Sanatkâr olan Allah’ın varlığına, iradesine ve eşyayı niçin yarattığına kat’î bir şekilde şehadet eden intizamlı sanat, kâinatın her tarafında yaratılışın güzelliklerini akıl sahipleri için ortaya koymaktadır. Güya her bir varlık, kendine mahsus bir dille Büyük Sanatkâr’ı tesbih ederek, yaratıcıları olan Allah’ın varlığına şehadet ve işaret ediyorlar. Madem yaratılıştaki maksat budur ve madem kâinatın kitabından nizam ve intizamı öğreniyoruz, o halde kâinatın meydana gelmesi ile ilgili ayrıntılar bizi birinci derecede ilgilendirmemelidir.

Kur’ân’da adı geçen varlıklar yani Kur’ân’ın yüksek meclisine girmiş olan kâinatın her bir ferdi dört vazifeyi yerine getirmektedir:

Birincisi: Mükemmel bir şekilde, intizam ve ittifakla ve hep birlikte Sultan-ı Ezelî olan Allah’ın saltanatını ilân etmek.

İkincisi: Her biri kâinattaki fenlerin, ilimlerin birer temsilcileri olduklarından, İslâmiyetin, hakiki fenlerin (ilimlerin) özü olduğunu ortaya koymak.

Üçüncüsü: Her biri birer varlığın nümunesi olduklarından, yaratılışta geçerli olan İlâhî kanunların İslâmiyetle mutabık olduklarını ispat etmektir. Tâ ki, yaratılış kanunlarının yardımıyla İslâmiyet neşv-ü nemâ bulsun, yayılsın. Böylece İslâm dininin, hevâ ve heves içinde yardımsız, bazen ışık, bazen de karanlık veren ve çabuk değişmeye yüz tutan dinlerden imtiyazlı, seçkin ve başı dik ve yüksek hakikatlere sahip olduğu anlaşılmaktadır.

Dördüncüsü: Kur’ân’da zikredilen varlıkların her biri birer hakikatın nümunesi olduklarından, fikir sahiplerini, insanların ihtiyaç duyduğu hakikatlere yönlendirmekte, teşvik etmekte ve onları uyardırmaktır.

Böylece, Kur’ân’da yeminle zikredilen büyük ve küçük varlıklar insanları daima düşünceye teşvik edecektir. Evet Kur’ân’daki yeminler gaflet uykusunda olanlar için birer ikâz edicidir.

Öyleyse şüphe edilmemeli ki, mucize olan ve en yüksek belâğat makamında bulunan ve mürşidimiz olan Kur’ân, Arap lisanındaki üsluplara en uygun olan, en güzel delil gösterici, en istikametli olan ve en açık anlaşılabilecek olan kısa ifadeleri kullanacaktır. Hakikatlerini bütün insanların anlayışlarına sunmak ve onları irşad etmek için bu şekilde olması gerekirdi. Demek Allah’ın varlığına ve birliğine delil olup kâinatta bulunan düzenden öyle bir şekilde bahsedecek ki, herkes kabiliyeti nisbetinde rahat bir şekilde anlayabilsin. Yoksa delil, ifade edilmek istenen hakikatlerden daha gizli olacaktı. Böyle olsaydı, bu durum irşad prensiplerine, belâğat mesleğine ve Kur’ân’ın mu’cizeliğine aykırı olacaktı.

Eğer Kur’ân, bugün ancak anlaşılabilen güneşin ve yıldızların harika hallerinden bahsetmiş olsaydı ve bugün ancak mikroskop ile görülebilen, çıplak gözle görülemeyecek kadar küçük mikroplardan bahsedip, insanları imana davet etmiş olsaydı, asırlar öncesindeki insanlar için delil, anlatmak istenenden daha gizli, daha anlaşılmaz olurdu. Bu durum onları Kur’ân’ı değil anlamaya, inkâra sürükleyecekti. Halbuki Kur’ân mucizeliğine yakışır bir şekilde her asırdaki insanların fehmine, anlayışına hitap etmiş ve hiç kimseyi şaşırtmamıştır.

Hülâsa, Kur’ân kendini her asırdaki insanların fehmine anlatmış, hiçbir asırdaki insanlar, mânâlarını garip ve anlaşılamaz bulmamıştır. Günümüzün sanat harikalarından bahsederken, geçmiş asırları şaşırtmamıştır. Bu durum ancak İlahî kelâm olan Kur’ân’a mahsus mu’cizevî bir durumdur.

08.06.2010

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (31.05.2010) - Dikkat “tesettür” zedelenmesin

  (24.05.2010) - Güzek kelâmlar ve mektuplar

  (18.05.2010) - En yüksek ile en derin arası

  (10.05.2010) - İhlâs ve uhuvveti yaşayabilmek

  (05.05.2010) - Muhâkemât ile ortaya konulan hedef

  (04.05.2010) - Dosta mektup

  (02.03.2010) - Ben de 28 Şubat mağduruyum

  (27.04.2009) - Yapabileceğimiz şeyler

  (20.04.2009) - "Rabbim" demek ne güzel?

  (13.04.2009) - Bir Asr-ı Saadet hayali


Son Dakika Haberleri

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdullah ERAÇIKBAŞ

  Abdullah ŞAHİN

  Ahmet ARICAN

  Ahmet BATTAL

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Ali Rıza AYDIN

  Atike ÖZER

  Baki ÇİMİÇ

  Banu YAŞAR

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Gültekin AVCI

  H. Hüseyin KEMAL

  H.İbrahim CAN

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Hakan YILMAZ

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Mehmet YAŞAR

  Mehtap YILDIRIM

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Muzaffer KARAHİSAR

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Osman ZENGİN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Said HAFIZOĞLU

  Saliha FERŞADOĞLU

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin YAŞAR

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İbrahim KAYGUSUZ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.