Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 16 Eylül 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Mehmet KARA

AB'nin hassasiyeti



Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki ilişkiler, yeniden hareketli bir sürece girdi.

Türkiye’nin AB yolculuğunu yavaşlattığı yönündeki açıklamalar ve Financial Times gazetesinin, “Ali Babacan nerede?” diye sorması ile başlayan hareketlilikten sonra, Babacan bu uyarıdan mı bilinmez, apar topar Avrupa’ya gitmiş, Hollanda ve Brüksel’i kapsayan turunda AB yetkilileri ile görüşmelerde bulunmuştu. Yani, bir nevî Avrupa’dan gelen ikazlar, hükümeti hareketlendirmişti.

24 Ekimde yayınlanacak “İlerleme Raporu” öncesinde, Avrupa Birliği’nden gelen uyarıların ardından Avrupa Parlamentosu, Türkiye’ye yönelik sert eleştiriler içeren bir raporu kabul etti.

Tavsiye niteliği taşıyan taslak rapor, Strasbourg’da Avrupa Parlamentosu’nun 25-28 Eylül’de yapacağı genel oturumda nihaî olarak oylanacak. Türkiye’nin “ciddiyetten uzak” olarak değerlendirdiği rapor ile ilgili Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu Eşbaşkanı Hollandalı parlamenter Joost Lagendijk , “raporun dilini ağır bulduğu” eleştirisi getirdi. Yani, rapordan ne Türkiye, ne AB çevreleri memnun… Bu yüzden “memnun olunmayan” konuların genel oturumda düzeltilebileceği konuşuluyor.

Burada önemli olan, 24 Ekim’de yayınlanacak İlerleme Raporu… Türkiye’nin üyelik yolculuğu açısından büyük önem taşıyan ilerleme raporu, aday ülkelerdeki siyasî, sosyal ve ekonomik gelişmeleri, yılda bir kez, bir önceki rapor doğrultusunda inceleyen bir belge.

Raporda, itiraz edilebilecek konuların yanında, Türk halkı için önemli olabilecek ve düzeltilmesi gereken konular da yer aldı. Özellikle ifade özgürlüğü önündeki engellerin kaldırılmadığı yönündeki eleştiriler, dikkate değer. Başta 301. madde olmak üzere, Türk Ceza Kanunu’nda “keyfî yorumlamaya uygun olduğu” iddia edilen bazı maddelerin değiştirilmesi isteniyor.

AB’li yetkililer 301. maddenin kötüye kullanıldığını belirtiyorlar. Lagendijk, “Umarım hükümet 301’in çalışmadığını ve bu tür dâvâların Türkiye’yi yıllarca geriye götürdüğünü görür. Bakan Abdullah Gül’ün dediği gibi bu dâvâlar Türkiye’nin imajına ‘Geceyarısı Ekspresi’ adlı film kadar zarar veriyor. Hükümetin değiştirmesi gereken bir şey varsa, o da 301. maddedir. Bu konu hem Avrupa Parlamentosu’nun raporunda var, hem de Avrupa Komisyonu’nun ilerleme raporunda yer alacak. Eğer 301 değişirse, Avrupa’da insanların Türkiye’ye olan eleştirel bakışı değişir. Böyle önemli bir konuda ilerleme sağlanırsa, Kıbrıs sorununa bile yaklaşım değişir, Türkiye’nin eli çok güçlenir” uyarısını yaparken, Türkiye, 301. madde gereğince açılan dâvâların birçoğunun beraatle sonuçlandığı tezini savunsa da bir taraftan da “değiştirilebileceği” sinyallerini veriyor.

Düşünce özgürlüğü açısından sıkıntı oluşturan, pek çok kişinin “canını yakan” 159. madde TCK değişikliği sırasında 301. madde olarak yeniden düzenlenmiş, cezanın alt sınırı 6 aya düşürülürken, ‘tahkir ve tezyif’ kavramlarının yerine ‘aşağılama’ kelimesi kullanılmıştı. Ancak “aşağılama” kelimesinin daha muğlâk ve belirsiz olduğu gerekçesiyle, bu ifade biçiminin “yasakçı yorumlar”a imkân sağlayacağı söylenmişti. Nitekim bazı mahkeme kararlarında bunun doğruluğu ispatlanmış oldu.

Görünen o ki, Türkiye, AB ile ilişkilerde ilerleme sağlanması için TCK’daki 301. maddeyi iptal etmesi veya değiştirmesi gerekiyor. 301. madde Avrupa’nın temel değerlerine aykırı bulunuyor. Hükümetin “Özgürlükçü düşündüğünü söyleyen herkese dâvâ açılmasına imkân tanıdığı” yönündeki eleştirilerine kulak vermesi gerekiyor.

AB projesinin temel hedefi, insanların arzuladığı barış ve huzur içinde özgürce yaşamak, belli standartlara insanları taşımak; hem refah açısından, hem de insan hak ve özgürlükleri açısından insanları barış ve huzur içinde yaşatmak olduğuna göre, özgürlükleri kısıtlayan bu ve benzerî maddelerden kurtulması gerekiyor.

Türkiye demokratikleşme projesi olan AB’den vazgeçemeyeceği gibi, AB’nin de Türkiye’yi dışlaması mümkün görünmüyor. Çünkü AB’nin oluşumu, Avrupa’nın güvenliğini, ekonomik refahını, demokrasi ve insan hakları gibi değerleri sağlamak olduğuna göre, gerek Türkiye ve gerekse de AB’nin birbirine ihtiyacı var.

“Medeniyet ve demokrasi projesi” olan AB konusuna yarın da devam edelim…

16.09.2006

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (10.09.2006) - Başörtüsü ve “irtica”

  (09.09.2006) - Belirsizlik sürüyor

  (03.09.2006) - Kafa karışıklıkları giderilmeli?

  (02.09.2006) - Memuruna “cimri” ülke

  (27.08.2006) - Gül Filistinli ailelerle de “gizli” görüşmüş müdür?

  (26.08.2006) - “Memurun hakkı”'ndan kim gelecek?

  (22.08.2006) - Karar öncesi düşünülmesi gerekenler...

  (20.08.2006) - Lübnan’da silâhlar sustu; ya Filistin’de?

  (19.08.2006) - Siyaseti ısıtacak konular...

  (13.08.2006) - Ey dünya; utan...

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahaddin YAŞAR

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN

 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004