"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Peygamberin (asm) izindeyiz - Sevr yolu

18 Haziran 2025, Çarşamba 16:48
SEVR DAĞINA ÇIKARKEN SABAH EZANLARI OKUNUYORDU. HENÜZ DAHA YOLUN YARISINI GEÇMİŞTİM. ZİYARETİ TAMAMLAYIP DÖNENLER “ACELE ETMEYİN, DİNLENE DİNLENE ÇIKIN” TAVSİYESİNDE BULUNUYORDU. DERKEN SEVR DAĞININ ZİRVESİNDEN DAVUDÎ BİR SESLE SABAH EZANI OKUNMAYA BAŞLADI.

Cennet-i Mualla'da o ağacın altında yatan kim?

İBRAHİM ÖZDABAK - MEKKE

Hac ve Umre için Mekke'ye gelen Müslümanların ziyaret ettiği iki önemli dağ vardır. Birincisi ilk Kur’ân ayetinin indiği Nur Dağı, diğeri Peygamber Efendimizin -Aleyhissalatu Vesselam- Medine'ye hicret ederken Hazret-i Ebubekir'le -Radiyallahu Anh- birlikte saklandıkları Sevr Dağı ve Mağarasıdır.

Mekke'li müşrikler iman edenlere hayat hakkı tanımıyor, akıl almaz işkence ve gasp olayları yaşanıyordu. Peygamberimizin hanımı Hz. Hatice validemiz vefat etmişti. Bütün kapılar Müslümanlara kapanıyordu. Bir grup müşrik Peygamber Efendimizi öldürme kararı aldı. Kureyş oymaklarından bir genç Peygamberimizin (asm) evini ablukaya aldı. Peygamberimiz (asm) kendi yatağına Hz. Ali'yi yatırarak gizlice evinden çıktı. Gözlerine perde inen müşrikler  bunu göremediler. Artık Medine'ye hicret başlamıştı. Ancak Medine Mekke'nin kuzeyinde olmasına rağmen Peygamberimiz (asm) Hz. Ebubekir'le birlikte güneye, Sevr Dağı'na doğru gittiler. Maksatları takip edilmelerine karşı şaşırtmaca vermekti.

Ebu Cehil çılgına döndü

Peygamberimizin (asm) evinde olmadığını gören Ebu Cehil çılgına döndü. Amansız bir takip başlattılar. Silâhlı gruplarla Mekke'nin dağlarını iz sürücü yardımıyla didik didik ettiler. Başına ödül koydular. Alkame ve Süreka adında iz sürücüler sonunda Sevr Dağı'nın taşlarının üzerinde bir iz yakaladılar. Ama izin devamı yoktu bu yüzden dağın her kovuğuna birer birer bakmaya başladılar.

Hac görevini yerine getirdikten sonra Zilhicce ayının dolunay fenerinin ışığıyla Sevr Dağı'na çıkarken yaşadığım bir hissiyatımı paylaşmak istiyorum. Dağın eteklerinden biraz tırmanınca yalçın dağların tepesinden Saat Kulesi başını çıkartarak âdeta bir gözetleme kulesine dönüştü. Bu hal zirveye kadar devam etti. Her dönemeçte başka bir dağın arkasından çıkıyordu. 2002 yılında Osmanlı'dan kalan ve Kâbe'yi korumak için inşa edilen Ecyad Kalesi yıkılarak yerine AVM, otel ve saat kulesi yapıldı. Yapıldığı günden beri Kâbe'yi gölgelediği ifade edilerek tartışmaların odağında oldu. Hacılar Kâbe'yi görebilmek için mutlaka tavaf alanına girmek zorunda. Başka hiç bir yerden Kâbe'yi görmeniz ve seyretmeniz mümkün değil. Tavaf alanına girebilmek için de mutlaka ihramlı olmanız gerekiyor. İhramsız olarak Kâbe'ye gidenler ancak birinci kattaki balkon ve teras katındaki tavaf alanına yönlendiriliyorlar. Buralardan Kâbe'yi görememeniz için barikatlar koymuşlar. Barikatları aşıp Kâbe'yi seyretmek isteyenlere şiddetlice mânî oluyorlar. 

Kabe'yi görmeden Say'a başlıyorsunuz

Hatta Say yaparken Sefa Tepesinde Kâbe'ye bakarak selam verip Say'a başlamanız gerekiyor. Burada dahi Kâbe'nin görülebilecek yerleri panellerle kapatmışlar. Kâbe'yi görmeden Say'a başlıyorsunuz. Gerekçesini tam olarak kimse bilmiyor. Durum böyle olunca Saat Kulesi "Kâbe'ye bakma, bana bak!" dercesine bir hakimiyet kuruyor. Hatta bir çok hacı Zemzem Tower'i arkasına alarak hatıra fotoğrafı çektiriyor.

Güneş doğmaya hazırlanıyordu 

Bu duygular içinde Sevr dağına çıkarken sabah ezanları okunmaya başladı. Henüz daha yolun yarısını geçmiştim. Ziyareti tamamlayıp dönenler "Acele etmeyin, dinlene dinlene çıkın" tavsiyesinde bulunuyordu. Derken Sevr dağının zirvesinden davudî bir sesle sabah ezanı okunmaya başladı. Bu ses hoparlörsüz olduğu halde dağın her tarafında yankılandı. Sabah namazına zirveye yetişemeyeceğimi anlamıştım. Gün alacalanmaya başlayınca düz bir kayanın üzerinde sabah namazını eda ederek yola devam ettim. Artık gün ağarmış, güneş doğmaya hazırlanıyordu. Saat Kule'sinin ışıkları sönmüş, dağların tepesinden gözetleme görevine devam ediyordu. Zirveye yaklaştığım sırada çok ilginç bir mağaraya rastladım.

Binlerce senedir orada duruyordu. İçi biraz genişçe ve yüksekçeydi. Arka tarafında az bir yarık vardı ve oradan içeriye ışık huzmeleri giriyordu. Ama oradan bir insanın geçmesi mümkün değildi. Mağaranın içine eğilip baktım, duvarında genişçe bir delik veya çukur bulunuyordu. O zaman iz sürücü Süreka'nın bu kovuğun önüne kadar geldiğini hissettim. 100 metre yukarda zirvedeki ziyaretçilerin sesleri işitiliyordu. Son bir gayretle günün ilk ışıklarıyla Sevr Mağrasının önüne ulaştım.

Peygamber Efendimiz -Aleyhissalatu Vesselam- burada üç gün kaldı

Peygamber Efendimiz  Hazret-i Ebubekir'le beraber iki kişinin yatarak veya oturarak sığabildiği bu küçük mağarada üç gün kaldılar. Sırayla uyuyorlardı. Peygamberimiz (asm), Hazret-i Ebubekir'in dizine başını koyarak uykuya dalmıştı. Hazret-i Ebubekir mağarada bir yılan deliği olduğunu fark etti. Orayı bulduğu biraz bez parçasını tıkayarak kapattı. Sonra bir başka delik daha gördü. Oraya tıkayacak bir şey bulamadı. Usulca ayağının topuğunu deliğe dayadı. Yılan deliğinden çıkmak istiyordu. Bir müddet sonra yılan Hazret-i Ebubekir'in topuğunu ısırarak zehrini boşalttı. Zehir vücuda dağıldıkça acı vermeye başladı ama Hazret-i Ebubekir kımıldamadan duruyordu. Acı iyice artınca gözünden yaş gelmeye başladı. O yaşlar Peygamber Efendimizin mübarek cemaline damlayınca Peygamberimiz (asm) uyandı. "Ne oldu ya Ebubekir?" diye sordu. "Bir şey yok" diyerek geçiştirmeye çalışmasına rağmen ısrar edince olan biteni anlattı. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz "Ayağını çek" dedi. Yılanın ısırdığı yere parmağıyla tükürüğünü sürdü. Allah'ın izniyle zehir tesirini kaybetti. Daha sonra yılan deliğinden çıktı. Peygamber Efendimiz "Ey yılan, benim sadık yol arkadaşımı tanımadın mı, niçin soktun?" diye sordu. Yılan dile gelerek lisan-ı hal ile "Ben seni görebilmek için uzun yıllar burada bekliyordum. Geldiniz ama arkadaşın seni bana göstermiyordu, mecbur kaldım" cevabını verdi.

Örümcek ağıyla örülü olduğunu gördüler

Peygamberimiz (asm) ile Hz. Ebu Bekir mağarada bekleşiyorlardı. Müşriklerin ve iz sürücülerin seslerini duyuyorlardı. Her tarafa bakmışlardı. Bu mağaranın ağzına gelince örümcek ağıyla örülü olduğunu gördüler. Bir ağaç görüş alanını kapatmıştı. Güvercinler yuva yapmışlardı. "Buraya yıllarca kimse uğramamış" diyerek gerisin geri gittiler.

Cenab-ı Hak Kur'ân-ı Kerîm'de Tevbe Sûresi 40. ayette mealen şöyle buyuruyor: "Siz Peygambere yardım etmeseniz de, inkâr edenler onu yurdundan çıkardıklarında Allah ona yardım etmiştir. O vakit iki kişiden biri olarak mağaradayken, o, arkadaşına “Üzülme, Allah bizimle” diyordu. Nitekim Allah ona güven ve rahmetini indirdi, sizin görmediğiniz ordularla onu destekledi ve kâfirlerin davasını alçalttı. Çünkü yüce olan dava ancak Allah'ın davasıdır; Allah ise her şeyin mutlak galibi ve sonsuz hikmet sahibidir."

Sevr ziyaretimizin nihayetinde mağaranın arka tarafında bekleşenlerin sırasına girerek mağaranın içinde bir an duraksayarak tekbir ve salavatlar getirerek ön taraftan dışarı çıkmamızla son buldu. Allah kabul etsin ve Peygamberin (asm) izinden yürümeyi herkese nasip etsin. Amin.

Konuyla alakalı olarak Bediüzzaman Said Nursî şöyle diyor “Şu misalin tetimmesi olarak nakledilmiş ki: Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm Mekke'den hicret ettiği ve küffarlar takibe çıktıkları vakit, Sebir namındaki dağa çıktılar. Sebir dedi: 'Yâ Resulallah, benden ininiz!.. Korkarım, benim üstümde sizi vururlarsa, Allah beni tâzib eder. Onun için korkarım.'

"Cebel-i Hira çağırdı: 'Bana gel.' Bu sır içindir ki, ehl-i kalb, Sebir'de havf ve Hira'da da emniyeti hissederler.” (Mektubat, On Dokuzuncu Mektup, On Birinci İşaret)

Okunma Sayısı: 358
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı