Biz ki her mevcudu yıktık gayesiz bir fikr ile
Yıkmadık bir şey bıraktık sade bir şey: Aile
Mehmed Âkif Ersoy
Kadına yönelik şiddeti önleme maksadıyla hazırlandığı söylenen İstanbul Sözleşmesi üzerine tartışmalar hem ülkemizde, hem yurt dışında devam ediyor.
11 Mayıs 2011’de İstanbul’da şerhsiz imzalanan Sözleşme, 1 Ağustos 2014’te yürürlüğe girmiş, 8 Mart 2012’de Dünya Kadınlar Günü’nde Mecliste gurubu olan bütün partilerin ittifakı ile kabul edilmişti.
KIRK ÇEŞMEDEN GETİRİLEN SU
Dönemin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı sözleşmenin Meclis’e gelmesini “müjde” olarak ilân ederken, aynı çevrenin kadınları sözleşmeyi ölüm kalım mücadelesi olarak nitelendirmişlerdi. Karşıt görüş olarak İstanbul Sözleşmesi’nin 1453’ün intikamı olduğunu medyada ifade edenler bile olmuştu. Şimdilerdeyse başörtülü seçkin üyeleri de olan KADEM (Kadın ve Demokrasi Derneği) kıyasıya sözleşmeyi müdafaa ederken, sözleşmeyi iktidarı yıpratmak isteyenlerin eleştirdiğini yazanlar da var.
Bu hamur çok su götürüyor. Başından beri konuyu medyadan takip etmeye çalışan biri olarak İstanbul Sözleşmesi bana hep Zembilli Ali Efendi’nin muhteşem yüzyılın hükümdarı Kanunî’ye hitaben korkusuzca söylediği sözleri hatırlatıyor nedense. Gelen kokular o kadar pis ki, temizlemek pek güç…
Bizdeki tartışmalar bu satırları yazarken halen devam etmekte, mesele Ayasofya zaferinin gölgelendirilmek istenmesine bile getirilmekte. Mesele o kadar dağıtılıp bulaştırıldı.
Peki, dünyada durum nasıl?
İMZALAMAYANLAR
ABD, Rusya, Kanada, Japonya, Meksika, Vatikan, Azerbaycan, Bulgaristan.
İMZALAYANLAR
28 ülke İstanbul Sözleşmesi’ni imzalarken birçok maddesine iştirak etmediğini şerh olarak ilâve etti. 16 Avrupa Birliği üyesi ülke şerhli imzaladı. Yani “sözleşmeyi AB dayattı” diyenler doğru söylemiyor.
ŞERHSİZ İMZALAYANLAR
Türkiye, Arnavutluk, Belçika, Bosna Hersek, İzlanda, İtalya, Lüksemburg, Karadağ, Portekiz…
POLONYA ÇEKİLİYOR
Polonya, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmeye hazırlanıyor. Sözleşmenin bazı maddelerinin ideolojik olduğunu savunan Polonya Adalet Bakanı Zbigniev Ziobr “İstanbul Sözleşmesine karşı olmanın mağdurların korunmasına da karşı olmak anlamına geldiğini söylüyorlar. Bu düpedüz yalandır” diyor.
LGBT’ye hukukî zemin hazırlandığını ifade eden bakan bazı maddelerin çocuk ve gençlere eşcinsellerin aile kurabilecekleri yönünde eğitim verilmesini öngördüğünü bunun kabul edilemez olduğunu belirtiyor. (Yeni Şafak, 26 Temmuz 2020)
RUSYA
Göreve geldiği günden beri Ortodoks Kilisesi ile uyumlu hareket eden Devlet Başkanı Putin LGBT hareketine ve eşcinsel evliliklere karşı olduğunu şu sözlerle ifade ediyor: “Bunu daha önce de söylüyordum şimdi de söylüyorum. Ben devlet başkanı olduğum sürece bu gerçekleşmeyecek. Bir ailede ebeveyn 1, ebeveyn 2 olmaz. Anne ve baba olur.’’ (www.tr.euronews.com)
HÜLÂSA
Dinsiz bilinen ülkelerde bile böyle fıtrî gelişmeler yaşanırken ülkemizdeki tablo hayli ibretli. Hassaten sivil toplum kuruluşlarındaki başörtülü hanımların sözleşme ile ilgili tavır ve sözleri akla bir çok soru işaretini birlikte getiriyor.
Özel bir coğrafyada yaşıyoruz vesselâm!