“Gerçi has kardeşlerim herbirisi mükemmel bir Said hükmünde Nura sahiptirler. Fakat ihlâstan sonra en büyük kuvvetimiz tesanüdde bulunduğundan; ve meşreplerin ihtilâfıyla, hapiste olduğu gibi, bir derece tesanüd kuvveti sarsılmasıyla hizmet-i Nuriyeye büyük bir zarar gelmesi ihtimaline binaen; bu biçare ihtiyar hasta hayatım, tâ Lem’alar, Sözler Mecmuası da çıkıncaya kadar ve korkaklık ve kıskançlık damarıyla hocaları Nurlar’dan ürkütmek belâsı def oluncaya kadar ve tesanüd tam muhkemleşinceye kadar o hayatımı muhafazaya bir mecburiyet hissediyorum.” 1
Erkânların hiçbir hareketini tenkid etmemek ve onlarla tesanüd etmek gerekliliği: “Konyalı Hacı Sabri kardeşimiz yanıma geldi. Ben, Sadık, Hayri, Mustafa hazır iken çok ehemmiyetli sohbetimiz Hacı Sabri’ye mühim bir ders oldu. Bilhassa Medresetü’z-Zehra erkânlarının, hususan Hüsrev’in bu vatan ve millet ve âlem-i İslâma hizmet-i imaniyeleri ve tahripçi dinsizlerin desiselerine sed çekmeleri o kadar büyük bir hasenedir ki, farz-ı muhal, binler seyyie olsa affettirir. Öyleyse, başta Hüsrev olarak o erkânların hiçbir hareketini tenkit etmemek ve kemâl-i ihlâs ve samimiyetle onlara tesanüd ve tam kardeş olmak lâzımdır diye bu mealde bir ders oldu.” 2
Bu zamanda bir tefsir yapabilmek için bir şahs-ı manevinin çok ruhların imtizacından ve tesanüsünden meydana gelmiş olması: “Kur’ân’ı tefsir edene lâzım gelir ki, gayet âli bir deha ve nüfuzlu derin bir içtihad ve bir nevi kuvve-i kudsiye sahibi olmak gerektir. Bu zamanda öyle bir zat ancak bir şahs-ı mânevî olabilir ki, o şahs-ı mânevî, çok ruhların imtizacından ve tesanüdünden ve efkârın telâhukundan ve birbirine yardımından ve kalblerin birbirine in’ikâsından ve ihlâs ve samimiyetlerinden, mezkûr bir heyetten çıkabilir. O heyetin bir ruh-u mânevîsi hükmüne geçer.” 3
Başa gelen sıkıntıların sarsılmaz tesanüdün vesilesiyle nimetlere çevrilmesi: “Size bütün ruh u canımızla müjde veriyoruz ki, Nurcular’daki tam ihlâs ve hakikî sadâkat ve sarsılmaz tesanüd vesilesiyle, başımıza gelen bütün musîbetler, hizmet-i imaniyemiz noktasında büyük nimetlere çevrilmiş ve perde altında hatır ve hayale gelmeyen Nur’un fütuhatları oluyor.” 4
Şimdiye kadar birkaç senedir tayınatları verilen Nur Talebeleri, haslara malûm olmuş. Ben de yanımda şimdi bulunan kardeşlerimi kendime vâris ve benim vazifemi yapmaya çalışmak lâzım. Tesanüdü de muhafaza etsinler.” 5
Tesanüdden meydana gelen şahs-ı manevinin ehemmiyeti: “Cenab-ı Hakk’ın ihsan ve keremiyle sizlerle gayet kudsî ve gayet ehemmiyetli ve gayet kıymettar ve her ehl-i imana menfaatli bir hizmette taksimü’l-mesâi kaidesiyle iştirak etmişiz. Tesanüdümüzden hâsıl olan bir şahs-ı manevinin fevkalâde ehemmiyet ve kıymeti ve üstadlığı ve irşadı bize kâfidir.” 6
Dipnotlar:
1- Bediüzzaaman Said Nursî, Emirdağ Lâhikası, 261-262. 2- A.g.e., s. 290. 3- A.g.e., s. 325. 4- A.g.e., s. 353. 5- A.g.e., s. 417. 6- Bediüzzaman Said Nursî, Kastamonu Lâhikası, s. 61.