14 Temmuz 2014, Pazartesi
Fî-Sebîlillah (Allah Yolunda Olanlar) Allah yolunda savaşanlar olarak ele aldığımız zaman şöyle bir durum ortaya çıkmaktadır.
Bu zamanda fi sebilillah cihat, devletlerarasında din için savaşın ortadan kalkması ile fiilen ortadan kalkmıştır. Çünkü “Her zamanın bir hükmü vardır.” Bu zamanda Müslümanların silâhla savaşması peşinen mağlûbiyeti kabul etmesi ve mücahitleri bile bile tehlikeye atması demektir. Bu ise “kendinizi bile bile tehlikeye atmayın” âyeti ve “savaşı temenni etmeyin” hadisi ile meşrû değildir. Savaşın amacı olan dini yüceltmek de şu anda savaşla mümkün görülmemektedir. Günümüzde Müslümanların Allah’ın adını yüceltmeleri ancak barış ve hürriyet ortamında asayişi korumaya ve teröre karşı meşrû güçlerin yanında yer alarak hizmet etmeleri ve bu arada İmana, ilme ve asayişe hizmet etmeleri ile mümkün görülmektedir. Zaten 1950’den sonra dünya devletlerince “Lâikliğin” kabulü ve “Din ve Vicdan Hürriyeti”nin kanunlar ile korunması, din için silâhlı cihadı ortadan kaldırmıştır. Bu durumda silâhlı cihada zekât ile yardımcı olmak mümkün değildir.
Fi-Sebilillah cihad ve Allah’ın adını yüceltmek bundan böyle “Manevî Cihad” ile mümkündür. Allah’ın emri olan zekât da bu durumda ehl-i küfür ve ehl-i dalâlet ile manen mücadele edenlere has kalmaktadır. Manevî mücadele ise Peygamberimizin (asm) Mekke’de yaptığı gibi Kur’ân ile ve İman hakikatlerini öğrenmek, öğretmek ve tebliğ etmek ile Kur’ân-ı Kerîm’i okuyarak öğrenmek ve öğretmek şeklindedir. Bu durumda imana ve Kur’âna hizmet eden herkese zekât verilir.
ZEKÂT VE FİTRE REHBERİ
MEHMET ALİ KAYA
Okunma Sayısı: 518
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.