Hafta içinde mahalemizdeki (Tekeli) 3 yaşındaki Berat bebeğin vefatı ve Canım ailesinin ve komşuların yaşadığı hal üzerine annenin defin sırasındaki feryatları ve üzüntüsü, Üstadımın bu konudaki mektubunu aklıma getirdi.
Bediüzzaman’ın, çocuğu vefat edenlere hitaben yazdığı ‘Çocuk Taziyenamesi’ evlât acısı yaşayan birçok aileye ilâç oluyor. 17. Mektup’ta yer alan “Taziyename,” anne babalara büyük müjdeler verip hakiki teselliler sunuyor. Üstad Hazretleri girizgâhta Allah’ı bütün noksan sıfatlardan tenzih eder. Sonra “Sen sabredenleri müjdele! Sabırlılar o kimselerdir ki başlarına bir musîbet geldiğinde, ‘Biz Allah’a aidiz ve vakti geldiğinde elbette O’na döneceğiz’ derler” (Bakara 2/155-156) âyet-i kerimesiyle teselli eder; acısını üzüntüsünü paylaşır, hissiyatını ifade eder. Hissedilen bu acıya rağmen İslâm’ın şiarı olan kazaya rıza, kadere teslim olmak gerektiğini hatırlatır.
Sabır konusunda Asr-ı Saadet altın örneklerle doludur. Ebû Talhâ’nın (ra) bir erkek çocuğu dünyaya gelmişti. Çok sevimli bir yaşında hastalandı ve çok geçmeden öldü. Ölürken Ebû Talhâ (ra) evde yoktu. Akşam eve geldiğinde:
“Çocuk nasıl?” diye sordu. Eşi Ümmü Süleym:
“Çocuk çok iyidir. Sen de bugün geciktin. Her halde acıkmışsındır. Sana yemek koyayım. Yemekten sonra çocuğu görürsün” dedi.
Ümmü Süleym yemek getirdikten sonra:
“Ey Ebû Talha! Eğer bir kimsenin yanında başkasına ait bir emanet bulunursa ve emânet sahibi emânetini geri almak isterse, o kimsenin bundan alınıp gücenmeye, kızmaya ve üzülmeye hakkı var mıdır?” dedi.
Ebû Talha (ra):
“Hayır!” dedi. Eşi:
“Senin oğlun bizde bulunan Allah’ın bir emâneti idi. Allah emânetini geri aldı” dedi. Ebû Talha (ra):
“Çocuk şimdi nerede?” dedi. Eşi:
“Arkadaki odadadır” dedi.
Ebû Talha (ra) kalkıp odaya geçti ve çocuğun üzerinden örtüyü kaldırarak:
“İnnâ lillâh ve innâ ileyhi râciûn.” (Biz Allah için varız ve Allah’a dönüyoruz.) dedi.
Ebû Talha (ra) Peygamber Efendimiz’e (asm) geldi ve durumu anlattı. Peygamber Efendimiz (asm):
“Beni hak Peygamber olarak gönderen Allah’a yemin ederim ki, Ümmü Süleym çocuğun ölümüne sabrettiği için Allah onu bir çocukla müjdelemiştir” buyurdu.1
Bedîüzzaman Hazretlerinin ifâdesiyle çocukları Allah için, Allah’ın bir hediyesi olduğu için sevmeliyiz ki, bu sevgi Allah’a ait olabilsin ve Allah’ın şükrü hesabına geçebilsin. Bu sevginin Allah hesabına olduğunun ölçüsü ise, ölümleri halinde, yani Allah’a teslim olmaları durumunda sabır gösterebilmek ve şükredebilmektir, ümitsizce feryad etmemektir.
Çocuk vefat ettiği zaman şöyle düşünmelidir: “Hâlıkımın, benim nezâretime verdiği, sevimli bir mahlûku idi, bir memlûkü idi. Şimdi hikmeti iktizâ etti, benden aldı. Daha iyi bir yere götürdü. Benim o memlûkte bir zâhirî hissem varsa, hakîkî bin hisse, onun Hâlıkına aittir.2 Hüküm ve emir Allah’ındır deyip Allah’ın hükmüne ve takdirine teslim olmalıdır.
Dipnotlar:
1- Hayatü’s-Sahâbe, 3/199.
2- Sözler, s. 583, 584.0.
Ünzüle KAPLAN