VEFAT GÜNLÜĞÜ - 20 Kasım 2007 - Ömrünü Risale-i Nur hizmetinde geçiren Hilmi Doğan Ağabey, vefat yıldönümünde rahmetle yad edildi.
20 Kasım 2007 tarihinde İnegöl’de vefat eden Hilmi Doğan, 21 Kasım 2007 tarihinde memleketi olan Kayseri’nin Yeşilhisar ilçesinde dualarla defnedilmişti. Hilmi Doğan Ağabey uzun yıllar gazetemiz yönetim kurulu üyeliği ve idare müdürlüğü görevlerinde de bulunmuştu.
Vefatından bir süre önce Yeni Asya Neşriyat tarafından yayınlanan Nurlu Hatıralar adlı kitapta mütevazi kişiliğine yer verilmiştir. Kendi ağzından “Benim hayatımın en büyük hadisesi Risale-i Nur’u tanımam oldu” diyen Doğan’ın “Tepelice çama çıktım” adlı şiiri Risale-i Nur talebeleri arasında şöhret bulmuş ve her fırsatta okunmaya devam etti.
***
Bir ömür boyu Barla’da
Tepelice çama çıktım
Gelincik Dağına baktım
Mümkün olsa kalacaktım
Bir ömür boyu Barla’da
Kara dut cennet bahçesi
Kara kavağın meşesi
Ulu çınarın gölgesi
Gölgeler koyu Barla’da
Seherde açan güllerin
Çeşmindeki bülbüllerin
Cennet yurdumda göllerin
En güzel suyu Barla’da
Çam Dağından esen yeller
Zikir arkadaşı dallar
Üstada muntazır yollar
Gelecek deyû Barla’da
Hilmi Doğan
***
Hilmi Doğan Ağabeyi yad ederken
Yazı: İsmail Tezer
Onu ilk defa Ankara’da üniversitede okurken tanımıştım. Bende bıraktığı ilk intibâ, halinden okunan asaletiydi. Onun bu halini, yıllarını verdiği Risâle-i Nur hizmetindeki sadakat, sebat ve metanetin, hâl ve etvârına yansıması olarak görürdüm hep.
Sonraları, o yıllarda dilimizden düşmeyen “Tepelice çama çıktım” şiirinin ona ait olduğunu öğrenmiştim.
Ve artık Hilmi Doğan Ağabey, benim dünyamda, asaleti ve o meşhur şiiriyle yer etmişti.
İlk defa 30.6.1970 tarihli İttihad gazetesinde yayınlanan bu şiiri, daha sonraları “Çırpınırdı Karadeniz” bestesine uyarlanarak Nur talebelerinin dilinde günümüze kadar gelmiştir.
Hilmi Ağabeyin, bu şiirini hangi duygularla, ne zaman, nasıl yazdığını, Yeni Asya Neşriyat’tan Nuriye Çevik imzasıyla çıkan “Hilmi Doğan’dan Nurlu Hatıralar” isimli kitaptan öğreniyoruz:
“Isparta mevlidine gittiğimiz yıllarda yaz mevsimi idi. Barla’yı tahayyül edemiyoruz. Nasıl bir yer diye mevlitten sonra Barla’yı ziyaret edelim dedik bir grup arkadaş. İhsan Paşalıoğlu var, Ahmet Vehbi var aralarında. Barla’ya gittik. Üstadın dershanesini ziyaret ettik. Çınar ağacını seyrettik. Mescidinde namaz kıldık. Cennet bahçesine gittik. Barla’nın gezilecek yerlerini gezdik. Ertesi gün Çam Dağına gitmeye niyetlendik.
“Hüsnü Bayram Ağabeyin babası Hıfzı Ağabey ile Muhacir Hafız Ahmet Ağabeyin damadı Hacı Bahri Ağabey de var yanımızda. Biz de 5-6 kişi genç ve 1-2’de talebe var. Barla’nın yukarısından Çam Dağına doğru çıkıyoruz. Üstadın işlekle (merkep) gidip geldiği yer. Kerem Çeşmesinin önünden çıkıyoruz. Çam Dağı’na vardık, yukarı çıktık. Aşağı indik, çeşmeden abdestleri aldık. Cennete geldik sanki.
“Gidenler gitsin, biz kalmak isteyenlerle bu akşam burada kalalım, dedik. O Ağustos gecesinde bir soğuk! O soğukta da bir sivrisinek, aman ya Rabbi! Ortaya bir ateş yaktık. Ateşin dumanından sinekler gidiyor, ama ellerimiz ısınıyor, sırtımız donuyor. Sabah oldu, namazları kıldık geldik. Geldikten sonra, herhalde o seyahatin etkisi ve lezzeti ile yazıldı. Yazdıktan sonra, zannediyorum Necmettin Şahiner’e gönderdim. O neşretti, ama nerede neşretti bilemiyorum. Başka şiirlerimi de göndermiştim ona. Arada bir ikaz ediyordu: ‘Ağabey, sünûhat kesildi, bir şey gelmiyor senin canibden.’” (s. 132)
Hilmi Doğan kimdir?
Hilmi Doğan 1926 yılında Kayseri’nin o zaman nahiyesi, şimdi ilçesi olan Yeşilhisar’da dünyaya gelir. Dört oğlan, bir kız olmak üzere beş çocuklu bir ailenin ikinci çocuğudur.
Hilmi Doğan, Risâle-i Nur’ları 1963 yılının sonlarında 37 yaşında iken tanır. Medyunu ve meftunu olduğu Risâle-i Nur müellifi Bediüzzaman Said Nursî’nin ilk talebeleri “saff-ı evvel”lerin pek çoğu ile tanışır ve çok yakın münasebet kurar.
Risâle-i Nur’la ilgili mahkemelerin hiçbirini kaçırmaz. Hepsinde izleyici olarak bizzat bulunur.
“Tevafuklu Kur’ân” basımı için kurulan Hizmet Vakfı’ndan sonra Nur cemaatine ait ikinci vakıf olan Ankara Kültür Vakfı’nın kurucuları arasında yer alır.
AKEV, ilk başkanı Hilmi Doğan ile ülke çapında ses getiren büyük bir organizasyona imza atar.
1980’de o yılların tek TV kanalı olan TRT’de uzunca bir bölümü yayınlanan “Anarşi, Sebep ve Çareleri” konulu panel, halk tarafından muazzam bir katılımla akis verir. 1990’da başlayıp yakın tarihlere kadar devam eden Kocatepe mevlitlerinin ilkinde Hilmi Doğan’ı ders kürsüsünde görürüz. Mevlide olan katılım, panelden daha fazla olmuştur. Hilmi Doğan’a göre bu mevlidin küçük de bir ikramiyesi olur; 15 gün “nezarethanede misafirlik.”
Ankara hizmetlerinde Bayram Ağabey ve diğer hizmet arkadaşlarıyla birlikte ilk meşveret sistemini kurarlar. 1970 yılından sonra Ankara’da oturan Hilmi Doğan, Petrol Ofisi Yönetim Kurulu üyeliğinden emekli olur.
(Hilmi Doğan’dan Nurlu Hatıralar, Nuriye Çevik, Y.A.N.)