"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Yüzbaşı Sokrat’ın Çanakkale anıları

20 Mart 2011, Pazar
Osmanlı ordusunda subay olarak 1’inci Dünya Savaşı’na, Yüzbaşı rütbesiyle de Çanakkale Savaşı’na katılarak pek çok cephede kahramanca çarpışan Kayserili Rum asıllı bir ailenin çocuğu olan Sokrat İncesu, 1973 yılında Bozcaada’da hayata gözlerini yumunca, sessiz sedasız, askerî ve dinî törensiz toprağa verildi.
Tarihi kayıtlara göre, Kayseri’nin İncesu ilçesindeki Rum Kilisesi’nin yanında bulunan evde dünyaya gelen Sokrat, çocukluk yıllarını burada geçirdi. Daha sonra eğitim hayatına başlayan Sokrat, zekâsının fark edilmesiyle askeri okullara alındı ve Osmanlı ordusunda subay oldu.
Kafkasya, Filistin ve Arabistan çöllerinde Osmanlı ordusunun bir neferi olarak savaşlara katılan ve büyük fedakarlıklar gösteren Sokrat, sonunda, ‘Dünyayı yenenlerin yenildiği savaş’ olarak tarihe geçen Çanakkale Savaşı’nın pek çok cephesinde de çarpıştı. Çanakkale’de Rum asıllı Makineli Bölük Komutanı olarak ün salan Yüzbaşı Sokrat, savaşın bütün dramlarına tanık oldu. Gözünün önünde binlerce Türk askeri şehid düştü. Sokrat, Çanakkale’nin Kirte cephesinde (Seddülbahir) çarpışırken yaralandı. Sahra Hastanesi’ne getirildiğinde, Kaymakam Ali Rıza Bey, Sokrat’ın öldüğünü düşünerek, “Vah yavrum, evladım Sokrat’ım. Seni de mi kaybettik” diyerek duyduğu üzüntüyü dile getirdi. Ağır yaralı olan Sokrat, ancak 3 gün sonra gözlerini açabildi.
Genelkurmay Başkanı Enver Paşa da, Çanakkale cephesini denetlemeye geldiğinde Yüzbaşı Sokrat’ın yaralandığını öğrendiğinde, “Eyvah, yoksa bizim Sokrat mı?” diyerek, Sahra Hastanesi’ni ziyaret ederek, bizzat geçmiş olsun dileklerini iletti.
Yüzbaşı Sokrat, binlerce Türk askerinin şehit düştüğü Çanakkale Savaşı’nı ‘Gazi’ olarak tamamladı ve Bozcaada’ya yerleşti. Soyadı Kanunu çıktıktan sonra, doğduğu yeri unutmayan Sokrat, ‘İncesu’ soyadını aldı. Kurtuluş Savaşı’nın ardından, ‘Büyük Mübadele’de, bütün akrabaları Yunanistan’a göçerken, Sokrat İncesu, çok sevdiği vatanını terketmedi ve Bozcaada’da yaşamaya devam etti.
Çanakkale Savaşı’nın ardından evlenen ancak çocuğu olmayan Sokrat, bir süre sonra eşini kaybetti. Ömrünün geri kalanını yalnız geçiren Sokrat’ın, “I. Dünya Savaşı’nda Çanakkale-Arıburnu Hatıralarım” adını verdiği kitabı 1964 yılında yayımlandı.
İncesu, kitaba şu cümlelerle başlıyor:
“Kafkasya’da, Filistin’de, Arabistan çöllerinde ve nihayet dünyayı yenenlerin yenildiği yer olarak tarihe geçen Çanakkale’deki harplere iştirak etmiş, değerli silah arkadaşlarımla sevinçli ve elemli günler yaşamış bir Türk zabiti olarak, hatıralarımı bu minik eserimde toplayıp nazarlarınıza arz etmeyi zevkli bir vazife telakki etmekteyim.”
Kitabın son bölümünde ise şu cümleler yer alıyor:
“Çanakkale, Gelibolu, Kanlısırt, Arıburnu, Kitre, Seddülbahir ve I. Dünya Savaşı’na sahne olan Çanakkale harp sahalarını gezmek ve binlerce isimsiz vatan şehidinin yattığı bu mübarek toprakları ziyaret ederek ruhlarına bir Fatiha okumak her Türk’ün bir vecibesi ve yurt vazifesi olmalıdır.”
Osmanlı ordusunda yüzbaşı rütbesiyle Çanakkale Savaşı’na katılan Kayserili Rum asıllı Sokrat İncesu 1973 yılında Bozcaada’da hayata gözlerini yumduğunda; dinî tören için evine gelen papaz, yastığının altında bir Kur’ân-ı Kerim bulmuştu.
 
YASTIĞININ ALTINDAN KUR’ÂN-I KERİM ÇIKTI
BAZI kaynaklara göre 1973 yılının başında, bazılarına göre ise 1972 yılının son aylarında vefat eden Sokrat İncesu, sessiz sedasız, dini ve askeri törensiz Bozcaada’daki Rum mezarlığında eşinin yanına defnedildi.
Sokrat İncesu’nun son günleriyle ilgili Bozcaada’da çeşitli rivayetler de dolaşıyor. Kimi söylentilere göre, Sokrat İncesu vefat edince, Rum vatandaşı olduğunu bilen ada halkı, kilisenin papazına haber veriyorlar. Dini tören için papaz, Sokrat’ın evine geldiğinde, yastığının altında bir Kur’ân-ı Kerim görünce, Müslüman olduğunu ve İslâmî kurallara göre defnedilmesi gerektiğini söyleyerek evden ayrılıyor. Eve gelen imam ise Sokrat’ın Müslüman olduğuna dair hiçbir delil olmadığını belirterek, kararsız kalıyor ve sonuçta Sokrat, dinî ve askeri törensiz, sessiz sedasız, Rum mezarlığında eşinin yanında toprağa veriliyor.
Bu arada, Bozcaada’ya gelen pek çok turist, kilisenin yakınındaki pembe boyalı evin duvarındaki “Sokrat’ın Evi” tabelasını görünce, bu evin milattan önce yaşamış ünlü düşünür Sokrates’in evi sanarak ziyaret ediyor. Turistler, evin içine girdiklerinde, iç duvarda asılı bulunan bilgi notunu okuyunca, evin gerçek sahibini öğrenebiliyorlar.
Sonuç olarak, vatanını çok seven, vatanı uğruna ölmeyi bile göze alan Rum asıllı Türk vatandaşı Sokrat İncesu, Bozcaada’da “garip” bir şekilde vefat ediyor ve yine “garip” bir şekilde son yolculuğuna uğurlanıyor.
Sokrat’ın mezarında isminin yazılı olduğu bir mezar taşı bile bulunmazken, Sokrat’ın hayatının herhangi bir döneminde çekilmiş fotoğrafına da rastlanmıyor. (aa)
Okunma Sayısı: 3856
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Mehmet Uysal Bozcaada..

    22.10.2011 00:00:00

    Sokrat İncesu bir zamanlar adada
    camilere bilegiderdi rahmet eylesin. İyi insandısokrat bende kendi
    imzalı sokratın hatırlaarı kitabı bile var ...
    bozcaada eski
    muhtarı mehmet uysal..

  • Mehmet Uysal Bozcaada..

    22.10.2011 00:00:00

    Sokratın resimleri elimde mevcut nasıl yokmuş resimleri
    biz sokrat incesu ile büyüdük.. kücücüktük biz..Allah rahmet eylesin..

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı