Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 17 Eylül 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Süleyman KÖSMENE

Muhtelif cevaplar



İstanbul’dan okuyucumuz: “Bir günlük takvim yaprağında, ‘Cuma günü işlenen günahlar iki kat yazılır’ gibi bir ifâde okudum. Bu ne demektir? Gerçekliği var mıdır?”

1- Bir sözün doğru olup olmadığını ölçüp tartmak için kim söylemiş, ne söylemiş, ne makamda söylemiş, niçin söylemiş ve hangi kayıtlarla söylemiş olduğuna bakmalıdır. Bu ana unsurları tespit etmeden, ucu ve sonu kırpılmış bir söze doğru mânâ vermek imkânsızdır.

2- Cuma günü Müslüman’ın haftalık bayramı olduğundan, bu günde hayırlı amel yapmaya, duâ ve zikirleri arttırmaya, tevbe ve istiğfarda bulunmaya ve icâbet saatine denk gelir ümidiyle gün boyu duâ ve niyazı eksik etmemeye dinimizde bolca teşvik vardır.

3- Cuma günü Cuma namazı esnasında hür ve mazereti bulunmayan bir kimsenin Cuma namazına gitmeyip başka işlerle meşgul olması haramdır. Cuma namazı saatinde—mazereti bulunmadığı halde—; 1- Cuma namazını kılmamak ve 2- Bu saatte dünya işleriyle ilgilenmek gibi bir “çifte günahtan” söz etmek mümkündür.

***

Yozgat’tan okuyucumuz: “Bulunduğum ortamda arkadaşların bâzı kusurlarını görüyorum. Gerek ibâdetlerinde, gerekse sünnet-i seniyyede, bunlardan bazıları onları şirke götürecek nitelikte. Ben bunları bazen uyarma ihtiyacı duyuyorum ve uyarıyorum. Onlar ise, Allah ile kul arasına girilmez ve herkesin bildiği kendine yeter diyorlar. Bunlara nasıl cevap verebiliriz?”

1- Öyle anlaşılıyor ki, kendimizden fazla etrafımızla ilgiliyiz. Oysa efdal olan ve makbûle geçen arkadaşlarımızın kusurlarını görmek yerine, kendi kusurlarımızı görüp izâlesine çalışmaktır.

2- Çevremize karşı görevlerimizin en başında “iyi örnek” olmak gelmektedir.

3- Bazı durumlarda etrafımızı ve çevremizi uyarmak görevimiz de olur şüphesiz. Fakat, bu durumda;

a) Muhakkak yumuşak sözlü olmalıyız.

b) Muhakkak saygın ve nazik bir ifâde kullanmalıyız.

c) Sözü damarına değil, mutlaka kalbine işletmeliyiz.

d) Kendimiz yaşamadığımız bir meseleyi uyarı konusu yapmaktan kesinlikle kaçınmalıyız.

e) Samimî bir üslup kullanmalı, fazîlet satışı yapan üsluplardan uzak durmalıyız.

f) Gururlu değil; mütevâzı olmalı ve bunu geçici bir gaye için değil, kalıcı bir hayat prensibi olarak yaşamalıyız.

g) Uyardığımız ve zaman zaman uyarma ihtiyacı hissettiğimiz kişilerin diğer zamanlarda diğer problemleriyle de ilgilenmeli, kalbimizle onun kalbi arasında sıcak bir iletişim köprüsü kurmalıyız. Her fırsatta bu köprüyü pekiştirmeli, çeşitli hatâlar ve olumsuzluklarla bu köprünün tahrip edilmesine meydan vermemeliyiz.

h) Eğer bütün bunlara rağmen davranışlarında olumlu bir gelişme izlememişsek; sabırlı olmalı, itham etmekten, kınamaktan, yargılamaktan ve başkalarının yanında küçük düşürmekten kaçınmalıyız ve ıslâhı için gıyâbında duâ etmeliyiz.

***

Rize’den Nadide Toprak: “Kur’ân’daki besmeleler 114 defa mı nazil olmuştur? Yoksa bir defa nazil olup her sûrenin başına mı konmuştur?”

Besmele’nin Kur’ân’dan bir âyet olduğunda şüphe yoktur. Neml Sûresi’nin 30. âyetinde âyetin bir parçası olarak geçmektedir.

Kur’ân’ın bu âyetinde Hazret-i Süleyman’dan (as) bir mektup alan Belkıs’ın, çevresinde bulunan yaverlerine: “Ey kavmimin ileri gelenleri. Bana bir mektup bırakıldı. Süleyman’dan geliyor ve ‘Bismillâhirrahmânirrahîm’ kelimesiyle başlıyor” dediğini öğreniyoruz.1

Besmele’nin Kur’ân’da 114 defa nazil olduğu görüşü de var; bir defa nazil olduğu ve sûrelerin arasını ayırmak için her sûrenin başına teberrüken konduğu görüşü de. Birinci görüş İmam-ı Şâfiî’ye ait. İmam-ı Şâfiî’ye göre Besmele tek bir âyet olduğu halde Kur’ân’da 114 defa nazil olmuştur.2

Nitekim, İbn-i Abbas (ra) bildirmiştir ki: “Besmeleyi terk eden Allah’ın kitabından 114 âyet terk etmiş olur.”

Ebû Hüreyre (ra) dedi ki: Allah Resûlü (asm) bildirdi: “Fâtiha sûresi yedi âyettir. Bu âyetlerin ilki ‘Bismillâhirrahmânirrahîm’ âyetidir”3

Besmele için önemli olan “nâzil olmuş bir âyet” olduğu gerçeğidir. Her sûrenin başında okunuş şeklinin de vahye dayandığında şüphe yoktur. Binâenaleyh, besmelenin Kur’ân’dan bir âyet oluşu, her hayırlı işimizde dilimizden düşürmemek açısından yeterli bir hakîkattir.

Dipnotlar:

1- Neml Sûresi, 27/29-30. 2- Sözler, s. 17; Elmalılı Tefsiri, 1/16 3- Emalılı Tefsiri, 1/16.

17.09.2006

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (17.09.2006) - Muhtelif cevaplar

  (16.09.2006) - Mücedditler zinciri

  (15.09.2006) - Tebbet Sûresi üzerine (4)

  (14.09.2006) - Tebbet Sûresi üzerine (3)

  (13.09.2006) - Tebbet Sûresi üzerine (2)

  (12.09.2006) - Tebbet Sûresi üzerine (1)

  (11.09.2006) - Kaderi anlayalım

  (10.09.2006) - Sorumluluklarımız her yerde birdir

  (09.09.2006) - Duâda ellerimizin yönü

  (08.09.2006) - Muhtelif meseleler

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habip FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahaddin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN

 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004