Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 20 Aralık 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Ali FERŞADOĞLU

Hırsızlık, cinayet ve el kesme



İslâm, “el kesme” cezâsı ile birlikte, hırsızlık yoluyla gelen nice cinâyetleri, nâmus paymallerini, yuva yıkımlarını, yaralanma ve iftiraları önlemektedir. Çünkü, hırsızlık yapan, sadece çaldığıyla kalmıyor. Hırsız;

- Girdiği mekânlarda, yalnız yakaladığı küçük çocuklardan büyüklere kadar namusları paymal edebiliyor.

- Yakalanma korkusuyla, cinâyet işleyebiliyor! Ve sonra şahit bırakmamak için öldürüyor!

Hemen hergün, gazete sayfalarında yer alan acı tablolardan birisi şudur:

“Maltepe ve çevresinde hırsızlık amacıyla girdiği evlerde yalnız bulduğu biri lise öğrencisi, biri stajyer avukat, biri de üniversite öğretim görevlisi biri de ev hanımı toplam 4 kadına tecavüz ettiği öne sürülen eli bıçaklı 22 yaşındaki Yunus Elmas yakalandı…

“Polis, soyulan 3 kişiyi daha teşhis için polis merkezine çağırdı. Biri lise öğrencisi, biri stajyer avukat, biri ev hanımı toplam 3 kadın da saldırganı ilk görüşte teşhis etti.

“Bıçaklı tecavüzcünün kurbanları arasında olan 16 yaşındaki lise öğrencisi A.N.Ö. de teşhisin ardından sinir krizi geçirdi. O anı yeniden hatırlayınca gözyaşlarını tutamadı.”1

“Tarih 1994... Musâ G. İsimli 18 yaşındaki genç, bileziklerini çalmak için gece, komşusu A. Salkım’ın evine giriyor. Gürültü üzerine uyanan kadını ve kocası Recep’i öldürüyor! Katil hapse, maktûller mezara girerken; iki yetim ve öksüz çocuk da ortada kalıyor!..”2

Elbette, her hırsıza, her çaldığı eşya için “hadd” denen el kesme cezası verilmez. Öyle ise, hangi tür hırsıza “el kesme” cezâsı verilir? Aklı başında, yetişkin olması, dilsiz, kör olmaması, malını çaldığı kimse ile akrabalık bağı bulunmaması... Ayrıca çalınan malın çabuk bozulur olmaması, malın açıkta bırakılmaması gibi hususlar da aranmaktadır.

Hz. Âişe (r.a.) anlatıyor: “Resûlullah (a.s.m.) zamanında hırsızın eli, bir deri kalkanın değerinden daha düşük eşya için kesilmezdi. Kalkan, türs veya hacefe diye iki çeşitti, ikisinin de belli bir değeri vardı.”3

Hz. Ömer (r.a.), kıtlık devresinde, bu hükmü uygulamamıştır. Üç meseleyi dikkate almıştır: Kıtlık olması, herkesin ihtiyaç içinde bulunması, İslâmın zekât ve sadaka gibi sosyal müesseselerin lâyıkıyla işletilememesi...

Hz. Âişe (ra.) anlatıyor: “Resûlullah (a.s.m.) ‘Elinizden geldikçe hadd (el kesme ve sopa gibi) cezalarını Müslümanlardan def edin. Bir özrü varsa, hemen salıverin, zirâ imamın yanlışlıkla affetmesi, yanlışlıkla cezâ vermesinden daha hayırlıdır’4 Bir diğerinde, ‘İtibarlı kimselerin hudud dışındaki zellelerinden vaz geçin’5 buyurmuştur.”

Bediüzzaman’ın değerlendirmeleri istikametinde kaleme almaya çalıştığımız bu mevzûu, yine ondan aldığımız bir pasaj ile bağlayalım:

“Elhâsıl, ‘hadd ve ceza’ emr-i İlâhi ve adâlet-i Rabbaniye nâmına icrâ edildiği vakit, hem ruh, hem akıl, hem vicdan, hem insaniyetin mahiyetindeki lâtifeleri müteessir ve alâkadar olurlar. İşte bu sır içindir ki, elli senede bir cezâ, sizin hergün müteaddit hapsinizden ziyâde bize faide verir... Eğer beşer çabuk aklını başına alıp, adâlet-i İlâhiye nâmına ve hakaik-i İslâmiye dâiresinde mahkemeler açmazsa, anarşilere, ye’cüc ve me’cüclere teslim-i silâh edecekler diye kalbe ihtar edildi.”6

Özellikle Batı dünyasının teknolojik ve sosyal gelişmelere rağmen, bu yönden de içine düştüğü bunalım, kaos Bediüzzaman’ı doğrulamış ve hukukçuları, İslâmın prensiplerini araştırmaya, bulmaya ve uygulamaya yönlendirmiş bulunmaktadır.

Dipnotlar: 1- Ramazan Eğri- İsmail Erben/İstanbul, (DHA)16.12.2006.; 2- Batının Çöküşü ve Özlenen İnsanlık, s. 92.; 3- Buhârî, Hudud 13; Nesâî, Sarik 9.; 4- Tirmizî, Hudud 2.; 5- Ebû Dâvûd, Hudud 5.; 6- Hutbe-i Şâmiye, s. 82-83.

20.12.2006

E-Posta: [email protected] [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (19.12.2006) - Ölür müsün, öldürür müsün?

  (18.12.2006) - Tefekkürle tedâvi

  (16.12.2006) - Sağlıklı hayat ve iman

  (15.12.2006) - İsrafın ilâcı, kalkınmanın lokomotifi: İman

  (14.12.2006) - İsraf eden, iflâs eder

  (13.12.2006) - Kalp imansız olursa..

  (12.12.2006) - Hürriyet imanın özelliğidir

  (09.12.2006) - Hazcılık ve ideolojik saplantılar ahlâkî çöküntüye itiyor

  (08.12.2006) - Toplumumuzu doğru tanıyalım

  (07.12.2006) - Faiz, teşebbüs ruhunu kırar

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahaddin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri

Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004