"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Eğitim, yarınlara uygun olmalı

Prof. Dr. Süleyman Yılmaz
19 Haziran 2025, Perşembe 00:06
EĞİTİMCİ JOHN DEWEY: "BU GÜNÜN ÇOCUKLARINI, DÜNÜN YÖNTEMLERİYLE EĞİTİRSEK, YARINLARINDAN ÇALARIZ."

Dizi-1: Madalyonun iki yüzü: Endüstri 5.0 ve eğitim sistemimiz
Prof. Dr. Süleyman YILMAZ
ASÜ Eğitim Fakültesi

Avrupa’da eğitim programları uzun verimli amaçları karşılayacak şekilde planlanırken, bizim eğitim programlarımızın kısa vadede değişken amaçlara, palyatif çözümler dönük olması geçmişten bu güne hep tartışma konusu olmuştur.

Oysa bir eğitim programının öğrenim becerisi açısından çıktılarının verimi ancak bir neslin yetişme sürecinde gözlenebilir. Bir diğer kritik problem ise planlanan eğitim programlarının hep olağanüstü dönemlerin ardından gerçekleşmiş olmasıdır. 

EĞİTİM SİSTEMİNDE OLAĞANÜSTÜ TARİHLER 

Eğitim programlarının yürürlüğe girdiği kanunlara bakıldığında; 

05.01.1961 yılında, 222 sayılı İlköğretim Kanunu,

14.06.1973 yılında, 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanunu,

04.11.1981 yılında, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu...

İHTİLÂLLERİN GÖLGESİNDE EĞİTİM

16.08.1997 yılında, 4306 sayılı 8 Yıllık Zorunlu Eğitim Kanunu şeklinde ihtilâllerin gölgesi altında gerçekleştirildiği dikkat çekicidir. Yani eğitim gibi hayatî bir konunun normal zamanlarda ele alınmadığı aşikârdır.

28 ŞUBAT'IN İZLERİ

28 Şubat 1997 sonrası yaşanan hassas dönem, özellikle eğitim kademelerinde öğrenciler ve öğretmenler için düşünce üzerine merkezlenmiş çeşitli kısıtlar getirmişti. 11.04.2012 yılında gerçekleşen 6287 Sayılı İlköğretim ve Temel Eğitim (4+4+4) Kanunu ise tamamen sivil otoritenin hazırladığı bir kanun olmakla birlikte, reformist bir ürün ortaya koymaktan ziyade özünde hâl-i hazırda mer’iyette olan kanunun revizyonu, bireyler üzerinden telafisi niteliğinde planlanmıştı. Artı ve eksileriyle değerlendirildiğinde yeni kanunda yenilik olarak;

66–84 aylıkların aynı dönemde eğitime başlama zorunluluğu getirilmiş, eğitimde dijital öğrenme araçlarını kullanmayı ve dönüşümü içeren Fatih Projesi uygulaması başlatılmıştır.  Bu dönemin en önemli başarısı; "Okul Öncesi Eğitim" kademesinin eğitim sürecine dâhil edilmesidir.

EĞİTİMDE FIRSAT EŞİTLİĞİ

2002’den günümüze kadar MEB’te 9 Bakan değişmiş ve genel olarak her bir bakanın eğitim sistemine ve program dönüşümüne bakışında; “İz Bırakma Sendromu” gibi bir anlayış hâkim olmuştur. Eğitim başlama yaşının diğer ülkelerdeki uygulamaları farklıdır. Avrupa’da Zorunlu Eğitim Yaşı (Eurydice, 2011 göre); Kuzey İrlanda; 4 Yaş (48 Ay), İngiltere, Hollanda, İskoçya, Galler Bölgesi; 5 Yaş (60 Ay), Türkiye (2012 itibariyle); 5.5 Yaş (66 Ay), Avusturya, Belçika, Güney Kıbrıs, Danimarka, Fransa, Almanya, Yunanistan, Macaristan, İrlanda, İtalya, Lüksemburg, Norveç, Portekiz, Romanya, İspanya, Slovakya, Slovenya, İzlanda; 6 Yaş (72 Ay), Bulgaristan, Estonya, Finlandiya, Letonya, Litvanya, Polonya, İsveç; 7 Yaş (84 Ay) olarak uygulanmaktadır. Eğitim Bilimciler eğitime başlama yaşı ile ilgili farklı görüşleri benimsemişlerdir. Eğitim duayeni Piaget, bilişsel gelişimi, biyolojik ilkelerle açıklar. Ona göre, fizyolojik gelişime dayalı bilişsel gelişim ilkeleri; “Olgunlaşma, yaşantı, uyum, örgütleme, dengeleme” olgularını içerir. Diğer duayen eğitim bilimci Vygotsky’nin konuya yaklaşımı ise daha farklıdır. Vygotsky; bilişsel gelişimi, “Dilin kullanımı, teknolojik ve kültürel ortamlara bağlar. Özetle; Piaget çocuğun; “Geliştikçe öğrenilebileceğini”, Vygotsky ise; “Öğrendikçe gelişilebileceğini” savunur. Türkiye’de kanun çıkarıldığında Eğitim Fakültesi Dekanlarının eğitim yaşına yaklaşımı iki farklı görüş şeklinde tezahür etti.

Eğitimle ilgili önemli tavsiye kararlarının alınıp, Millî Eğitim Bakanlığına önerildiği eğitim paydaşlarından oluşan işleyen istişare mekanizması MEB Şurasıdır. Şura en son 1 Aralık 2021 tarihinde 20. kez toplandı. Henüz o tarihten sonra da ne toplandı, ne de anıldı. Ana teması “Eğitimde Fırsat Eşitliği” olan 20. MEB Şurasında öne çıkan başlıklar şunlardı;

- Meslekî Eğitimin İyileştirilmesi

- Öğretmenlerin Meslekî Gelişimleri

MİLLÎ EĞİTİM, NE KADAR  "MİLLÎ"?

Adının başında "Millî" ibaresi olan kurumlar biraz daha özgün, biraz daha fikrî cereyanlardan ve mülahazalardan arındırılmış olması gerekir. Siyasetin genel olarak müdahil olmaması gereken bu kurumlar beklenildiği gibi bağımsız çalışabiliyor mu? Yani eğitim politikalarımız siyaset üstü mü? Mevcut işleyişinde şahit olunan gelişmelerden doğrudan bağımsızdır deme imkanımız yok, maalesef. 

EĞİTİM SİYASETİN GÖLGESİNDE Mİ?

Günümüz verileri ışığında MEB’in atlası (2023-2024 kurum websitesi);

MEB’e bağlı örgün formatta işleyen 61.111 kamu okulu, 14.352'si özel okul, yaygın formatta işleyen ise 4 açık öğretim lisesi olmak üzere, toplam 75.467 okul bulunuyor. Öğrenci sayılarına bakıldığında örgün eğitimde kamu okullarında 15.849.271 öğrenci, özel okullarda ise 1.631.192 öğrenci, yaygın eğitim kurumlarında ise 1.229.802 öğrenci öğrenim görüyor. Eğitimci sayısına bakıldığında, örgün eğitimde kamu okullarında 993.397 öğretmen, özel okullarda 175.499 öğretmen olmak üzere, toplamda 1.168.896 öğretmen çalışıyor. Kariyer yükselmesi açısından 1 Ocak 2025 itibariyle, uzman (66.658) ve başöğretmen (249.198) atamaları gerçekleştirildi. Son çıkarılan kararname ile çoğunluğu proje okullarında görevli 6 bin öğretmen norm fazlası olarak yer değişikliğine zorlandı. Yerlerine ise siyasetin ve yetkili sendikanın belirlediği isimlerin atanacağı iddiaları kamuoyunda yer almaktadır. 

KÖKLERDEN GELECEĞE

MEB, Türkiye Yüzyılı süreciyle 17 Ağustos 2024 tarihinde “Köklerden Geleceğe” mottosuyla, millî ve manevî değerlere bağlı insan modeli yetiştirmenin esas alındığı bir modeli kamuoyu ile paylaştı. Köklü bir değişimin olduğunun iddia edildiği modelin adı Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli olarak duyuruldu. 

TÜRKİYE YÜZYILI MAARİF MODELİ 

Tasarlanan modelin dayandığı çerçeveler beş ana başlıkta temellendirilmiş;

Temel yaklaşımlar; “Adalet, hikmet, merhamet, iyilik, doğruluk, çalışkanlık, faydalı olmak ve güzellik”,

Öğrenci profili ve vizyonu;, “Yetkin ve erdemli insanlar yetiştirmek”,

Bütüncül eğitim süreçleri; “Köklerden geleceğe projeksiyon”,

Beceriler çerçevesi; “Millî ve manevî değerlerle gelişmenin zirvesini hedefleyen nesiller”,

Erdem-Değer-Eylem; “Sağlıklı bir kişilik yapısı; kişisel tekâmül, sosyal açıdan topluma uyum ve fiziksel çevresiyle etkileşimi ile kurulacak ilişkiler” çerçevesi boyutları hedeflenmektedir.

"MEDENİYETİN İNŞAASI, NESLİN İHYASI"

Oluşturulan modelde sivil toplum örgütleri ile işbirliği protokolleri imzalanmış, tarafların ortak deklere ettiği slogan; "Medeniyetin İnşası, Neslin İhyası…" şeklinde duyurulmuştur. Görünüşte muhafazakâr duygulara hitap eden bu çıkışın ne kadar yer edineceğini zaman içinde kamuoyu gözlemleyecektir. 

Eğitimin programlarının bir kural koyucusu, bir süreç takipçisi, bir de icracısı vardır. Kural koyucu siyasî otoritedir, takipçisi ve icracısı Millî Eğitim Bakanlığıdır. MEB, eğitim programları geliştirip, uygularken en büyük paydaşı Yükseköğretim Kurulu ve YÖK adına Eğitim Fakülteleridir. Eğitim fakülteleri, MEB’in ihtiyaç duyduğu ve niteliğini belirlediği öğretmenleri yetiştirmekle mükelleftir. 

MEB-YÖK İŞBİRLİĞİ

MEB ve YÖK işbirliğinde pek çok programlar geliştirilmesi bu iki kurumun yapısı gereğidir. Bu çerçevede; Millî Eğitim Şuraları, eğitim çalıştayları, öğretmen ve eğitim lideri yetiştirme programları, Millî Eğitim müfredatı, ders saatleri, hizmet öncesi ve hizmet içi eğitim, stratejik planlar, eğitim-öğretim planları, eğitim fakültelerinin müfredatı ve ders saatleri, okul deneyimi, öğretmenlik uygulaması, okul gözlemi, öğretmen istihdam ve eğitim lideri atamaları gibi eğitime, öğretmene ve öğrenciye dair pek çok hayatî konu görüşülmek durumundadır.

ÖĞRETMEN YETİŞTİREN KURUMLAR

2017-2022 arasında 2,3 milyon öğrencinin üniversiteden ayrıldığı bir sistemde esasta konuşulması ve masaya yatırılması gereken pek çok husus vardır (Euronews). Öğretmen yetiştiren kurumlarımızla başlayalım. Başlangıçta öğretmen yetiştirme Dârülmuallimînden bu yana öğretmen okulları yani Eğitim Fakültelerinin misyonudur. Siyasî operasyonlarla pedagojik formasyon verilmek suretiyle bu misyona Fen Edebiyat Fakülteleri ve İlâhiyat Fakülteleri de dahil edilmiş oldu. 

EĞİTİM FAKÜLTELERİMİZ

YÖK verilerinde Fen Edebiyat Fakültesi sayısı 153, Eğitim Fakültesi sayısı ise 94’tür. Aynı amaca hizmet eden iki fakültenin toplamı üniversite sayımızdan fazladır. 2009’da Fen Edebiyat Fakültelerinde temel bilimlerin (Fizik, Kimya, Biyoloji ve Matematik) öğrenci alamaması ile patlak veren problem maalesef köklü bir çözüm bulmak yerine palyatif çözümlerle geçiştirildi.

(Devam edecek)

Okunma Sayısı: 264
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı