"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Mazlumlar için yaşasın hürriyet ve adalet!

Muhammed Said ÇATALKAYA
19 Haziran 2025, Perşembe
Tarih, bir milletin hafızasıdır. Hafıza ise milletin idrak ve istikbalini tayin eden en mühim sermayesidir.

27 Mayıs 1960, milletimizin istikametini değiştirmeye matuf, meşru iradesine karşı yapılmış sinsi bir suikasttir. O vakıa, yalnız siyasî bir hadise değil; din-i mübin-i İslâm’a ve bu milletin imanla perverde olmuş sinesine karşı işlenmiş büyük bir zulüm ve ilân-ı harbdir.

Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri’nin ömrü boyunca mücadele ettiği istibdad rejimlerinin farklı bir tezahürü olan bu darbe, onun “bu milletin imanını kurtarmak” için ortaya koyduğu Kur’ânî hizmetlere doğrudan zarar veren bir cinnet hareketidir. Çünkü o, milletin saadeti için hürriyeti esas almış, istibdadın her çeşidini reddetmişti. 1908’de, Meşrutiyet’in ilânı üzerine İstanbul sokaklarında "hürriyet, hürriyet" nidalarıyla dolaşan bu mübarek zat, aradan geçen yarım asır sonra, milletin tekrar zincire vurulmasına karşı sessiz kalamazdı. O, zindanı Medrese-i Yusufiye'ye çeviren, her sıkıntıyı bir sabır vesilesi bilen bir zattı; lakin milletin ıstırabına asla kayıtsız kalmazdı.

Üstad Hazretleri, Demokratları din ve diyanete sahip çıkmaları hasebiyle desteklemiş; onların adalet ve meşveret çizgisindeki hizmetlerini takdir etmişti. Ne var ki, bu meşru hizmetlerin önü, 27 Mayıs sabahı tank paletlerinin tozunda boğulmak istenmiş, millete hizmet edenler haince yaftalanmış, mahkeme kürsüleri adaletin değil, intikamın arenasına dönüştürülmüştü.

Bu darbe, zahirde bir hükümete yapılmış gibi görünse de hakikatte Kur’ân’a, İslâm’a, ezana, İmam Hatip nesline, Kur’ân kurslarına, Nur hizmetlerine ve milletin mahfuz ve mukaddes değerlerine karşı bir kalkışmaydı. Darbeciler yalnız siyaset meydanında değil, kalplerdeki iman uyanışında da bir set inşa etmeyi murad ettiler. Fakat gaflet ettiler ki, bu milletin kalbinde ezan susmaz, Kur’ân unutulmaz, iman ve hürriyet için feda edilen canlar heder olmaz!

Nur Talebeleri, bu hadiseyi yalnız siyasî bir inkılap olarak değil, iman ve hürriyete karşı girişilmiş bir taarruz olarak telakkî ettiler. Zira Risale-i Nur hizmeti, yalnız bir tefsir faaliyeti değil, aynı zamanda bir içtimaî tamir ve kalbî irşad hareketidir. Ve bu hareketin temelinde, adalet-i mahza, meşveret-i şer’iye ve hürriyet-i fikriye gibi ulvî esaslar mevcuttur. 27 Mayıs ise bu esasların hilafına bina edilmiş bir istibdat teşebbüsüdür.

İşte tam da bu noktada Yeni Asya mektebi doğmuştur. Üstad’ın vefatından sonra, onun neşriyat vasıtalarıyla iman hizmetini yayma düsturunu şiar edinen Nur Talebeleri, önce “İttihad” gazetesiyle, ardından 1970 yılında “Yeni Asya” ile bu mücadeleyi gazete sayfalarına taşımışlardır. O günden bugüne, Yeni Asya, yalnız haber veren değil, hakikati haykıran bir sadâ olmuş; her sayfası bir dershane, her makalesi bir lahika, her kelimesi bir dua hükmüne geçmiştir.

Yazılı basınla yetinilmemiş; kasetlerle, videolarla, filmlerle, belgesellerle her neşir vasıtası, Nur’un nurlu mesajını neşretmek için seferber edilmiştir. Çünkü Üstad, her yeni vasıtayı “bir nimet-i İlâhiye” bilmiş; radyoyu milyonlar dilli bir küllî hâfız-ı Kur’ân olarak görmüş ve radyoya dair bir risale yazmış, teybe “Risale-i Nur hafızı” demiştir. Aynı düsturla, Nur Talebeleri de her aracı nurlandırmak gayretinde olmuşlardır.

Bugün, 27 Mayıs’ın üzerinden 65 yıla yakın bir zaman geçmiştir. Lakin o karanlık hâdisenin ruhlarda bıraktığı izler henüz silinmemiştir. Her yıl mayıs ayı geldiğinde, milletin bağrında yine bir sızı yükselir. Çünkü biz unutmuyoruz:

Başbakan Adnan Menderes ve bakan arkadaşları yalnız darağacına değil, milletin duasına da yükselmişlerdir. Onların şahadeti, bir kavmin imanlı evlatlarına ibret ve ihtar olmuştur. Ve biz biliyoruz ki, mazlumun âhı semâya yükselir, zalimlerin saraylarını yıkar.

Bugün de istibdadın suretleri değişmiş olabilir. Lakin hakikat tektir. O da şudur: Hürriyet, bu milletin imanî değerleriyle yoğrulmuş fıtrî bir talebidir. Ve her neşir vasıtası bu hakikatin sesi olmakla mükelleftir. Genç Yorum’un her sayfası da bu mukaddes vazifenin bir halkasıdır. Bizler de bu yazılarla yalnız tarihî hâdiseleri anlatmıyor, aynı zamanda “İman kurtarmak ve Kur’ân’a hizmet etmek” davasının zeminini tahkim ediyoruz. Zira her darbe, bir istikbale mayın döşemek demektir. Ve her hakikatli kalem, bu mayınları tesirsiz kılmak için yazmalıdır. Risale-i Nur’un şehbalinde yükselen bir mektep olarak Genç Yorum, bu kutlu vazifenin şuuruyla yazmakta, söylemekte ve neşretmektedir.

Son olarak deriz ki: Hürriyet ve adalet davası, yalnız meydanlarda değil, aynı zamanda kalplerde ve kalemlerde kazanılır. 27 Mayıs’ı hatırlamak, yalnızca bir matem değil, bir mefkûreyi diri tutmak içindir. Ve biz bu yolda, Bediüzzaman’ın izinde, “mana-yı harfîyle” bakarak, “nefs-i emmareyi değil, nefs-i emmarenin içindeki istidad-ı iman ve istikametini” arayarak yol alıyoruz.

Zalimler için yaşasın Cehennem! Mazlumlar için yaşasın hürriyet ve adalet!

(Yeni Asya Fidanlık eki, sayı: 28'den alınmıştır.)

Okunma Sayısı: 235
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı