Dr. İrem Daloğlu Çetinkaya, “Kırılma noktasını aştıktan sonra problemleri çözmeye karar veriyoruz. Müsilaj bunun örneği. Sistem çökmüş ama önceki uyarıların hiçbirini dikkate almadığımız için bu noktada panik şekilde ‘Bunu nasıl çözebiliriz’ diye bakıyoruz” dedi.
5 Haziran Dünya Çevre Günü’nde bilim insanları, iklim krizi ve çevreye etkileri konusunda güçlü uyarılarda bulunuyor. Dünyada bu etkilerin en yoğun hissedildiği bölgelerden Akdeniz havzasında yer alan Türkiye için de uzun zamandır tehlike çanları çalıyor.
Türkiye’de çevre sorunlarının listesi bir hayli kabarık: Orman tahribatı, su kaynaklarının yitirilmesi, iklim değişikliğinin insan ve doğa üzerindeki etkisi, denizlerin ve toprağın kirletilmesi, hava kirliliği, fosil yakıtlar, atık ve çöp sorunları... Son olarak Marmara Denizi ve İstanbul Boğazı’nda ortaya çıkan müsilaj, çevreyle ilgili kaygıları daha da derinleştirdi. Oysa uzmanlara göre tehlike her zaman bu kadar gözle görünür olmayabiliyor. BBC Türkçe’ye konuşan Boğaziçi Üniversitesi Çevre Bilimleri Enstitüsü Öğretim Üyesi Dr. İrem Daloğlu Çetinkaya, İstanbul Boğazı’nı kaplayan ‘deniz salyası’, ya da müsilaj sorununu örnek gösteriyor: “Kırılma noktasını aştıktan sonra problemleri çözmeye karar veriyoruz. En başından, sorunu gördüğümüz noktada değil de sistem çöktükten sonra harekete geçiyoruz. “Müsilaj bunun örneği. Sistem çökmüş, kırmızı alarm veriyor ama önceki uyarıların hiçbirini dikkate almadığımız için bu noktada panik şekilde ‘Bunu nasıl çözebiliriz’ diye bakıyoruz. Bu yüzden çevre sorunları ‘çözülemez’ damgası yiyor.”
Karadeniz de ölür
TBMM Küresel İklim Değişikliği Araştırma Komisyonu’nda sunum yapan uzmanlar, plansız ve doğru yöntemlerle yapılmayan maden işletmeciliğinin, maden ocaklarının oluşturduğu tahribat ve deniz kirliliğinin geldiği boyutlara dikkat çekti ve uyarılarda bulundu. T24’deki habere göre Komisyona sunum yapan İklim Değişikliği Politika ve Araştırma Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Gülşah Deniz Atalar Türkiye’deki deniz kirliliğinin geldiği boyutları ve ilerleyen süreçte yaşanabilecek olumsuzlukları örnekleriyle anlattı. Karadeniz’e Akdeniz’den alt suyu gelmesine karşın, Tuna Nehri’yle Balkanların kirliliğinin taşındığı Karadeniz’in alarm verdiğine dikkat çekti, “O yüzden Karadeniz’in kirlenmesi canlı türlerini yok ederek ekolojik sistemi ve Türkiye deniz ekonomisini de zarara uğratacak bir durumda. Türkiye açısından bu denizlerin korunması için mutlaka kara kökenli kirlenmenin engellenmesi gerekiyor. Kara kökenli kirlenmeyi engellemek için de bu çöp ithalatıyla ilgili, atıkların yönetimiyle ilgili mutlaka çalışma yapmamız gerekiyor.
“Aynı zamanda çok sayıda Akdeniz kökenli tür de boğaz yoluyla Karadeniz’e geliyor. Marmara Denizi alt akıntı yoluyla Karadeniz’e oksijen taşıyor ama şu anda bu müsilaj nedeniyle belki de biz Karadeniz’e de oksijen taşıyamadığımız için Karadeniz’in de o kapalı ve oksijensiz su kütlesinin de ne yazık ki oksijensiz kalmasına ve Türkiye’nin balıkçılığının, balık ekonomisinin yüzde 60’ının gerçekleştiği denizin ölmesine sebebiyet verecek bir durum olacak. Çünkü Marmara Denizi ölürse peşinden Karadeniz de ölür”