Geçtiğimiz yaz tatilinde 54 gün boyunca Orta Avrupa’yı turlayan Sarıhan çiftinin yanlarında bu sefer 2,5 yaşındaki Tibet Çınar da vardı. Kat ettikleri 3 bin 486 kilometre boyunca bisikletlerinin arkasındaki özel römorkunda anne ve babasına eşlik eden minik Tibet Çınar’ın deneyimleri www.minikgezgin.com web sayfasından da paylaşılıyor.

HER YAZ TATİLİNDE BİSİKLETLE SEYAHAT
Sosyal Bilgiler öğretmeni olan Soner Sarıhan; “2005 yılında bisikletle Batı Akdeniz turu yaptık. Bu seyahatimiz sırasında Denizli-Muğla-Antalya hattını takip ederek 900 km yol kat ettik. 2006 yılında bisikletle yaptığımız Doğu Karadeniz turunda Samsun-Rize hattını takip ederek 600 km yol aldık. 2007 yılında ise daha uzun bir güzergâh belirledik kendimize. Bisikletle İran-Pakistan-Hindistan hattında 2700 km tur yaparak farklı bir deneyim yaşadık. 2008 yılında bisikletle Almanya-Hollanda-Belçika-Fransa hattını takip ederek Batı Avrupa’da 2600 km bisiklet sürdük. 2009 ve 2010 yıllarında oğlumuz Tibet Çınar’ın dünyaya gelmesinden dolayı turlarımıza ara verdik. 2011 yılında ise 2 yaşındaki oğlumuzu da yanımıza aldık ve Almanya  Frankfurt’tan başlayarak, İsviçre (Basel, Konstanz) Almanya (Ulm, İngolstad, Passau), Avusturya (Linz, Viyana), Slovakya (Bratislava), Macaristan (Budapeşte), Çek Cumhuriyeti (Prag) ve Almanya (Dresden, Berlin) hattında 54 gün boyunca 3486 km bisiklet sürdük. Çok zor olan ama zor olduğu kadar keyifli olan bir yolculuktu bizim için. Buradan bize destek olan sponsorlarımıza da teşekkür ediyoruz. 2012 yaz tatilinde ise inşallah yine bisikletlerimize atlayacağız. Berlin-Amsterdam-Kopenhag-Stockholm-Oslo hattında yaklaşık 4000 km yol kat etmeyi planlıyoruz” dedi. Uzun bisiklet yolculuğunun belirli bir hazırlık safhasından sonra gerçekleştiğini vurgulayan Sarıhan 2012 yılında yaz tatilinde gerçekleştirecekleri seyahatin planlamasını şimdiden yapmaya başladıklarını da sözlerine ekledi.

UZUN BİR HAZIRLIK SÜRECİ
Soner Saruhan, “Seyahat öncesindeki hazırlık süreci aylar öncesinden başlıyor. Hazırlık sırasında en çok zamanı rotanın planlanması oluşturuyor. Nerelerden geçeriz, neler görebiliriz, nerelerde konaklarız, bunları en ekonomik olarak nasıl hallederiz araştırıyoruz. Bu konuda rehber kitaplardan ziyade, diğer gezginlerin anılarından ve tecrübelerinden faydalanıyoruz.
Bu yıl özellikle şunları da yaptık; oğlumuz Tibet çadırda uyumaya alışsın diye onu da kamplara götürmeye devam ettik. Evimizin bahçesine bir çadır kurup orada uyumaya alışmasını sağladık. Tibet Çınar’ın odasına minik bir çadır kurduk ve bazı günler yemeğini orada yedirip, içinde oyunlar oynamasını ve sıkılmadan zaman geçirmesini sağladık.
Doktor ve eczacı arkadaşlarımızın katkısı ile çok kapsamlı bir ilk yardım ve ilâç çantası hazırladık. Rotamız üzerindeki sağlık hizmeti alınabilecek yerleri Google Earth programında bulduk ve aldığımız GPS cihazına veri olarak kaydettik. Hiç ihtiyacımız olmadı, ama bu tedbirler kendimizi güvende hissettirdi. Kondisyonumuzu arttırmak için Tibet Çınar ile birlikte hafta sonlarında uzun yürüyüşler yaptık, yaylalara çıktık. İçinde gideceğimiz 7 ülkenin de haritalarının olduğu bir navigasyon cihazı edindik.
Bisikletle dünya turu projemize çok sıkı hazırlanmıştık. Aylarca gece uykularımızdan kısarak rota ve ihtimaller üzerinde çalıştık. Yolculuktan 2 ay önce Viyana’daki bir arkadaşımıza 2 Ağustos günü orada olacağımızı yazmıştık. 2 Ağustos günü gerçekten de oradaydık. İşte bu kadar planlı bir yolculuktu” diyerek uzun seyahatlerde planlı hareket etmenin ne kadar önemli olduğunu vurguladı. 

EUROVELO BİSİKLET AĞI
Gittikleri ülkelerde bisikletle seyahat etmenin avantajları olduğunu belirten Sarıhan çifti Avrupa sadece bisikletler için yapılan yollar olduğunu, bu yolların birbirine bağlı olduğu Eurovelo bisiklet yolları ağı bulunduğunu söyledi. Bu bisiklet ağının bisikletçilerin seyahatlerini kolaylaştırdığını, bisiklet sürmeyi teşvik ettiğini de sözlerine ekledi.
“En uzun süre Almanya da, en kısa süre Slovakya da kaldık. Yolumuz üzerindeki Bratislava, Viyana, Budapeşte, Prag ve Berlin gibi başkentlerde birer gün fazladan kalmak en büyük lükslerimizdendi. Sıklıkla söylediğimiz gibi, klâsik turistler değiliz, biz gezginiz. Bisikletle yolculuk yapmamızın sebeplerinin başında da bu geliyor. Bisiklet sizinle gezdiğiniz mekân arasına hiçbir engel koymayan bir ulaşım aracı. Biz istediğimizi yapmakta özgürüz. İstediğimiz yol ayrımından dönebilir, sakin sakin bir ağacın altında oturabilir, “her halde burada güneşin batışı güzel olur” diye düşünürsek, hemen oraya çadırı atabiliriz. Bizim için daha önemli olan o ülkenin kültürünü bir nebze olsun yaşamak. Bulunduğumuz coğrafyanın atmosferini solumak, tarihî dokuyu hissetmek” diyen Sarıhan, yolculukları esnasında kendilerini etkileyen birçok olayla karşılaştıklarını belirtti. Bisiklet kültürünün çok yaygın olması, on binlerce km müstakil bisiklet yoluna sahip olunması, sürücülerin bisiklete saygılarından, insanların yardımseverliklerinden dolayı Almanya’nın bu yolculuktaki favori ülkeleri olduğunu belirten Sarıhan, Çek Cumhuriyeti’ndeki doğal güzellik ve Prag’daki mimari çarpıcılığın da ilk akıllarına gelenlerden olduğunu söyledi. Soner Sarıhan, bunun yanında Osmanlı imparatorluğunun akıncılarının at koşturduğu ve bizim de demir atlarımız ile ziyaret ettiğimiz Avusturya ve Macaristan topraklarının da başka bir açıdan çok etkileyici olduğunu sözlerine ekledi.

ÖYLE YERLER GEZDİK Kİ…
Soner Sarıhan şunları da ekledi. “Rhein-Tuna-Elbe nehirleri boyunca sürdük. Rhein ve Tuna havzasını ayıran tepelere tırmandık. Bu tepelerde öyle yerler var ki; teorik olarak kuzeye yağan yağmur Tuna’ya karışıp Karadeniz’e, Güneye düşen yağmur damlası Rhein’e karışıp Atlas okyanusuna ulaşıyor. Üzerimizden, hava durumunda “fırtına uyarısı” şeklinde duyurulan 3 yağış geçti. Hindistan musonlarında daha önce ıslandığımız için hazırlıklıydık. Yolculuk boyunca toplam tırmanışımız 7000 metreyi buldu. Yolculuk boyunca 3 kamera ile video, 2 kamera ile fotoğraf çektik. 210 gb veri kaydettik. Çektiğimiz görüntüleri www.minikgezgin.com’da paylaşıyoruz. Son sözüm. Yaptığım bütün bu  yurt ve dünya seyahatlerimizde özellikle kâinata hep Âyet-ül Kübra gözüyle bakıp tefekkürü esas alıyorum. Bu da bana çok şeyler kazandırıyor. Bu vesileyle de bir tefekkür ummanı olan Bediüzzaman’a teşekkür ediyorum.”

MİNİK GEZGİN NELER KAZANDI?

“Tibet Çınar Türkiye’nin en minik gezgini oldu. Doğada olmayı, hava şartları ile uyum içinde yaşamayı, elindekiler ile yetinmeyi, çevreye saygılı olmayı ve kirletmemeyi, bir kaç farklı dilde merhaba demeyi, farklı ülkelerde dilini anlamadığı yaşıtları ile oyunlar oynamayı, önyargısız olmayı öğrendi. Artık kendi başına daha fazla vakit geçirebiliyor” diyen bisiklet tutkunu sosyal bilgiler öğretmeni Soner Sarıhan şöyle devam etti:
“Tibet kendi tabiî hayat alanlarında yaşayan tavşan, kartal, kuğu, ördek, leylek, balıkçıl, tilki, geyik ve çiftliklerde yaşayan, inek, deve kuşu, at, midilli, eşek ve kümes hayvanlarını görme fırsatı elde etti. Yolculukta ormanda yönümüzü kaybettiğimiz, gece 22’de hava karardığında bile bisiklet sürdüğümüz, sürerek tırmanmanın mümkün olmadığı yağmurda ıslanmış toprak yollarda römorku iki kişi yaya olarak ittiğimiz, tırmanmaktan dizlerimizin şiştiği de oldu, ama yolculuk boyunca neşemiz hiç azalmadı. Kamp ocağımıza 3 kez yeni tüp aldık. İnci Slovakya da bulgur pilavı, çek cumhuriyetinde biber dolması, Almanya’da menemen yapacak malzemeleri bulmayı başardı. Yolculuk boyunca 2 paket çay, 5 kutu mısır gevreği, 750 gram kuru üzüm, yarım kilo ceviz içi, 1 kilo dut kurusu, 2 kg kuru kayısı, 2 kg kuru incir bitirdik.”