GÜCÜN ETKİSİNDE KALINARAK ALINAN KARARLAR YANLIŞ OLUYOR. EN GERÇEKÇİ KARARLAR MECLİSLERDE ALINIYOR.
DIŞ İLİŞKİLERDE SORUNLAR NİYE ARTTI?
Prof. Dr. Süha Atatüre dış ilişkilerde sorunların artmasını yorumladı: “Zamanı geldiğinde gitmemek buna neden oluyor. En pahalı (değerli) ve gerçekçi karar bütün taraflarla birlikte meclislerde alınan karardır. En ucuz karar da tek kişinin aldığı karardır. Ama en tehlikelisidir.”
DEVLET İDEOLOJİK OLAMAZ
“Devlet ideolojik olamaz. Anayasa ve hukukun üstünlüğüne tam sahip olmakla büyük devlet olunabilir. Suriye’ye girmek kolay, ama çıkmak zor. S400 almak hataydı. Yunanistan’la da çözülemeyecek bir problem yok. Barışı istemek ve zorlamak lâzım.”
***
En tehlikeli kararlar tek kişinin aldıklarıdır
Prof. Dr. Süha Atatüre, “Unutmamamız gerekir ki en pahalı (değerli) ve gerçekçi alınan karar bütün taraflarla birlikte meclislerde alınan kararlardır. En ucuz karar da tek kişinin aldığı karardır. Ama en tehlikelisidir” dedi.

Emekli general ve uluslararası ilişkiler hocası Prof. Dr. Süha Atatüre, zamanı geldiğinde gitmemenin sonuçlarıyla ilgili konuşurken, “Unutmamamız gerekir ki en pahalı (değerli) ve gerçekçi alınan karar bütün taraflarla birlikte meclislerde alınan kararlardır. En ucuz karar da tek kişinin aldığı karardır. Ama en tehlikelisidir” dedi. Independent Türkçe’ye konuşan Prof. Dr. Süha Atatüre, “Dış ilişkilerde sorunların bu denli çoğalmasına sebep nedir?” sorusuna cevap verirken, “Zamanı geldiğinde gitmemek buna neden oluyor. Bunun en bariz örneği ABD’de yaşandı. Gitmek istemeyen başkan için anayasa değiştirildi ve 2 dönem şartı getirildi. Aksi takdirde ne yazık ki durum bozukluğa yol açıyor. Gücün etkisinde kalınıyor. Kararlar yanlış alınıyor. Unutmamamız gerekir ki en pahalı (değerli) ve gerçekçi alınan karar bütün taraflarla birlikte meclislerde alınan kararlardır. En ucuz karar da tek kişinin aldığı karardır. Ama en tehlikelisidir” dedi. Prof. Dr. Atatüre, kendimizi dev aynasında görmemizle ilgili olarak, “Bunun nedeni devletin 100 yıllık politikasını ideolojik bir anlayışla sürdürme çabasıdır. Partilerin ideolojileri olabilir. Zaten doğaldır. Partiler ideolojiktir ama devletler ideolojik olamaz. Anayasa ve hukukun üstünlüğü meselesine tam sahip olmakla büyük devlet olunabilir. Bunların dışına çıkmanın bir anlamı yok” değerlendirmesinde bulundu.
Suriye’de mesele derinleşiyor
Prof.. Dr. Atatüre, ‘’Türkiye’nin güvenliği kendi içindedir’’ sözüyle neyi kastettiğine değinirken şunları söyledi: “Suriye’de şu an derinleşen bir problem var. Böyle şeylere hiç gerek yoktu. Buraları kendi haline bırakmak lazım. Biz vatandaşımıza ve orduya dokunacak her tehdide karşıyız. Anında şiddetli cevap verebilecek güçteyiz. Türkiye’nin güvenliği sınırlarından ibarettir. Hiç öyle ‘benim güvenliğim Üsküp’ten Suriye ve Irak’ın yarısından geçer’ gibi saçma bir şey de olamaz. Bu sınırları korumak en büyük güçtür, güvencedir. Kendimizi ne küçümseyeceğiz, ne çok büyüteceğiz. Ekonomide, eğitimde, tarımda güçleneceğiz. Daha refah ve mutlu bir toplum olacağız. Bunlar mümkün şeyler. Türkiye bunları yapabilecek güçte.”
S-400 almakla ‘güven’i kaybettik
Prof.. Dr. Atatüre, S400 ve F35’lee ile alakalı bir soruya da şöyle cevap verdi: “S400’lerin alınması bir tehdit algılamasının neticesi değildir. Eğer bir tehdit algısı olsaydı, belki 20 adet S400 füzesi alınması gerekir. Yani bir batarya almak işe yaramaz. Diğer husus, NATO üyesi olduğunuz için bunu almanız katiyetle doğru değildir. Ne olursa olsun başka bir formül, başka bir çözüm bulunabilir. 2.5 milyar doları çöpe atmaktan ziyade çok daha kıymetli olan ‘güven’i kaybettik. Ve daha da önemlisi F35 programından çıkarıldık. Mühendislerimiz orada çalıştı, Türk Havacılık ve Uzay Sanayii A.Ş (TUSAŞ) önemli parçalar üretti. Güzel bir atılım gerçekleşmişti, o hatalar olmasaydı pilotlarımız şimdi uçakları uçuruyor olurdu. S400 alınması bir hata idi, bunu fazla uzatmanın gereği yok…”
Geçici bir dönem
Prof. Dr. Atatüre, “Türkiye’nin mevcut dünya düzenindeki durumu ve itibarı ne vaziyette?” sorusuna dair ise, “Devletlerin yaşamları uzundur ve geçici dönemleri vardır. Biz de geçici bir güven kaybına uğradık. Başka hükümet geldiğinde Türkiye hiçbir şey olmamış gibi sanki yeni bir veçheye bürünecektir. Eski partnerleri ile yeniden iyi olacaktır. Türkiye böyle 5-10 yıllık yanlış yönetimler ile geçmişte oluşturduğu muazzam krediyi kolay kolay kaybetmez.” değerlendirmesinde bulundu.
Haber Merkezi